Müslüman olarak isyan ediyorum...

BİR itirafçı gibi “Eskiden şöyle idim” diye başlamaktan rahatsız olurum. Bu yazı bir itiraf yazısı değil, bir isyan yazısıdır.

Haberin Devamı

Evet... Benim gibi aynı inanca sahip olan veya aynı coğrafyayı paylaşan insanları tenkit etmekten hiç haz almam. Ama benimle aynı dini paylaşıyor diye veya aynı coğrafyada nefes alıyor diye de insanları kutsal da görmem. Yanlışlıkları, çirkinlikleri, aymazlıkları görmemezlikten gelemem.

Dünya Müslümanlarının haline bakıyorum. Müthiş bir rahatsızlık duyuyorum. Halimizin hiçbir cazibesi yok. Bize bakıp da Müslüman olmaya kalkışacak aklı başında hiçbir insan düşünemiyorum. Üzgünüm, ama bu maalesef böyle. Kutsal vahiyle bir bağlantımız yok. İslam çalış demiş, biz kaytarmanın bütün yollarını denemişiz. İslam temiz ol buyurmuş, kirlilik bizim paçamızdan damlıyor. İslam komşu komşuya neredeyse vâris olacak kadar yakın olmalı demiş, biz komşunun bahçesine, balkonuna, penceresine, evinin önüne, velhasılı bütün mahremine tasallut etmişiz. İslam oku demiş, biz kitabı bile tersinden okumuşuz. Doğru okuyanımız ise, doğru uygulamamış.

İslam birbirinizi sevin, bölünüp ayrılmayın, gücünüz zaafa uğrar demiş, biz neredeyse mahallelere kadar bölünmüşüz. İslam nezaket ve zarafetten dem vurmuş, biz en yakınımızdaki insana bile anlayış göstermemişiz.

İslam hakkına razı ol, sınırı geçme demiş, biz en basit bir uçak veya otobüs yolculuğunda bile yer kavgası etmişiz... Daha iyiyse başkasının yerini kapmışız.

Hayır, bu İslam değildir. Hatta insanlık değil... Bu halimizle İslam’ı tebliğ edemeyiz. Tam aksine İslam’ın önünde bir bariyer gibi dururuz. İnsanlara sanki şunu der gibi dururuz hem de: “Bak sen benim dinime girersen işte böyle olursun. Bana benzersin”. Yazık... Hem de milyonlarca kez.... Buna hiç ama hiç hakkımız yok.
Kan ve gözyaşı bizim coğrafyamızda. Daha dünyayı tanımadan hayata gözlerini kapatan ve her zaman savaşın en mağdurları olan çocuklar bizim coğrafyada. Geri kalmışlık bizim coğrafyada. Labirentin içinde bir Şark kurnazlığıyla menfaatini imanları haline getirip en çıkmazdan çıkar bulanlar bizim coğrafyada. Ama en basit bir rahmet yolculuğunda gemileri alabora edenler veya sevgiye açılacak yolu bulmada labirentin içinde saplanıp kalanlar da yine bizim coğrafyada.
İsyan ediyorum... Daralıyorum... Bir merhamet, ahlak, iffet, fazilet ve izzet dininin mensuplarının bunca olumsuzluğu bir arada bulundurmasına tahammül edemiyorum....

Yatılı bir okula emanet edilmiş on yaşındaki bir “umut”un şu yazımı yazarken cansız bedeninin fosseptik çukurunda bulunmasına isyan ediyorum... Tacizden tutunuz da güvenlik kamerasının en gerekli zamanda çalışmamasına, yetkili öğretmenin yapacağı işi çocuklara havale etmesine kadar kahreden bütün zavallılıklara anlam veremiyorum. Bir gencin arkadaşını testereyle doğrayacak kadar vahşileşmesini anlayamıyorum... Biz hiç mi hakkaniyetten bahsetmedik. Biz hiç mi sorumluluğu öğretemedik. Biz hiç mi helal lokma yediremedik. Biz hiç mi Allah’ı anlatmadık. Sahiden imana iman mı etmiyoruz yoksa.

