Makul emir makul söz

"ANAYASAMIZDA belirtildiği gibi, cumhurbaşkanı Cumhuriyet’in temel ilkelerine, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı olmalı, halkı en iyi şekilde temsil etmelidir.

O bakımdan, eğer TBMM beni seçerse muhakkak ki anayasamızın bu ilke ve emirleri çerçevesinde hareket edeceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın".

* * *

YUKARIDAKİ sözleri, partisi tarafından cumhurbaşkanı adayı olarak seçilen Abdullah Gül’ün yapmış olduğu ve dün bütün gazetelerde yayınlanan ilk açıklamadan aynen aktardım.

Buna itirazı olan mı var?

* * *

EVET evet, itirazı olan mı var, çünkü işte anayasaysa anayasa; işte cumhuriyet ilkeleriyse cumhuriyet ilkeleri ve de özellikle, işte laiklikse laiklik!

Artı, Gül bütün bunları birer ilke olmanın da ötesinde, "E-M-İ-R" olarak tanımlıyor.

O halde, daha ne istenebilir? Kendisinden daha ne beklenebilir ve ne talep edilebilir?

Kadı kızında kusur ve Hayrinüsa Hanım’da tesettür keşfederek, AKP’nin belirlemiş olduğu Çankaya Köşkü adayına şimdi nasıl bir kulp takılabilir?

Ama biliyorum ki, "áyinesi iştir kişinin, láfá bakılmaz" diyecek olan zevat malûm "takiye" iftirasından başlayıp ve "milli görüş" kökenine uzanıp, binbir dereden su getirecektir.

Ve de tabii ki, "Cumhuriyet’in son kalesi de gidiyor" diye feryad-ı figán edecektir.

* * *

İLKİN, "a priori" denilen ve yanılmazlık içerdiği varsayılan şablonları artık unutalım.

Yerleşik ve partizan önyargılardan yola çıkarak, herhangi bir kişide onayladığımız "láf"a rağmen onun "ayna"nın aslında farklı olduğu ve olacağı iddialarını çöpe atalım.

Eğer Abdullah Gül "demokratik, laik ve sosyal Cumhuriyet ilkelerini e-m-i-r telákki edeceğim" diyorsa, ona kim ve ne hakla "hayır, etmeyeceksin" diyebilir?

Gaipten haber veren falcı mıyız? Yoksa yoksa, yıldızlara bakan müneccimbaşı mıyız?

Hele hele, adı geçen şahıs, bugüne dek sergilediği kişilik ve performansla AKP bünyesinde "merkez" siyasete en yakın duran ve dolayısıyla da, gerek iç, gerek dış bünyede "makûl" sıfatını kazanan Kayseri milletvekiliyse, onun sözünü senet saymakla yükümlüyüz.

Artı, Türk bürokrasisi içinde "devlet geleneği"ne en çok riayet eden Dışişleri Bakanlığı kurumunda dahi Gül "sevgi ve saygı" kazanmış durumdadır. Gelenek bekçiliğine riayet etmiştir.

Yani, "devletin zirvesi" açısından da kaygıya meydan verecek bir "emsál" yoktur.

* * *

ÖTE yandan, Abdullah Gül’ün Çankaya adayı olarak saptanmasıyla birlikte, hanidir yapay bir gündemle hop oturup, hop kalkan Türkiye’nin de ferahlamış olduğu diğer bir vakıadır.

Bizzat Gül’ün "makûl" kimliği gibi, uzlaşmacılığı ön plana çıkartarak böyle bir adayı seçmiş olduğu için Başbakan Erdoğan’ın diğer "makûl" yaklaşımı, tansiyonu düşürmüştür.

İş dünyası başta, ülkenin "dinamik güçleri" tekrar iyimser ufuklara yelken açmaktadır.

Ve, dünkü yabancı basına şöyle bir göz atmak dahi yeter, zaten uluslararası arenada iyi tanınan Dışişleri Bakanı’ndan yana tercih, dış dünyada da son derece olumlu karşılanmıştır.

Kimsede, "eyvah, Türkiye şeriat devletine dönüşecek" diye bir panik havası yoktur.

* * *

ZATEN tekrarlıyorum, vehimler bitsin, ortada böyle ihtimalin "i"si dahi yoktur.

Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin müstakbel cumhurbaşkanı daha ilk anda, "demokratik, laik ve sosyal Cumhuriyet’in anayasal e-m-i-r-l-e-r-i uyarınca davranacağını" açıklamıştır.

Sonra da, "bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın" diye eklemiştir.

Abdullah Gül’ün sözü tabii ki senettir ve de tabii ki kimsenin şüphesi yoktur!
Yazarın Tüm Yazıları