Olmadı Muhsin Bey, olmadı

BÜYÜK Birlik Partisi seçim kararı alındıktan sonra milletvekili transferine girişiyor. Amaç Meclis'te üç milletvekili bulup seçim öncesinde devletten trilyonluk Hazine yardımı almak!.. Çünkü -ne saçmalıktır- 3'ü bulan parayı hak ediyor.

Bunlar 3 milletvekiline ulaşmadan önce yazıyorum, bu işin şaibeli olduğunu, transfer edilecek bazı milletvekilleri ile bu konuda para pazarlığı yapılmasının mümkün olduğunu belirtiyorum. Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu da durumun farkında ki, yazdıklarımdan sonra Meclis'te düzenlediği basın toplantısında bu Hazine yardımını alsalar bile Mehmetçik Vakfı ile şehit ailelerine bağışlayacaklarını söylüyor.

Aradan birkaç gün geçiyor, trilyonluk yardımı devletten alıyorlar. Ancak ortada bağış yok! Para BBP'de. Önceki günkü yazımda kendilerine bu konuda sorular sordum.

Kaç para aldılar, niçin bağış yapmıyorlar, devlete iade etmeyi düşünüyorlar mı, madem bağış yapmayacaklardı parayı devletten niçin aldılar?..

Yazımda özellikle de vurguladım: Eğer gelirse, BBP'nin vereceği yanıtı da size burada ileteceğim. Ancak herhangi bir şey gelmedi!

* * *

Muhsin Yazıcıoğlu
önceki gün İstanbul'da bir basın toplantısı düzenledi. Kendisine benim yazıyla ilgili sorular soruldu. Verdiği yanıtlar ne yazık ki tutarlı değil. Sorulan sorulara karşın bakınız ne diyor:

‘‘Çölaşan şimdi yasal bir engel olmadığı halde niçin vermiyorsun diye soruyor. O zaman kendisini hakem tayin edelim, gitsin, o yasal zemin imkánını bulsun, hemen anında vermeye hazırım.’’ (Benim işim hakemlik değil, yasal zemin bulmak değil).

‘‘Bu bizim tamamen hakkımız. Bizim olan bir hakkı kimseye tartıştırmam. Tamamen bizim bileceğimiz iş. İster veririz ister vermeyiz, ister bağışlarız, ister partiye harcarız. Bu bizim yasal hakkımız.’’ (Zor durumda kalan Muhsin Bey burada ağız değiştiriyor).

‘‘Anayasa Mahkemesi'ne sorduk, Yüksek Seçim Kurulu'na sorduk. Böyle bir bağış yapabilme hakkımız yok. Böyle bir bağış yaparsak suç işlemiş oluyoruz.’’ (Bu gibi işler yazışma ile yapılır. Madem bu iki kuruluşa sormuşlar, gönderdikleri yazıları ve onların yazılı yanıtlarını açıklasın. Böyle bir ‘‘suçun’’ nasıl oluşacağını göstersin).

‘‘Onun (benim) böyle bir hakkı yok. Ona böyle bir müsaadeyi vermem. Kendi açığını, deliğini kapasın. (Bu sözleri suç). Kimse bize hesap sorma hakkına sahip değil. Milleti kandırıyor, aldatıyor, iftira ediyor. Tam tersine, biz bunların maskesini aşağı çekeceğiz. Aldığımız para orada duruyor. O da bizim hakkımız. İstersek veririz, istersek vermeyiz. Çölaşan'a soracak değiliz.’’ (Bir parti başkanına yakışmayacak sözler ve çelişkiler).

* * *

Şimdi ben burada Muhsin Bey'e bir öneride bulunacağım. İşi böyle laf salatasına getirmesin. Yapacakları bağışın ‘‘suç’’ olacağını falan söylemesin. Eğer 8 Ağustos günü Meclis'te yaptığı basın toplantısında söylediği sözler geçerli ise, eğer sözünün arkasında durmayı bilen bir siyasetçi ise yapacağı bir tek şey var:

O parayı (trilyondan fazla) Hazine'ye geri vermek!

Herhalde bunun da ‘‘suç’’ olduğunu iddia edemez!

Buyurunuz Muhsin Bey, hodri meydan!

* * *

Adına ‘‘siyasetçi’’ denilen kimse, önce güvenilir olmalıdır. Tansu Çiller taaa 1995 seçimleri öncesinde uçakta gazetecilere açıklamıştı:

‘‘Amerika'daki mal varlığımı şehit aileleri vakfına bağışlayacağım.’’

Aradan 7 yıl geçti, Amerika'daki evini, apartmanını, otelini, iş merkezini, birini bile bağışlamadı. İşi pişkinliğe vurdu.

İ. Melih, lösemili çocuklar için düzenlenen gecede açık artırmaya çıkarılan tabloyu 10 milyara aldı. Aradan 11 ay geçti, parayı vermiyor. Lösemili yavruların ilaç ve tedavi parasına tenezzül ediyor. Yüz kızartıcı bir ahlak ve insanlık örneği!

Muhsin Bey devletten trilyonluk Hazine yardımı aldı, bağışlayacağını bildirdi, sözünde durmuyor. Şimdi kalkmış, bunun ‘‘suç’’ olduğunu söylüyor.

Madem bağışlamak suçmuş, parayı devlete verir, olur biter.

Olmuyor Muhsin Bey, vallahi yakışmıyor!
Yazarın Tüm Yazıları