Muammer Aksoy

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Tarih 31 Ocak 1990. Bundan tam sekiz yıl önce bugün... Değerli bilim adamı, Atatürkçü hocamız Prof. Dr. Muammer Aksoy'la bizim gazetede buluşuyoruz. Yanımızda, onunla birlikte gelen Prof. Dr. Mustafa Altıntaş var. Üçümüz oturup sohbet ediyoruz.

Konu, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak isteyen şeriatçı akımlar ve bazı entellerimizin buna hoşgörü veya duyarsızlıkla yaklaşması.

Aksoy'la yaptığım söyleşiyi bütünüyle teype alıyorum.

Arada çay ve ıhlamur molası veriyoruz. 73 yaşına geldiğini, kalbinin artık teklemeye başladığını söylüyor... ‘‘Dün gece çok keyifsizdim, Epey midem bulandı. Mide bulantısı kalp krizinin belirtisiymiş. Ama şimdi sizi görünce açıldım’’ diyor.

Söyleşiye ara verdiğimizde, onu rahatsız etmemek için odanın dışına çıkıp sigara içiyorum. Elim dışarıda, başım kapının içinde!.. Böylece biraz da havadan sudan laflıyoruz.

Söyleşimiz bitiyor. Resim çektirirken Hoca saçlarını tarıyor... ‘‘Bizim hanım benim ne söylediğime değil, saçıma başıma bakar’’ diyor. Gülüşüyoruz.

Yaklaşık iki saat birlikte olmuşuz.

Altıntaş'la birlikte veda edip gidiyorlar.

Öğleden sonra beni aramış, bulamamış. Ben onu arıyorum. O gün birkaç kez daha telefonla konuşuyoruz.

***

Odamda bana Atatürkçü Düşünce Derneği'nin tüzüğünü veriyor.

Ayrıca son çıkan ‘‘Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi. Rejim Bunalımına ve Kötü Sonuçlarına Doğru Pupayelken Gidiş’’ isimli kitabını imzalıyor:

‘‘31 Ocak 1990. Çok değerli yazar ve gazeteci Emin Çölaşan'a sevgi ve saygılarımla. Muammer Aksoy.’’

Ölümünden önce yazdığı son yazı, belki de bu oluyor.

***

Akşam saat 19.30 dolaylarında evdeyim. Gazeteden arıyorlar:

‘‘Muammer Aksoy öldürüldü.’’

Elim ayağım karışıyor, ne yapacağımı şaşırıyorum. Hemen fırlayıp gazeteye gidiyorum. Haberin ayrıntıları yavaş yavaş akmaya başlıyor. Muammer Hoca, akşam saat 19.15 dolaylarında evine girerken vurulmuş. Başından ve göğsünden yediği kurşunlarla can vermiş.

Hemen örgütlenip öğle saatlerinde yaptığımız söyleşinin bandını çözdürmeye başlıyoruz. Gazeteci arkadaşım Yeşim Ersoy sabaha kadar bant çözüyor. Bu konuşma ertesi gün Hürriyet'te manşetten yayınlanmaya başlıyor.

Ben oturup yazımı yeniden yazıyorum.

1 Şubat 1990 günü Türk basınında bütün manşetler ve yazılar, Muammer Aksoy'un öldürülmesiyle ilgili.

Rahmetli Çetin Emeç'in yazısının başlığı çok ilginç:

‘‘Terör Kapıyı Çaldı’’

Aynı terörün aradan tam 35 gün geçtikten sonra Çetin Emeç'in kapısını çalacağını ve onu da aramızdan alacağını nereden bilebilirdik!

***

Gazetecilik yaşamım boyunca iki genel yayın yönetmenim öldürüldü. Milliyet'teki genel yayın yönetmenim ve beni gazeteciliğe başlatan ustamız Abdi İpekçi 1 Şubat 1979, Hürriyet'teki genel yayın yönetmenim Çetin Emeç 7 Mart 1990 günü iğrenç cinayetlere kurban gittiler.

Biz bu meslekte çok büyük mutluluklar yaşadığımız gibi, gerçek acılar da çektik, gözyaşları döktük. Çok sevdiğimiz abilerimiz, arkadaşlarımız ve kardeşlerimiz aramızdan ayrılıp gittiler.

Muammer Aksoy, benim yanımdan ayrıldıktan birkaç saat sonra öldürüldü.

Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Örsan Öymen, Teoman Erel, Barış Selçuk, Aziz Utkan, İlhami Soysal, Muammer Yaşar Bostancı, Turhan Aytul, Namık Sevik, Tahsin Öztin, Turhan Dilligil, Şinasi Nahit Berker ve daha niceleri...

Cinayet, trafik canavarı, kalp krizi...

Yarın 1 Şubat. Abdi Bey'in ölüm yıldönümü.

7 Mart, Çetin Bey'in ölüm yıldönümü.

Ne ilginçtir, katillerin hiçbiri ortada yok!

Onların tümünü saygıyla, sevgiyle anıyorum. Hepsi düzgün insanlardı. Türkiye'ye damgasını vuran adam gibi gazetecilerdi.

Allah hepsine rahmet eylesin. Nur içinde yatsınlar.













Yazarın Tüm Yazıları