Mustafa Çelik kurt mu, kaplan mı

REKLAM sektörü bir süredir Ilgınlı girişimci ‘‘Mustafa Çelik'in reklam ajanslarına attığı kazık’’ dedikosu ile çalkalanıyor.

Mustafa Çelik, 1956 doğumlu Ilgınlı bir Anadolu kurdu (Anadolu kaplanı diyeceğim ama dilim varmıyor. Mustafa Çelik'in özelikleri daha çok kurda uyuyor. Kaplan olup olamayacağını zaman gösterecek).

Çelik, 1980 yılında Zonguldak'ta Makine Mühendisliği bölümünü bitirmiş ve üç yıl devlet memuru olarak (şeker fabrikalarında) çalıştıktan sonra Özal döneminin girişimcilik gazıyla zengin olmaya karar vermiş (Kendisi bu durumu ‘‘devlette müteşebbislik ruhumun aşındığını ve törpülendiğini hissettim’’ şeklinde tanımlıyor.)

Çelik, 1983'te bakmış güneş enerjisi ile su ısıtma konusu gündemde, hemen bir atölye kurup bu işe girmiş. Ağzı oldukça iyi laf yapan Çelik Konya'da kapı kapı dolaşıp güneş enerjisinin nimetlerini anlatmış. Dönemin Konya Valisi Kemal Katıtaş'ı da ikna edip Vali Konağı'na güneş enerjisi tesisatı kurmuş. Vali Konağı'ndaki referansını iyi kullanan Çelik'in işleri açılmış ve iyi bir sermaye birikimi elde etmiş.

1995 yılında güneş enerjisi ile ısıtma sektörü doygunluğa ulaşınca (kendi deyimiyle güneş enerjisi işi demircinin, tenekecinin, sobacının, çeşmecinin eline düşünce) Anadolu kurdu Mustafa Çelik yeni bir alana yatırım yapmaya karar vermiş.

Çelik, yine bakmış doğal gıda işi gelecekte parlak işlerden biri, yurtdışındaki aracı firmaları kullanıp ismini sır gibi sakladığı bir Amerikalı gıda firmasından ‘‘bal kıvamında meyve özütü’’ şeklinde tanımlanabilecek bir ürün için lisans almış. (Amerika bağlantısı Çelik'in iddiası, hiçbir şekilde doğrulayamadık.)

Çelik, Amerikalı firmayı ikna etmek için yurtdışından getirilen numune ürünlerle ünlü araştırma şirketlerinden birine ‘‘ürün testleri’’ uygulatılmış ve raporda ‘‘% 85 beğendi’’ sonucu çıkınca 1998 yılında lisansı kapmış.

Lisans işi ‘‘araştırma desteğiyle’’ kapılınca yine Amerikalı firmanın aracılığı ile Ilgın'da ‘‘Meybal’’ isimli tesisin yapımına başlanmış. Araziyi mi nereden bulmuş? Orası biraz karışık. Dönemin MHP'li belediyesi Mustafa Çelik'e bu araziyi tahsis mi etmiş, yoksa Çelik burayı ihaleden mi almış, yoksa Hazine'nin malı üzerine mi oturulmuş pek anlamadım. Hatta Doğan Haber Ajansı'nda arkadaşlarımız şirket ya da şahıs adına Meybal'ın ticaret siciline kaydını bulmadılar.

Mustafa Çelik, yatırımının 100 milyon dolarlık bir yatırım olduğunu iddia ediyor. Arkadaşlarımız yine araştırdı, Çelik'in yatırımının değerinin 5 milyon dolardan fazla olmadığını buldu. Tesadüf bir de mahkeme dosyasına ulaştık. Geçen yıl ekim ayında, Meybal isimli tesisin yapım aşamasında fabrikada bir patlama olmuş, Ramazan Çiftçi isimli bir işçi ölmüş. İşçinin sigortası yokmuş... Mustafa Çelik hakime ve mahkemeye karşı yaptığı konuşmadan dolayı bir süre tutuklu kalmış. Dava hálá devam ediyor.


Yanlışlıklar komedisi


ANLAYACAĞINIZ
Mustafa Çelik'in Meybal isimli tesisi maceralı bir yapım aşamasından sonra bitmiş ve sıra ‘‘sır’’ ürünün pazarlamasına gelmiş.

Çelik, gıda alanında reklamın öneminin farkında. Bir reklam ajansına gereksinimi var. Çelik reklam ajansı seçecek, sonra reklama başlayacak.

İşte tam bu aşamada Mustafa Çelik beni de aradı. Telefonda öyküsünü, yatırımlarını anlattı ve beni yerlere göklere sığdırmadı ve açacağı reklam konkurunda jüri üyesi olup olmayacağımı sordu. Hatta beni Ilgın'a davet etti. Böyle bir jürinin yanlış olduğunu da söyleyip, jüri üyeliğini kabul etmedim. İstekli (ama neyin peşinde olduğunu anlayamadığım) bir reklamvereni kırmamak için de binbir özürler ileri sürerek bütün isteklerini nazikçe geri çevirdim.

