Feridun Düzağaç’ı, kısaca F.D.’yi nasıl bilirsiniz?
Depresif, incinik, malulen aşk emeklisi... Deli??? Şu álemde Feridun Düzağaç kadar, ruhsal gel-git’lerini, dönemine göre değişen haletiruhiyesini alenen ortaya koyan bir şarkıcı daha bulmak, zordur.
Beni Rahatta Dinleyin, Köprüden Önce Son Çıkış, Tüm Hakları Yalnızlığıma Aittir derken, Orjinal Altyazılı’dan iki buçuk sene sonra, şimdi de beşinci stüdyo albümü Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj ile huzurlarımızda kendileri...
Adam albüm yapmıyor, beyin tomografisi çektiriyor; lityum, endorfin, seratonin v.s. değerlerinin tahlillerini burnumuza dayıyor; dinleyiciyi terapist kanepesinde ağırlıyor... Kafiye meraklısı, balatayı hafif sıyırmış bir çıtırdak, hayatını senaryo niyetine yazmış, bir müzikal film serisi olarak önümüze koyuyor bir nev’i...
Hakkını teslim edelim isterim... Ahir zamanlarda pek az erkeğin; "Bugün orda da cumartesi mi? / Sen de beni benim kadar özledin mi? / Aynalardan kaçarken özlenmeyi beklemek / Ne kadar acı, ne kadar komik / ...Ve bana ait, değil mi? / Gülme! İncinirim" sözlerindeki "Gülme, İNCİNİRİM!" gibisinden, hani neredeyse kikirik bir kırılganlığı, karşısındakini istihzaya sürüklemeden, omurgasını dik tutarak ifade edebileceğini de kabul ederiz herhálde?
ZAVALLI PLAZA KÖLELERİ
Başkası dillendirse; "Hadi be mıymıntı herif; git ötede bayıl" dedirtecek pek çok söz, F.D.’nin ağzından çıkınca, ne hikmetse, kulağa anlamlı gelebiliyor.
Feridun Düzağaç, Orjinal Altyazılı albümüyle elde ettiği başarının da etkisi olsa gerek, Pasaj Müzik’ten çıkan "Bir Devam Filmi / Siyah Beyaz Türkçe Dublaj"da, biraz daha agresif, tabiri caizse efelenen bir dil tutturmuş...
"Ben emekli Kerem’im / Aslı’m dijital olmuş / Gizlice buluştuğumuz yer katlı otopark olmuş" sözleriyle Emekli Kerem şarkısının da bulunduğu son albümde, bu dijital aşk muhabbetinden fena sıkılmış olacak ki...
Deliye vurmuş, deliliğe vurmuş...
Bu aralar müzik kanallarında dönen, albümün çıkış şarkısı Deli’nin Mahir Akyol’un 16 mm. filme, İstanbul’un çeşitli mekánlarında, iki günde çektiği klibinde, biz plaza kölelerinin ahvalinden dem vuruluyor.
Pek yuppie (Hoş, yuppie’ler bile 80’lerde kaldı, şimdilerde kariyer kovalamaktan manyaklaşmış sinir hastalarına ne isim veriliyorsa, ondan işte) kılıklı bir Feridun Düzağaç görüyoruz, toplantı hálinde... Toplantıyı kesip kendini attığı işyerinin tuvaletinin aynasında tekinsiz bakışlarla suratını inceliyor. Ve:
"Bana kötü davranıp durma / Zaten iyi değilim / Beni anladığını da hiç sanmam / Kimbilir kaç taneyim / Ne seninle oluyor ne bensiz / Ne kendimle mutluyum ne sensiz / Aklımla çözemedim bu işi / Deliye vurdum, deliliğe vurdum kendimi..." sözlerini terennüm ede ede, kendini delilikle birlikte, dağlara bayırlara, çayıra çimene vuruyor...
Bir de Yeni Melek’te çekilen sahne performansı bölümü var şarkının sonunda ki F.D.’nin kendi orkestrasıyla şarkısını söylediği bölümde, şarkı iyiden iyiye hareketleniyor. Düzağaç, seyirci kitlesine; "Anlayan el sallasın bana merhaba der gibi / Beden gitmeye teşne, hayat kal der gibi" sözleriyle sesleniyor.