Bu satırlarımla kimse bir ülkeyi, bir siyasi otoriteyi, bir dönemi, bir medyayı veya şunu bunu suçlu gösterdiğimi sanmasın. Çünkü kimse bu kadar suçu işleyemez. Ama bu saydıklarımdan hiçbirisi de bu suç ortaklığının dışında değildir.

Müslümanlar kendilerine gelmek zorundalar. Coğrafyalarını kalkındırmak zorundalar. Muasır medeniyetin önüne geçmek zorundalar. Dünyadaki tıp, mühendislik, endüstri, astronomi ve bütün bilim dallarında hamle yapmak zorundalar...

Önce iç âlemlerini, sonra evlerini, sonra sokak ve caddelerini, şehirlerini temizlemek zorundalar... Bu çağda hâlâ el arabasıyla anacaddede yük taşıyan bir görüntü, dünyaya medeniyet sunma iddiasında olamaz. Böyle muhteşem bir birikimi olsa bile iddiası olamaz. Maalesef olamaz..

Kendimize saygımız yoksa da evladımıza, torunlarımıza saygımız olmalı. Müslüman ülkelerin aklı başında “akıl” adamları ve müesseseleri mutlaka bir araya gelip bu konuları hem de kendilerine hiç acımadan en acımasız eleştirilerle tartışmak zorundalar. Yoksa bizler yeryüzünün en şerefli medeniyetinin katilleri oluruz.

Ve son bir not: Peki gayrimüslim coğrafyanın, beldelerin hiç mi aksayan, dökülen, sahtekârlık akan tarafı yok? Hiç mi geri kalmış ülkeleri yok. Elbette var. Hem de tonlarca var. Ama benim derdim öncelikle benim kendi coğrafyam. Ben önce kendi sokağımın önünü temizlemek ve kendi söküğümü dikmek zorundayım...

Haberin Devamı

SORALIM ÖĞRENELİM

Haberin Devamı

* İslam’da Hıristiyan ve Yahudilerin kestikleri hayvanlar yenebilir mi? / SAMUEL TEKİN/İSTANBUL
Ehli kitap olarak adlandırdığımız Yahudi ve Hıristiyanların kestikleri hayvanlar Müslümanlar tarafından yenilebilir. Kesimin İslam’a uygun tarzda olması aranır.

* Kaderimde hırsız olacağım yazılmışsa, ben de hırsızlık yapmışsam günahım nedir? / İKBAL SU/İZMİR
Kader, Yüce Allah’ın kişinin geleceğini bilmesi ve yeri geldiğinde insanın iradesine göre yapacağı şeyleri Allah’ın yaratmasıdır. Yüce Allah sizin gelecekte ne olacağınızı, ne yapacağınızı biliyor. Allah bunu bildiği için siz böyle yapıyor değilsiniz. Bilakis Allah gelecekte hür iradenizle yapacağınızı bildiği için kaderinize yazıyor. Onun için de hırsızlığınızdan sorumlu olursunuz.

* Namus açısından güvenilir olmayan bir akrabam var. Ondan uzak olmaktan dolayı sorumlu muyum? / ŞEREF CUMHUR ATAK/MALATYA
Bir Müslüman’ın diğer Müslüman’a üç günden fazla küs -uzak olması- doğru değildir. Ancak aktardığınız gibi özel bir durum varsa, zarar görmemek için uzak durabilirsiniz.

* “Kadına danış, zıddını yap” diye bir dini emir olabilir mi? / EMEL ALTIN/SAKARYA
İslam dininin böyle mantıksız ve insan onuruna aykırı sözlerle ilgisi olamaz. Bunlar uydurma sözlerdir. Peygamberimiz birçok konuda eşine danışmış ve çoğu kez de onların görüşleri doğrultusunda hareket etmiştir. Hudeybiye günü eşinin ısrarı üzerine ihramdan çıkması bunun açık örneğidir.

* Babaannem çok yaşlı, ayağını uzatarak namaz kılıyor. Olur mu? / SADİ YARIM/NEVŞEHİR
Allah kullarına zorluk yüklemez. Gücü neye yeterse onu kabul eder. Babaanneniz ayağını uzatıp namaz kılabilir. 

Yazarın Tüm Yazıları