Newyork Newyork

Doğan ULUÇ
Haberin Devamı

Hukuk mu, guguk mu?

Monique'i ilkin Parlamento karşısındaki parka götürdük. Sonbahar yağmur dinmiş, güneş bulutlardan sıyrılmış, orta yaşlı İngilizler henüz kurumuş banklarda pazar gazetelerini okuyor. Fotoğrafçımız kamerasının ayarını yaptı. Güzel Fransız model yürümeye başlayıp küçük parkta turunu tamamladı ama kimsenin baktığı yok. Oysa Monique canlı Afrodit heykeli gibi, üstelik park turunu monokini ile yapıyor. Modacı Rudy Gernreich'in bikiniye rakip çıkardığı monokini üstsüz mayo. Monokinin ince şerit askısı genç kızın iri göğüslerinin üstünden geçiyor. Derdimiz üstsüz modele İngilizlerin tepkisini görüntülemek.

Ağaç diplerine düşmüş yaprakları temizleyen işçi dahi birlikte resim çektirmeye yanaşmayınca arabaya atlayıp Waterloo Köprüsü'ne gittik. Yeniden çiselemeye başlayan yağmurda şemsiyeli erkekler de geçerken monokinili kıza Monique göz atmadıkları için amacımız gerçekleşmedi. Son kez Trafalgar Meydanı'na geldik. Monique'i havuz üstüne çıkardık. Bir kaç turist etrafını alınca Fransız model poz vermeye, ayağıyla suyu dalgalandırmaya başladı. Fotoğrafçımız görüntü alırken aniden üniformalı bir polis çıkageldi. Bir magazin haberi yaparken meydanda çıplaklık teşhirinden başımız derde girecek kaygısına düştük. Önünü kestiğim polis ''Kraliyet parklar yasasına göre havuza ayak sokulamaz. Para ve hapis cezası var''diye söz başlayınca Monique ağlamaklı oldu: ''Turist vizem var, beni hudutdışı edecekler.'' Koşar adım kendimizi arabaya atıp yıldırım hızıyla meydanı terkettik.

İngilizin yasası böyle. Beğensen de beğenmesen de. Aynı yıl Ari Onassis'in de mahkemede çektiğim resim Hürriyet'te ismimle yayımlanınca beni arayan bir İngiliz savcısı ''Duruşma salonunda resim çekmek otomatik 21 gün hapis cezası demek. Temyizi de yok'' tehdidini ''Ben çekmedim, bir yerden bulmuşlar.'' diye güçlükle savuşturmuştum. Perukalı hakimlerin deli saçması çeşitli hükümlerine kafa tutmaya kimsenin gücü yetmiyor. Hiçbir ülke İngiltere'de yasa uygulamalarına müdahale etmeye kalkışmıyor. Konu İngiltere'yle de bitmiyor.

Bizden bir kaç milletvekili gitsin Fransa'ya da terorist 'Çakal Carlos'u cezaevinde ziyarete kalksın. Veya yeni Haiti hükümeti halkını soyan, düzinelerle ırkdaşını öldürten, kaçak diktatör Baby Doc Duvalier'in, Uganda'lılar da bir milyon vatandaşı katlettikten sonra Suudi Arabistan'a sığınan insan kasabı İdi Amin'in iadesini istesinler. Bakalım ne cevap alırlar?

New York'un iki ünlü belediye başkanı Ed Koch ile David Dinkins, güçlü kongre üyesi Charles Rangel, aktris Susan Sarandon, aktör Martin Sheen, Woody Harelson bazı yasalara karşı gösteri yürüyüşü yaptıkları için ellerine kelepçe takılarak tevkif edilmişlerdi. Protesto uygar ama izin alınmadığı için yasa ihlaline giriyor. Amerika'da heryıl onlarca mahkumun, yabancı uyruklular da dahil, idamına karşı çıkan da yok.

İki üniversite mezunu Fügen Gülertekin bakımındaki bir çocuğun sağlığını tehlikeye soktuğu iddiasıyla Ohio'da bir cezaevinde çürüyor. Düzmece hukuk oyunlarıyla sekiz yıl hüküm giyen Fügen bir haksızlığa isyan ettiği azılı caniler gibi hücreye atıldı. Türk basınına Fügen'i ziyaret izni verilmiyor.

Ama konu Türkiye olunca iş değişiyor. Dosyası kabarık Çakıcı Ankara garanti verdiğinde iade ediliyor. 30 bin insanın ölümünden sorumlu Öcalan'ın idam hükmü Avrupa'nın müdahalesiyle askıya alınıyor. Yabancı parlamenterler, insan haklarını Türk insanını dışlayararak savunan gruplar Apo ile Leyla Zana'yı cezaevinde ziyaret için sürekli baskı uyguluyor. Bölücü PKK'ya destek sağlayan gözaltındaki belediye başkanlarıyla buluşmak için Ankara'ya baskı yapmaya, AB üyeliğine öne sürüp şantaja yelteniyorlar.

Türkiye üstünde ince hesaplar peşindekiler yasalarımıza sürekli saygısızlık gösteriyorlar. Ülkemiz giderek güçlenirken yeni tezgahlar düzenleniyor. Üstü kapalı şantajlarla adalet sistemimizi etkilemeye uğraşıyorlar. Sanki onlarınki hukuk, bizimki guguk. Bir yerde dişimizi göstermek lazım.

Yazarın Tüm Yazıları