BU YAZ ZOR GEÇECEK
Şimdi tabii, baharın ortasını idrak ettiğimiz, ortalığın erguvan rengine büründüğü, havanın şerbet gibi latif mi latif olduğu bir dönemde, sabahın köründen akşamın keline kadar, havalandırmalı, floresanlı, kablodan yana tabiri caizse hormonlu medya binalarına tıkılıp kalmış bu zavallı kulunuzun, bu şarkıya kayıtsız kalması mümkün değil...
Üstelik mümkünse mart ayında kendini denize atan, oysa bu yaz tatil matil yapamayacağı için içinin yangınını havuz ya da şansı yaver giderse günübirlik deniz turlarıyla söndürmeye çalışacak olan bendeniz de "Acıyan el sallasın ya da mesaj atsın" filan şeklinde bağırarak şarkı söylemek istiyorum.
Geçen gün Ayça’yla, baharın bu dönemlerinde insanlara, kadınların muayyen günlerine benzer bir muamele hakkı tanınması gerektiğini tartışıyorduk.
Ömer’le de aynı şeyi konuştuk. Hani, ruhsal durumumun bülteni hayatım boyunca hava durumu bülteniyle atbaşı gitmiştir ama insan yaşlandıkça, doğanın ritminden daha da çok mu etkileniyor ne?
Yani, insan yüreği gençlikte daha bir aportta olmaz mı yahu? Eskiden buluttan nem kapardım, şimdi maşallah kuru havadan da kapmayı becerebiliyorum.
Kendimi bilgisayar masasının koltuğuna kelepçeyle bağlama, hatta onunla klavye kullanmak mümkün olsa, deli gömleği giyme ihtiyacı duyuyorum.
Acil önlem babında, birkaç arkadaşla para birleştirip, Adalar’dan birinde haftasonları kaçabileceğimiz bir ev mi tutsak diye düşünüyorum. Yoksa, ben de kendimi birazcık tanıyorsam; baharı, yazı, antidepresan kullanmadan çıkaramayabilirim. Bünyeyi zorlamamak lazım; bunu bilir bunu söylerim. Siz neye niyet ederseniz edin, bünyeden, o neye müsaade ediyorsa ancak o çıkıyor mirim...
Bakınız, Feridun Düzağaç da son albümüyle ilgili ne diyor: "Orjinal Altyazılı’yı takip eden ilk günlerden itibaren inanarak söylediğim bir heyecanım vardı. Bugüne kadar Feridun Düzağaç denince akla gelen ilk algının kontrastında bir şeyler yapabilmek, eğer iltifatlarda gerçek payı var idiyse ve iyi bir şarkı sözü yazarı isem daha az laf ederek daha çok ahkám kesebilmek, sadece kendi hikáyelerimden, kendi buruğumun kıyısında bir şeyler yazmak yanında, kurgu ve sanal şeyler yapabilmek... Peki aradan geçen ikibuçuk yılda hayat buna ne kadar izin verdi; hemen hemen hiç... İçerik, konu başlıkları, üslûp gibi temel noktalardan bakıldığında Orjinal Altyazılı’nın devamı gibi algılanabilecek bir albüm; adı da bu yüzden Bir Devam Filmi... Neden Türkçe Dublaj? Çünkü bugüne kadar hep gördüğümü, yaşadığımı sandığım ama gerçeğini yaşadıkça farkına vardığım bir dolu duygunun, yabancısı olduğum birçok acının, gerçekten aşkın, gerçekten yalnızlığın, gerçekten pişmanlığın şarkıları olduğu için, bir mutsuzluk budalası olarak yabancısı olduğum şeylere kendi dublajımı yaptığımı düşünüyorum."
Allah aşkına güldürmeyin bizi Sayın ve Sevgili F.D.! Kendini böyle cümlelerle ifade eden bir adamdan ne çıkacaktı yani? Gülşen’in Yurtta Aşk Cihanda Aşk’ı mı? Ne gerek var azizim; vurun deliye. Yüreğinize sağlık; herkes taşıyamaz ama vallahi size yakışıyor. Zorlamayın bünyeyi. Böylesi cümlemiz için çok daha iyi...