Mare nostrum

BİZİM kuşağımız çok "çağ" yaşadı.İki buçuk darbe.Üç buçuk muhtıra.

Üç ayrı idam dönemi.

Üç ekonomik kriz.

Kuruşlar, liralar ve yeniden kuruşlar.

Kıbrıs ve sınır içi-ötesi harekatlar.

Boğmaca, kuş palazı, çiçeğin suçiçeği olanı, karından kuduz, omuzdan verem aşısı.

Ki durur izi, diğer izlerin yanında.

Hiçten radyoya, radyodan pikaba, makaralı teybe, sonra TV’ye, oradan bilgisayara.

Tornetten arabaya, Tekel birasından Irish’e, Birinci sigarasından sonuncuya...

Sadece 20. yüzyıldan, 21’e değil.

Çok "çağ"...

* * *

O nedenle buluşmaları, ayrılıkları, aşkları, mesafeleri ve muhalefeti bazen "kaotik" görülür.

Hatta çağdışı...

Değişen mevsimlere, bazen rüzgara, her zaman denize, her zaman yağmura ve her zaman kardaki adım izlerine hayranlığı da.

Ve sorarız hala:

"Dört yapraklı yonca gerçekten var mıdır arap?"

* * *

Israrsız, boşu hayat- dolu sohbetlerimiz.

Bazen "eski" gelebilir hatta demode...

Olsun, gurur duyarız.

Gururu, eksenini yitirmeden her "çağ"da yeniden tanımlayarak.

Yeri gelir, aşksa söz konusu olan; yok sayarak da...

Hani, gururu...

Hicap da duyar bizim kuşak, bazen sadece kendi içine sızdığı için.

Çatlayan ar damarına rağmen, ar da eder.

Çoğunda kendinedir tüm zulmü.

Çünkü zulmü iyi bilir.

Kıyamaz başkasına...

* * *

Mutluluğumuz da yadırganır bazen, mutsuzluğumuz da...

Huylu ve huysuz da görürler.

Olsun...

"Madem mutlu bir çağ yok tarihte, nasıl süregen, hep mutlu bir insan olsun?"

"Sahi bizim kuşak var mıydı hocam?"
Yazarın Tüm Yazıları