Özel sektörün dış borçlanması

SON yıllarda özel sektörün dış borçlanmasını artırma yoluyla aldığı kur riski ekonomide önemli bir kırılganlık noktası yarattı. Bu konuyu irdelerken doğru resmi görebilmek için bazı noktaları vurgulamakta yarar var.

Özel sektörün dış borçluluğunun artması yalnızca bize özgü bir gelişme değil . Küresel düzeyde gelişmekte olan ülkelere mali sermaye akışı hızlandıkça, tüm gelişmekte olan ülkelerde özel sektörün (devlet ve bankacılık kesimi dışı) dış borçluluğu artış eğilimine girdi.

Uluslararası Finans Enstitüsü ’nün (IIF) tahminlerine göre, 2007 yılında gelişmekte olan ülkelere akan 780 milyar dolar tutarındaki taze küresel sermayenin dörtte birinden fazlası bankalar dışındaki şirketlerin borçlanmaları yoluyla oldu. 2008 yılında da, portföy yatırımları ve banka borçlanmaları düşerken, şirketlerin taze borçlanmalarının aynen devam edeceği tahmin ediliyor. Bizim de içinde bulunduğumuz Avrupa’daki gelişmekte olan ülkelerdeki şirketler 2007 yılında 125 milyar dolar taze net yurtdışı borçlanma yapmışlar . Bu rakam bu ülkelere akan yabancı mali sermayenin üçte birinden fazla.

DÖVİZDE AÇIK POZİSYON

Artan dış borçluluğa bakarak Türkiye’de özel sektörün aslında patronlarının yurt dışındaki kendi parasını borçlanma yoluyla yurtiçine getirdiği teşhisi çok gerçekçi değil . Tüm gelişmekte olan ülkelerde de mi böyle oluyor?

Ayrıca, "yurtiçindeki döviz mevduatını kullanmayan özel sektör neden yurt dışındaki mevduatlarını kullansın? " sorusunun da cevabını vermek zor.

1994 ve 2001 Kriz’lerinde özel sektörün dış borçlanmasının ardında patronların yurtdışındaki kendi paralarını kullanmaları vardı. O dönemlerde, zaten Türkiye’nin özel sektörü değil, devletin dahi yurtdışından borçlanabilme olanağı çok azdı. Ama, aynı olgunun 2003-2008 döneminde de devam ettiğini iddia etmek çok zor.

Merkez Bankası’nın açıklamalarına göre, Türkiye’de finansal kesim dışındaki şirketlerin dövizdeki açık pozisyonu 2003 yılında 20 milyar doların biraz altındayken, bu yılın ilk çeyreği itibariyle 73 milyar doları geçmiş . Bu dönemde, şirketlerin yurtiçindeki ve kayıt altındaki yurtdışındaki mevduatları toplamı ile yurtiçinden kullanılan döviz kredileri yaklaşık aynı paralelde artmış. Açık pozisyonu artıran yurtdışından sağlanan kredilerin hızla artması .

SORUN CİDDİ

Şirketlerin yurtdışından krediye yüklenmelerinin iki nedeni var.

Birincisi, yurtiçindeki bankaların dövizdeki olanakları şirketlerin artan talebini karşılayacak boyutta değil .

İkincisi, yurtiçindeki şirketlerin döviz kazandırıcı faaliyetler yapmadığında, yurtiçindeki bankalardan döviz kredisi almaları mümkün değil . Yani, kur riski almak isteniyorsa, yurtdışından borçlanmak gerekiyor.

Özel sektörün kur riskini hesaplarken, şirketlerin toplam döviz borçlarını bankacılık sistemindeki döviz mevduatları ve diğer döviz varlıkları ile karşılaştırmak da doğru bir yaklaşım değil . A şirketinin döviz varlığı vardır, ama hiç döviz borcu yoktur.

B şirketinin döviz varlığı yoktur, ama döviz borçları vardır. Bu iki şirketi topladığınızda döviz borçlarının döviz varlıklarını karşıladığı gibi bir sonuç çıkar. Halbuki, kur riski gerçekleştiğinde, A şirketi döviz varlıklarıyla B şirketinin döviz borçlarını kapatmayacaktır.

Kur artışıyla, A şirketi varlıklarının TL değerini artırırken, B şirketi TL karşılığı artan borçlarını ödemekte zorlanacaktır. Kısacası, bu alanda verilerin toplulaştırılması çok doğru bir resim vermez. Ekonomik risk ve ekonominin kırılganlığı açısından sorunun boyutu toplulaştırılmış verilerin gösterdiğinden daha büyüktür.
Yazarın Tüm Yazıları