Marsilya’dan İzmir’e katamaran ile gelen Fransız konuklar

Haberin Devamı

EŞİMİN işi nedeniyle tanıştığımız Fransız dostumuz Maurice Guesnerot, geçen yıl geldiği İzmir’e hayran kalmış, Marsilya’daki katamaranını buraya getirip Ege kıyılarını gezmek istediğini söylemişti. Hatta kışın bizi Strasbourg’daki evinde ağırladığında bu isteğini yinelemiş, plan yaptığını anlatmıştı. Açıkçası ben, ‘dur bakalım, o kadar yolu gelmek kolay mı?’ diye düşünürken, 1 ay önce arayan Maurice, 4 arkadaşıyla birlikte yola çıktıklarını söyledi. Marsilya’dan başlayan yolculuklarına, Korsika, Sardunya, Malta, Patras, Korint Kanalı ve Yunan Adaları arasından devam eden Fransızlar, geçen hafta sonu bir baktık İzmir’e Pasaport ile Konak arasına yanaşmışlar. Hatta hiçbir işaret olmadığından bir gezi teknesinin yerine yanaşınca gezi teknesinin kaptanı “çekilin, burası benim yerim” demiş. Zaten geldiklerini gören polis hemen gelip onları gümrüğe çektirmiş ve giriş işlemleri yapılmış. Neyse sonunda sevgili Maurice ve katamaran teknesi Ulysse, artık İzmir’in Kordon’unda misafir... Hatta gelişlerini, henüz yola çıkmadan, varışın şerefine patlatmak için aldıkları şampanya ile kutladık.
Onların teknesinden İzmir’e bakınca bu kadar güzel bir şehirde yaşadığımız için ne kadar şanslı olduğumuzu düşündüm... Ama biz nedense bu şansımızın ya farkında değiliz ya da önemsemiyoruz. Öyle ya, insanlar ta Marsilya’dan kalkıp bizim şehrimize, denizimize seyir yapmaya geliyor. Biz, burnumuzun ucundaki deniz ve doğa ile ilgilenmiyoruz bile. İlgilenenlerimizin deniz kültürü ise Çeşme’de, marinadan Aya Yorgi açığına gidip cıs tak müzik çalıp, denize girmek, maalesef...
Diyeceksiniz ki, tekne pahalı uğraş, her isteyen yapamaz. Açıkçası bu görüşü savunan çoğu kişinin arabasını yenilediği küçük bütçe ile de alınabilecek birçok tekne ve yelkenli var. Yeter ki, istensin...
Kabul edelim, ülke olarak, çoğumuzun deniz kültürü rakı-balıktan öteye gitmiyor...

Türkiye bize böyle anlatılmadı

Haberin Devamı

Teknedeki, 4 Fransız ilk kez geldikleri Türkiye’ye, hele İzmir’e hayran kaldılar. Efes, Afrodisias, Bergama gibi İzmir çevresindeki kültür zenginliğimizi de anlatınca iyice şaşırdılar. Dünyanın birçok denizinde seyahat etmiş, farklı ülkeleri, kültürleri tanımış Avrupalıların, kendilerine bu kadar yakın bir ülke hakkında bu kadar az bilgisi olması beni hayrete düşürüyor. Ama acaba, bunun sorumlusu onlar mı, biz mi?
Maurice’in arkadaşları bu kez çuvaldızı kendilerine batırarak, onlara okulda bizlerin böyle anlatılmadığını, hep kötü yanlarımızın, agresif olduğumuzun, savaşlarımızın anlatıldığını söylediler.
Aslına bakarsanız bizde de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” gibi deyişler yok mu? Tüm bu birleştirmek değil ayırmak, uzlaştırmak değil ters düşürmek amacıyla yapılmış hamleleri aşmak için bizlerin daha fazla mücadele etmesi gerekiyor. Ciddi bir strateji planı geliştirmeli, kültürel zenginliğimizi öne çıkararak kendimizi anlatmalıyız.
Tanıtım denince hemen ülkenin en güzel görüntüleriyle reklam filmleri çekip CNN’de yayınlatmak, Paris sokaklarındaki reklam panolarını süslemeyi anlıyoruz. Ama bize gereken bu değil. Çok zor, ama deyim yerindeyse ‘adam adama markaj’ yapmak gerekiyor. Yani tanıştığımız her yabancıya olumlu yaklaşmayı becerebilmeli, yumuşak karnımız olan meselelerde konuşurken bile akılcı ve nazik üslubumuzu koruyabilmeliyiz. Biliyorum çok zor ve emek istiyor, ama bizi gerçekten anlayan ve tanıyan bir kişi, sadece resimlerimizi görüp beğenen ama yanlış hükümlere sahip 10 kişiden daha değerli...

Haberin Devamı

Tasarımın özel adresi; La Casita

Malum, pazar günü anneler günü... Anneyim diye söylemiyorum, anneliğin hakkını ödemek mümkün değil. Aslında, oğlum Arda benim için dünyanın en güzel hediyesi. Eminim tüm anneler için de çocukları aynı değerdedir. Ama tabii bu, annelerimize hediye almamız için engel teşkil etmemeli. Her sene farklı ve hoş bir hediye bulmak da kolay değil. İşte, sizlere bunun için hoş bir adres önermek istiyorum. Cansu Hayim’in kendi özel zevkini yansıtan çoğu özel yapım ve tasarım ürünlerin satıldığı La Casita... Benim favorim ‘Kaftan Mumlar’ ve ‘Fatima’nın Eli Figürlü Gümüş Tepsi’. Kaftan mumları, şimdiden birçok arkadaşıma hediye ettim bile..
Türk El Sanatları’nın özel ustalarından tutun da İsviçre, İspanya hatta Fas’tan gelen birbirinden değişik birçok ürünü bulabileceğiniz La Casita’ya bakmadan karar vermeyin...

 

Yazarın Tüm Yazıları