Okullar açılıyor

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Okullar açılıyor. Ne kötü. Ben okulu hiç sevmedim. Hiç isteyerek ders çalışmadım. Hiçbir öğretmenime hayran olmadım.

Sırf bu yüzden yıllarca güzelim eylül ayının keyfine varamadım. Hálá o günlerden kalma alışkanlıkla her eylül sıkıntı çöker yüreğime. Sonra artık okula gitmek zorunda olmadığıma için için sevinirim.

Okul günlerini hiç özlemem, hiç rüyalarıma girmez. Neden?

*

Çünkü,

Okul duvarlarının alt yarısı kahverengi ya da gri yağlıboya, üst yarısı kireç badanaydı.

*

Çünkü;

Öğretmenler bize ‘‘Allah'ın cezası, başımın belası’’ muamelesi yaparlardı.

*

Çünkü,

35 kişi sus pus olmuş beni izlerken tahtanın önünde Otlukbeli savaşı hakkında sorguya çekilmek hiç hoşuma gitmezdi,

*

Çünkü,

Soruları bildikçe daha zorunu, en zorunu soran öğretmenin yüzünde ‘‘Ben seni mat etmesini bilirim’’ ifadesi olurdu.

*

Çünkü;

Birilerinin bana ‘‘Şu yaşlar arasında şu bilgileri öğrenmek zorundasın, öğrenmezsen döve döve öğretiriz’’ dayatmasını bir türlü kabullenemedim.

*

Çünkü,

Okul bahçesinin duvarları yüksekti. Bu yetmezmiş gibi üzerleri tel örgüyle takviye edilmişti. Dışarı çıkmak yasaktı. Çocukluk ve gençlik günlerimizi adeta yarı açık cezaevinde geçirdik.

*

Çünkü,

Günler kısa, ödevler uzundu.

*

Çünkü,

Çocuktum, uykum vardı. Şimdi doymak bilmediğim uykular, o günlere inat olmalı.

*

Çünkü,

Okul formamızın etek boyu bacağımın en güzel yerini kapatacak uzunlukta olmak zorundaydı. Bütün sahne elbiselerimin belime kadar yırtmaçlı olması da o günlere inat galiba.

*

Çünkü,

Matematik öğretmeni ders boyunca herkese birer kere ‘‘Hayvanlığın mı aklına geldi hayvan!?’’ diye sorardı. Onun gözünde hayvan olmanın şartları hiç de ağır değildi. Boynumuzu iki milim oynatmamız yeterliydi.

*

Çünkü,

O zamanlar belgesellere meraklı olmadığımdan, kurbağanın solunum sistemi yerine okulun tam karşısındaki sinemada gösterilen aşk filmlerini tercih ederdim.

*

Çünkü,

Kız okulunda okuyordum, dolayısıyla okulu sevmeme sebep olacak sivilceli bir sevgilim olamadı. Yani Alpay'ın ‘‘Eylül'de Gel’’ şarkısının benimle uzaktan yakından bir ilgisi yoktu.

*

Çünkü,

Saçlarımız kulak mememizi geçemezdi. Geçerse de en az üç boğumluk örgü olacak uzunlukta geçebilirdi. Son yıllarda eğitimde yaşanan aksaklıklar, kızların kulak memelerini iki boğumluk örgü kadar geçen saçları yüzünden olabilir.

*

Çünkü,

Kaşlarımızı inceltemezdik. Cımbız değmiş kaşla eğitim-öğretim arasındaki ilişkiyi hálá çözebilmiş değilim.

*

Çünkü,

Çoraplarımız ince, desenli, renkli, uzun, kısa olamazdı. Dizimizin altında ve beyaz olmalıydı. Bizim kuşağın zeki, başarılı, çalışkan olmasında bu çorapların büyük katkısı olduğu kanaatindeyim.

*

Çünkü,

Her sabah kapıda öğretmenler tarafından kılık kıyafet kontrolüne tabi tutulurduk. Aksayan yanımız varsa, bacaklarımıza sopayla vurulurdu.

*

Çünkü,

Kar, kış, yağmur, çamur, sıcak... Daima bahçede bir merasim olurdu ve bu merasimler bitmek bilmezdi. Sırayla vücut ağırlığımızı bir bacağımıza verip diğerini dinlendirirdik. Sanki dayanma gücümüz sınanırdı.

*

Çünkü,

Fizik öğretmeni teneffüslerde güneş gören bir banka oturup, gözlerini kapar ağzını açardı. Ne yaptığını soranlara, ‘‘Dişlerime D vitamini alıyorum’’ cevabını verirdi.

Aynı öğretmen, manifaturacıdan aldığı 2 m. kumaşı Romalılar gibi vücuduna sarar, bir taraftan çengelli iğneyle tutturur, ‘‘giyindim’’ zannederdi.

Aynı öğretmen bir kutu lokumla elini öpmeye giden öğrencilerine, ‘‘Beni zehirlemeye geldiniz’’ diye kapıyı açmazdı.

Aynı öğretmenin 50 cm. yüksekliğinde (uzunluğunda değil) sarı, kıvırcık saçları vardı. Uzaktan keten helvayı andırırdı. Ders esnasında kolunu dirseğine kadar saçının içine sokup bir şeyler arardı. Sanıyorum çantasına sığdıramadığı birtakım şeyleri orada taşıyordu.

Aslında bu matrak kadını listenin dışında tutmalıydım. Çünkü meğer onu severmişim. Yazarken yüzümün güldüğünü fark ettim.

*

Çünkü,

Kimse bizi adam yerine koymazdı. Biz ‘‘numara’’lardan ibaret bir ‘‘güruh’’ idik.

Bir: Bu tespitler milattan önceki yıllara ait olduğundan, günümüz öğretmenleri ve eğitim sistemi ile hiçbir ilgisi yoktur.

İki: Bu satırların yazarı her sınıfta iki sene okumuş tembel bir öğrenci olduğu için, o zamanki öğretmenlere ve eğitim sistemine haksızlık etmiştir. Lütfen önemsemeyiniz.

Mış muş köşesi

Artık sifonu bile gözlerimizle çekecekmişiz.

Bilim bizi kireç yığınına çevirmek için dört koldan çalışıyor.

Demirel, ‘‘Kızılay'a laf söyletmem’’ demiş.

O halde ben bir şey demeyeyim.

Veli Göçer, ‘‘Deprem hiç aklıma gelmemişti’’ demiş.

Öyledir, genellikle önce başa, sonra akla gelir.

Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan çocuk isteyenlerin talepleri söyleymiş:

- Sarı saçlı, mavi gözlü olsun

- İki yaşından büyük olmasın

- Özürlü olmasın

- Kardeşi olmasın

- Çirkin olmasın

- Düz taban olmasın

- Kepçe kulaklı olmasın

- Küçük burunlu olsun

Başka isteğiniz varsa, Allah aşkına çekinmeyin, söyleyin.

Liz Taylor sevişmeden önce dayak istermiş.

Dayak istediği kesin de artık önce mi olur, sonra mı bilem.

Yazarın Tüm Yazıları