Sonra öğrendim ki, Mustafa Çelik Türkiye'nin güvenilir pazarlama ve marka uzmanlarına telefon edip, konuşmalar yapmış ve kendisine bir danışmanlar ekibi kurmuş, Çelik bu danışmanların yardımıyla bir konkur şartnamesi hazırlayıp reklam ajanslarına göndermiş. Şartname de ne şartname ama! İçinde bütçe yok.

Bütçesi olmayan bir şartnamaye Türkiye'nin ünlü reklam ajanslarının da bulunduğu 37 ajans başvurmuş. Hatta bütçesi belli olmayan böyle bir işe medya satın alma şirketleri teklif üzerine teklif vermiş, hatta bazı satın alma şirketleri istedikleri ajans doğrudan seçilirse indirim vereceklerini söylemiş. Ama Mustafa Çelik bunları yutmamış.

Çelik, Reklamcılar Derneği'nin konkur ilkelerini ayaklar altına alan uygulamalarla, kısa listeye beş ajans kaldı deyip 11 ajansı son aşamada yarıştırmış. Sonra utanmamış ‘‘Ajansları üçe indirdim deyip’’ bu sefer gizli gizli beş ajansı çalıştırmış, sonra bütün reklam fikirlerini ve pazarlama fikirlerini alıp sırra kadem basmış!

Reklam sektörü yaklaşık bir aydır Mustafa Çelik'in açıklayacağı sonucu bekliyor. Dedikodulara göre Mustafa Çelik'in sonuç açıklayacağı falan yok. Çünkü ilk yıl için Çelik'in reklama ayırdığı para yok. Çünkü Çelik, pazarlama ve reklam fikri üreten kurumlara saygısı olmayan kurnaz bir Anadolu kurdu! Bütün derdi de reklam ajanslarının fikirlerinden beleşe yararlanmak.

Reklamcılara ne diyeyim. Söz konusu ‘‘kurnaz’’ biri olunca onlara da çok yüklenmek haksızlık olur diye düşünüyorum. Umarım gerekli dersi çıkarmışlardır. İsmi ‘‘Çelik Güneş Isı Gıda ve Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’’ olan bir firmanın teklifine atlamadan önce durup bir düşünmek gereksiz mi? Konulan kuralları ilk defa koyanlar bozarsa ortada inandırıcılık diye bir şey kalır mı? Hem ‘‘reklamveren eğitimsiz’’ deyip sonra da eğitimsizliğe bu kadar çanak tutulur mu?

Mustafa Çelik'e önerim zihniyetini değiştirmesi. Pazarlama ve reklam ciddi bir iş. Bu alanda çalışan insanlar düşünce satıp para kazanıyorlar. Bu düşünceden yararlanmak isteyen karşılığını ödeyecek. Çelik eğer ‘‘kaplan’’ olduğunu iddia ediyorsa çıkar paşa paşa konkur sonucunu açıklar, fikirlerinden yararlandığı insanlara paralarını öder, yapar reklamını, biz de buradan kendisini kutlarız.


Günün anlam ve önemi adına


AFRİKA
'daki yamyam kabilelerinden birinin şefi amansız bir hastalığa yakalanmış derdine derman bulmak için o doktor senin bu doktor benim gezmeye başlamış. Günlerden bir gün doktorlardan biri demiş ki ‘‘Sana iyi gelecek şeyi buldum. Üç gün içinde bir reklamcı yemelisin. Eğer üç gün içinde bir reklamcı yersen topaç gibi olursun!’’

Reklamcı yeme fikri yamyam kabilesi şefimizin kafasına yatmış ama yenilecek reklamcıyı nasıl bulacağı konusunda hiçbir fikri yok. Doğru yakındaki bir yamyam kabilesinin şefini ziyarete gitmiş. ‘‘Nerede bulunur bu reklamcılar?’’ diye sormuş. Daha deneyimli olan diğer kabile şefi şu öneriyi yapmış: ‘‘Kabileni tanıtmak için reklam konkuru açacağını duyur, onlar seni bulur!’’

Öneriyi dinleyen yamyam kabilesi şefimiz etrafa ‘‘konkur açtım’’ diye haber salmış. Çok geçmeden çevresi yüzlerce reklamcıyla dolmuş. Yamyam kabilesi şefi şaşkınlık içinde öneri veren kabile şefinin yanına koşarak, sormuş: ‘‘Şimdi de haddinden fazla reklamcı oldu. Ne olur acele söyle bunların hangisini yiyeceğimi nasıl karar vereceğim?'

‘‘Sabret’’
demiş diğer kabile şefi ‘‘Sabret! Bir şey yapmana gerek yok, bir süre sonra onlar birbirlerini yerler, sen de en son kalanı yersin!’’


Çekirgelik


Eğer ekonomistler çok zeki ise Afrika hála niye bu kadar yoksul?

(Stefan Haber)
Yazarın Tüm Yazıları