Modern Zamanlar

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Milenyum ve şeytan

Son hane her sene, sondan ikincisi on yılda bir değişse de, 19..'lü rakkamlarda ilk iki hanenin hep aynı kalması kalbe biraz kuvvet veriyordu. En baştaki ‘1’in ve ‘9’un istikrarlı varlığı bir devamlılık illüzyonu yaratıyor, dolayısıyla da izafi bir güvenlik duygusu aşılıyordu. Oysa şimdi öyle mi? İşte dört rakkamın hepsi birden aniden gitti.

HEP basiretim bağlanır ve ben her yılbaşı ertesinde bir müddet daha geçen senenin tarihini atmaya devam ederim. 4 Ocak 1997'de miydik, 4 Ocak 1996 diye yazarım. Ama yanılgı en fazla bir hafta sürer ve kendiliğinden sona erer.

Halbuki bu yıl başka !

İşte bir ay bitti, elim bir türlü klavyede 2000'i tuşlamaya varmıyor.

Okuduğunuz yazıya dahi önce 1999 ibaresini koydum, neden sonra düzelttim.

Belli, milenyuma öyle hemen alışamayacağım...

* * *

FAKAT kabul edin ki, rakkamların onlar hanesi bile yenilendiğinde afallayan birisinin yüzlere ve binlere ek olarak bir de on binler hanesinin dönüştüğü bir tarihi hemen kanıksayabilmesi öyle kolay iş değil.

Üstelik unutmayın, telaffuz bab'ında da her şey müthiş değişti.

‘Bin dokuz yüz doksan dokuz’ derken tam beş ayrı kelime, sekiz hece ve yirmi iki harf kullanıyorduk. Oysa ‘iki bin’le hançeremizden topu topu iki kelime, üç hece ve altı harf çıkıyor. Dudaklarımız ve dilimiz hiç yorulmuyor.

Zaten, işim yokmuş gibi oturup saydım, aynı 1999 İngilizce'de otuz iki harf gerektirirken 2000'de on bire; Fransızca'da ise otuz dörtten dokuza düşüyor.

Yeni takvimin sözcük ifadesi bütün lisanlarda eskisinden sonsuz farklı...

* * *

BELKİ, hala 1999'da kalmamın aslında kendime bile itiraf etmekten çekindiğim bir milenyum korkusundan kaynaklandığını söyleyeceksiniz.

Çünkü malum, ‘Gülün Adı’ romanını en yalap şalap biçimde okuyanı bile keşişler arasındaki teolojik tartışmalardan az biraz öğrendi ki, ilk bininci yıl Ortaçağ Avrupası'nda mahşer paniği yaratmıştı.

Umberto Eco'yla aşık atmaya kalkışmak ne haddime ama madem benim hakkımda böyle düşünüyorsunuz, o halde malumatfuruşluk taslayıp size bu konuda fazladan bir kopya da vereyim.

İşin aslı, Yeni Ahit'in tercümeye göre ‘Vahiy’ veya ‘Kıyamet’ denilen bölümdeki 21. bab'a uzanır ve orada aynen şöyle der:

‘Ve gökten inmekte olan bir melek gördüm ki, elinde cehennemin anahtarı ve büyük bir zincir vardı. Ve melek, iblis ve şeytan olan ejderhayı, (yani) eski yılanı tuttu. Onu bin yıl müddetle bağladı. Bin yıl tamam oluncaya kadar milletleri saptırmasın diye de onu cehenneme kapadı. Üzerini mühürledi.

Bundan kısa süre sonra çözülmesi gerekir’.

Öp babanın elini !

* * *

YANİ şimdi siz, İncil-i Şerif melek hazretlerinin cehenneme tıktığı iblisin bin yıl nihayetinden hemen sonra azad edilmesi gerektiğini buyuruyor diye bendeniz de ejdarha korkusundan zangır zangır titrediğini ve bu dehşetten dolayı 2000 yerine hala 1999 tarihini yazdığımı mı iddia ediyorsunuz ?

Şaşarım aklınıza! Kitaplara saygım var ama ben tabansızın teki değilim.

En şeyden önce, işte apaşikar, mendebur şeytan zebaniler ateşinde kemiklerini ısıtarak keyif çatmayı sevdi. O kadar tantanası yapılmasına rağmen ilk milenyum nihayetinde deliğinden çıkmadı. Dürten yok, bu defa da çıkmaz !

Çok canı sıkılırsa, belki belki üçüncüsünde buralara teşrif eyler.

Bu ise beni hiç ilgilendirmiyor! Neden ilgilendirsin ki?

Günahkar kulunuz sırat köprüsünü geçerken her halükarda cehennem tarafına tepetaklak yuvarlanacağından, ben o tarihte zaten ejderhayla da, iblisle de, şeytanla da dokuz yüz küsur senedir çoktan tanışmış olacağım.

Al takke ver külah, hepsinle aynı ateşte kavrulacağım.

Dolayısıyla, beynimin ve elimin 2000'e alışamayarak hala 1999'da kalması, öyle sizin iddia ettiğiniz gibi milenyum dehşetinden falan kaynaklanmıyor.

* * *

ŞUNDAN kaynaklanıyor:

Son hane her sene, sondan ikincisi on yılda bir değişse de, 19..'lü rakkamlarda ilk iki hanenin hep aynı kalması kalbe biraz kuvvet veriyordu.

En baştaki ‘1’in ve ‘9’un istikrarlı varlığı bir devamlılık illüzyonu yaratıyor, dolayısıyla da izafi bir güvenlik duygusu aşılıyordu.

Oysa şimdi öyle mi? İşte dört rakkamın hepsi birden aniden gitti.

Zamanı durdurmak ne kelime, takvim rakkamındaki radikal değişim zamanın dönüşümünü bin yıldır ilk kez böylesine hain biçimde yüzümüze şaklattı.

Ve ben ocak ayının son haftasında 2000 yerine hala 1999 tarihini düşüyorsam, şeytanın bu milenyumda cehennemden çıkacağı korkusundan değil !

İlk başa ‘2’yi koyduğum takdirde, benim, hala cehennemde oturan şeytanın yanına gitmeye şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde yaklaşacağımı bilmemden.

1999'u şeytan aldı götürdü, bulamadan getirdi...

DÜZELTME: Benden kaynaklanan bir bilgisayar hatasından dolayı geçen hafta eski bir yazım tekrar yayınlandı. Özür dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları