Kurallara uymayan kazanıyor

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta sonu bir gazetede Akbank İdare Meclisi Başkan Vekili Erol Sabancı'nın bir demeci yayımlandı. Sabancı bu demecinde Merkez Bankası ve Hazine'nin koyduğu kurallara bazı bankaların uyduğunu, bazılarının ise uymadığını söyleyip, uymayanlara birşey yapılmadığından yakınıyordu.

Sabancı'nın şikayeti ‘‘kendileri kurallara uyarken, bazı bankaların kurallara uymayarak haksız bir üstünlük sağladıkları’’ şeklindeydi.

Sabancı'nın bu şikayetinde haklı olduğunu bütün sektör biliyor.

Bir üst düzey ekonomi yöneticine sorduğumuzda da şu yanıtı aldık:

- Sonuna kadar haklı. Geçtiğimiz dönemde mali sektörde adalet hiç kalmamış. Adamına göre muamele yapılmış.

Aynı bürokrat, Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez'in ‘‘Rakamlar o kadar değil, asıl bozulma geleneklerde olmuş’’sözlerini hatırlatıp, Eğilmez'in kastettiği en büyük gelenek bozulmasının mali sektörde olduğunu söyledi.

Herkesin üzerinde mutabık olduğu temel ilkelerden biri şu:

-Devlet kural koyar ve bu kuralları herkese eşit biçimde uygular.

İyi de; bazıları, başkaları için kuralların uygulanmasını isterken, kendisi için kuralların esnek olmasını, hatta hiç uygulanmamasını istiyor.

O kişi isteyebilir de, kuralları koyan devlet buna gözyumarsa, asıl sorun orada başlıyor. İşte, kural birisi için uygulanır, diğeri için uygulanmazsa, adaletsizlik de oradan doğuyor. Bu çifte standart ticari kesimde uygulandığında ise haksız rekabetle trilyonlar kazanılabiliyor.

Biri kazanıyorsa kaybeden birileri var demektir. Örneğin kurallara uyan bir bankanın, rekabette geri düştüğü için para kaybetmesi doğaldır.

Ancak bizce, bu durumda asıl kaybeden devlet ve adalet duygusu...

Kurallara uyduğu için para kaybeden, kendisi kaybederken kurallara uymadığı için trilyonlar kazananları gören bir kişi ya da kurumun, ‘‘Artık kuralları uygulamayıp o trilyonları kazanalım’’ demesi, doğal değil mi?

KURAL DEĞİŞEBİLİR

Çürüme tabi ki sadece mali sektörde değil. Adalet duygusunun zedelenmesi ve devletin uyguladığı çifte standart, çürümeyi her alana yayıyor.

Yeni ekonomi yönetimi, başta kamu ihaleleri olmak üzere, şeffaf ve haksız kazanca izin vermeyecek yeni bir sistemin kurulması için çalışıyor.

Ancak kamu finansmanındaki yoğunlaşma nedeniyle, bankalar başta olmak üzere mali sektördeki diğer sorunlar gözardı ediliyor. Eğer mali disiplin sağlanacaksa; vakit kaybetmeden bu konulara da el atılması gerekiyor.

Bazı bankacılar kuralların günün şartlarına uygun olmadığını söylüyor.

Bu doğru ama yapılması gereken konusunda da hemen herkes mutabık:

- O zaman kurallar değiştirilsin. Günün şartlarına uymayan bir kuralda ısrar etmenin hiç bir anlamı yok. Kural değişebilir ancak mevcut kural ne ise, herkes ona uymalı. Devletin görevi de uyulmasını sağlamaktır.

Hukuk devleti olmanın asgari koşulu, bu değil mi?

Hukuk devleti olmanın başka bir koşulu da kurallara uymayanları, kuralları yanlış uygulayanları, kuralları yanlış uygulayarak birilerine haksız kazanç sağlayanları bulup, cezalandırmak değil mi?

Eğer yeni Hükümet, yeni ekonomi yönetimi, geçmiş dönemde mali sektörde oluşan bu çürümeyi yaratan kişileri bulup cezalandırmaz ise bundan sonrası için ‘‘temiz toplum umudu’’ vermesi de çok zor olacak.

Bu çürüme sadece Refahyol Hükümeti döneminde yoktu. Başlangıcı, ‘‘Çiller döneminin başlangıcına’’ denk düşüyor. Dönemin Merkez Bankası Başkanı ve bazı Hazine yöneticilerinin, ‘‘adamına göre farklı uygulama’’ yaptığını herkes biliyor. Çoğu kimse yeni Hükümetten, iktidara yakın oldukları için o dönem birşey yapılmayan yetkililerin dosyalarının açılmasını bekliyor.

‘‘Sayısal üstünlük için nitelik çürümesi’’ isteniyorsa, o başka...

Yazarın Tüm Yazıları