Kur rejimi sıcak para

Belki cehaletime kızacaksınız ama sıcak para tabirini ilk kez 1991 seçimi öncesinde o tarihte muhalefette bulunan Süleyman Demirel'den duydum.

1989 yılında konvertibiliteye geçildi. Sermaye hareketleri tamamen serbest bırakıldı. Yabancı parasının (teorik olarak) sabah İMKB'ye girip alım-satım yapması, akşam saatlerinde geri dönmesine engel kalmadı.

İşte bu tür fevkalade mobil sermaye hareketlerine ‘‘sıcak para’’ (hot money) adı verildi. Zaman içinde Türkiye'de yerleşik ama tasarruflarını yurtdışında veya döviz cinsinden mali sistem haricinde tutanların paraları da aynı sınıfa dahil edilir oldu...

* * *

Türkiye sıcak parayı ülkeye girerken hemen hiç tartışmadı. Ama ne zamanki sıcak paranın girdiği gibi aniden çıkacağını anladık, işte o zaman dert başladı. Çünkü milyarlarca doların aniden ülkeyi terk etmesinin ekonomide yarattığı faiz, kur, enflasyon hasarı büyük oldu.

Stanley Fischer'in ziyareti öncesinde tartışılan, aslında kur rejiminden çok sıcak paranın kaderiydi. Dalgalı kur rejiminden vazgeçilmeden kurda öngörülebilir seyir önerenler gerçekte kısa vadeli sermaye girişinin tamamen kesileceğinden kaygılıydı. Çünkü sıcak para,

Enflasyon ve devalüasyon oranının üstünde faiz,

Öngörülebilir kur olmadan giriş yapmıyor.

* * *

Dün ANKA Ajansı, son dokuz yılın Ödemeler Dengesi istatistiklerini kullanarak yabancıların menkul alım ve satımlarını hesapladı.

(Kaynak: Merkez Bankası web sitesinde, süreli yayınlar başlığı altında ödemeler dengesi tablolarıdır.)

Habere göre 1992-2001 döneminde yabancı portföy yatırımları toplamı 26 milyar 582 milyon dolara ulaştı.

Buna karşılık yine aynı dönemde yabancıların portföy bozarak çıkardıkları para miktarı 34 milyar 986 milyon doları buldu...

26 milyar doları aşkın giriş, 35 milyar dolara yakın çıkış. Çok kabaca bakıldığında yabancılar getirdiğinden yüzde 30 daha fazla götürdü.

* * *

Tabloda bu pazara başı ağrımadan giriş-çıkış yapan sıcak paranın farklı kur rejimleri dönemindeki serüvenini izleyebilirsiniz.

1995-1999 arasında Merkez Bankası'nın kontrol ettiği serbest ama öngörülür kur rejimi uygulaması gündemdeydi. Aynı dönemde grafikteki hareketlerin yüksek dalga boyu sergilemediği de belli.

Ne var ki 2000 yılında Merkez Bankası'nın kur politikası önceki yıllara göre çok daha belirliydi. Faiz, devalüasyon hedefinin yüzde 15 üstündeydi.

Oysa grafik 2000 yılında sıcak paranın çıkışa başladığını gösterdi. Hem kur hem de faiz istikrarına rağmen başlayan panik atak kasım ayında zirveye çıktı. Sonuçta kuru savunmak imkánsız hale gelince dalgalı kura geçildi.

Yani sıcak paranın haklı/haksız gerekçelere dayanan kararının kur rejimini değiştirdiğini unutmamak gerekli. Sebep-sonuç ilişkisi bir de bu açıdan sorgulanmalı...

* * *

Dalgalı kura geçilirken IMF'nin yüklü mali desteği belki de bu yüzdendi.

Fon yönetimi Türk ekonomisinin vadesi belli olmayan yabancı kaynak yerine takvime bağlı, IMF kaynaklı döviz girişiyle krizi aşmasını öngördü.

IMF'nin yeni kredi miktarı ile Türkiye'den kaçan paranın neredeyse denk olması bu yöndeki yorumlara güç kazandırdı.

* * *

Sıcak para girişini teşvik edecek kur sistemine geçmemiz en azından şimdilik mümkün değil. Dahası eğer bu sisteme dönersek,

Yıllık yüzde 15-30 arasında reel döviz faizi ödemeye,

Küresel her krizde kur patlamasına katlanmak zorundayız.
Yazarın Tüm Yazıları