Kültür Bakanlığı’nın İsmail Güneş aşkı

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geri ödeme şartıyla, 3.110.000 TL maddi destekte bulunacağı sekiz uzun metrajlı filmi nihayet açıkladı.

Bakanlığın çok sevdiği, birçok projesine destek verdiği İsmail Güneş yine şanslı yönetmenler arasında... Güneş, “Ateşin Düştüğü Yer” filmi için 225 bin TL para alacak. “Niye Güneş’e taktın” diyeceksiniz, hemen açıklayayım: Güneş’in filmleri hiç gişe yapmaz, ödül de almaz ama ne hikmetse bakanlıktan hep destek alır. Bilmeyenler için hatırlatayım Güneş geçtiğimiz yıl vizyona giren “Sözün Bittiği Yer” filmi için de 225 bin TL destek almıştı. Ancak 54 bin kişinin izlediği film sadece 320 bin TL gişe yaptı. Dağıtımcı, salon, vergi masrafları için 320 bini ikiye bölerseniz Güneş’e 135 bin TL kalıyor. Bu paradan 80 kopya masrafını düşün kalır geriye 55 bin TL. Promosyon masraflarını da hesaba katarsak Güneş’in fena halde zarar ettiği ortada.Şimdi sorular kısmına geçelim. Güneş, zarar ettiği filmden Kültür Bakanlığı’na olan borcunu ödedi mi? Ödediyse bu para cebinden mi çıktı? Yeni filmi için neden farklı bir şirket ismiyle bakanlığa başvurdu? Bunları kimseyi töhmet altında bırakmak için sormuyorum, derdim kamuoyunun bilgilenmesi. Gelelim ikinci tartışma konusuna. Bakanlık geçtiğimiz yıl destek verdiği ama çekilmeyen iki filme tekrar para verdi. Bu filmler Mustafa Altıoklar’ın “İstanbul İşgal Altında’sı ve Rönesans Film Ticaret Ltd.Şti.’nin “Umut Üzümleri” filmi. Her iki yapımda geçtiğimiz yıl kullanmadıkları 400 bin TL’yi bakanlıktan tekrar aldılar. “Umut Üzümleri” hakkında aldığım duyumlar filmin bu yılda çekilmeyeceği yönünde. Çünkü prodüksiyon aşamasında büyük sorunlar var. “İstanbul İşgal Altında” ise çok büyük bir proje, 3-4 milyon dolar gerekiyor. Eğer Altıoklar bu parayı bulamazsa film yine çekilemeyecek ve her iki yapım da iki yıl boyunca başkasına gitmesi gereken parayı haksız bir şekilde işgal etmiş olacak.

Yarın Paris’e dönüyorum, yıkanma

Radikal kitap ekinden Z. Heyzan Ateş yazdı, Napoleon Bonaparte’ın büyük aşkı Josephine için kaleme aldığı ‘Novella’sı İngilizceye çevriliyormuş... Napoleon 51 yaşında St. Helene’de öldüğünde Josephine için yazdığı bu kitap özel eşyalarının arasında bulunmuştu. Ancak kitap daha sonra ortadan kayboldu ve kayıp el yazması olarak sayfa sayfa koleksiyoncular arasında el değiştirdi. Neyse ki, daha sonra kayıp parçalar tarihçilerin, koleksiyoncuların özverili çalışmalarıyla bir araya getirilip kitap halini aldı ve Napoleon’a dair birçok bilinmeyen gün ışığına çıktı.Gelelim yazının başlığına... Napoleon’un Josephine için yazdığı “Yarın Paris’e dönüyorum. Yıkanma” sözü bu kitapta yer alıyor. Napoleon neden Josephine “Yıkanma” dedi acaba? Evet, sevgili okurlar “Adam gelip sevgilisini itinayla kendi yıkayacak” dediğinizi biliyorum ama yanılıyorsunuz. Bazılarınız için tiksinç gelebilir ama vücutlarımızın kendi öz kokuları doğal afrodizyak kabul ediliyor. Eski Mısırlılar sevişmeden önce özellikle yıkanmazlarmış mesela... Bu doğal aromayı daha da yoğunlaştırmak için cinsel bölgelerine yağ sürerlermiş. Tabii tercih meselesi bu ama dünyayı dize getirmiş Napoleon’un ve büyük uygarlık Mısırlılar’ın da bir bildiği vardır herhalde.

Vatikan’ı ateist bilim adamı kurtarırsa...

Baştan söyleyim “Melekler ve Şeytanlar”, “Da Vinci Şifresi”nin etkisini yaratmıyor... Bu durum Ron Howard’ın ilk filme benzer bir formülle sahaya çıkmasından kaynaklanıyor. Tabii bunda Dan Brown’un her iki kitapta da aynı kurguya yer vermesinin etkisi de büyük. Tamam, bu formül acayip sürükleyici, konuya yabancı olsanız bile sizi adrenaline boğuyor ama bir filmin anlatım açısından eskisiyle çok benzer özellikler taşıması sizi bilmem ama bende tekrar duygusu yaratıyor. Ancak filmin öyküsü müthiş. Simgebilimci kahramanımız Robert Langlon son macerasında yeni Papa’nın seçilme döneminde kaçırılan din adamlarını kurtarmaya çalışıyor ve Vatikan’ı havaya uçuracak bombanın peşine düşüyor. Aslında bomba değil de CERN’deki deneyden kaçırılan karşıt madde parçacıkları demek daha doğru olur. Tabii bu da harika bir gönderme olmuş. Evet, kitabı okumayanlar için konu hayli karışık. Özetle şöyle söyleyim: 400 yıl önce kurulan, Vatikan ve dini öğretilere bilimle savaş açan Illuminati adlı bir örgüt, modern çağda intikam peşinde koşuyor... Tabii film bu her türlü sürprize hazırlıklı olun!Bu arada Papa’nın evlilik dışı çocuğu hikâyeden çıkarılmış gibi. Çocuk var ama geçmişi farklı ve kısa tutuluyor. Bu durumun romanı okuyanları üzeceği kesin. Bana göre filmin en güzel hareketi Vatikan’ın ateist bir bilim adamı tarafından kurtarılmasıydı. Tabii bu noktada Vatikan’a saygısızlık yapılmadığını da belirteyim. En ilginç replik ise “Bütün dinler kusurludur çünkü insanoğlu kusurludur” olur herhalde.

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları