Korkulan o 'büyük savaş' başladı mı?

Suriye iç savaşının rutinine tam alışmışken, bu iç savaştan beslenen cihatçı Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Musul gibi çok stratejik ve Türkiye açısından da çok önemli bir yeri ele geçirmesi her şeyin rengini değiştirdi.

Haberin Devamı

IŞİD'in Musul'u almakla kalmaması, bir de üstüne Musul'daki Türkiye konsolosluğunda görevli diplomatlar ve TIR şoförleri 80 Türk vatandaşını rehin alması da tüm bunların üzerine tuz biber ekti.

İç gündemin yoğunluğu dışarıya kaydı. Türkiye halkının gündemine IŞİD, Musul, Irak ve Suriye girdi.

IŞİD, şimdi Bağdat'a doğru ilerliyor. Türkmenlerin yoğun yaşadığı Telafer'de çatışmalar sürüyor. Ankara'nın TIR'larla yardım gönderdiğini söylediği Türkmenler, şimdi de Türkiye'ye "asker gönder" çağrısı yapıyor.

Türkiye, adım adım bir dehşet sarmalının içine çekiliyor.

Haberin Devamı

Şimdi, tüm bu kaos ve yoğun gündem içerisinde herkes aynı soruyu soruyor: Büyük Ortadoğu savaşı çıkar mı? Tüm bu yaşananlar korkulan o büyük savaşın ayak sesleri mi?

Sonda söyleyeceğimi başta söylemekte fayda var: O korkulan savaş çoktan çıktı bile... Aslında parça parça sosyal medyaya ya da ajanslara düşen haberlere bakınca düşük yoğunluklu bir savaşın içinde olduğumuz çok açık.

SİYAH BAYRAK İKİ YILDIR BİRÇOK YERDE

İleride tarihçiler bu süreci yazarken başlangıcı nereden alır kestirmek güç ancak macun tüpten çoktan çıktı.

Ve bundan sonrasında da işlerin daha iyiye gideceğini düşünmemizi sağlayacak neredeyse hiçbir emare yok.

Dikkatimiz Irak'ta ancak bir adım geri gidip genel resme bakıldığında bu durum çok daha net görülüyor.

Bugün yalnızca Irak'ta değil, İstanbul'un bazı semtlerine kadar yayılan, jenerik adıyla El Kaide, doğru adıyla cihatçıların, yani dünyaya Sünni inanç temelinde İslam’ın yayılmasını ve şeriat düzeninin kurulmasını isteyenlerin o siyah bayrağı, zaten yaklaşık iki yıldır dünyanın farklı noktalarında dalgalanıyor.

Haberin Devamı

Şimdi az biraz zamanda geriye ve uzaklara gidelim.

KUZEY AFRİKA'DAN ORTADOĞU'YA

Adını belki de birçok kişinin ilk kez geçen yıl yaşanan çatışmalar nedeniyle duyduğu Mali'de aşırı İslamcıların saldırıları ve Fransa'nın müdahalesine rağmen bugün ülkenin bir bölümünü elinde tutması bugün Ortadoğu'da yaşananlardan bağımsız değil.

Aynı şekilde Boko Haram da... Nijerya'da 10 yılı aşkın bir süredir faal olmasına karşın dünyanın dikkatini 200'den fazla kız öğrenciyi kaçırınca çekti. Oysa söylemleri ne El Kaide'den ne de IŞİD'den farklı... (Bu arada bir dönem kampanyalarla dünyanın yıkıldığı bu kızlar bugün hızlı gündemde unutulsa da hala Boko Haram'ın elinde, hatırlatalım)

Haberin Devamı

Yine aynı bölgedeki Libya'dan hemen her gün bir çatışma yaşanıyor. Orada da cihatçı örgütlerin eylemleri o kadar rutine bindi ki, uluslararası ajanslara bile haber olmuyor neredeyse.

Sudan'ın durumu malum, Somali'de de "canı sıkıldıkça" Türkiye'ye ve Türklere saldıran El Şebbab da uzun bir süredir siyah bayrağı dalgalandıranlar arasında...

Afrika'dan Ortadoğu'ya doğru ilerleyince de durum pek farklı değil. ABD'nin efsanevi Dışişleri Bakanı Henry Kissenger'ın Araplar onsuz savaş yapamaz dediği Mısır, neredeyse kendi iç savaşına düşecek.

Mübarek gitti, Müslüman Kardeşler geldi, darbe oldu, seçim yapıldı... Ama sular hala dinmiş değil. En ufacık bir kıvılcım yangına dönüşüyor.

Haberin Devamı

FİLİSTİN-İSRAİL PATLADI PATLAYACAK

Filistin'de birlik hükümeti kuruldu ama Ortadoğu'ya huzur gelmedi. Neredeyse günlük olarak İsrail ile Hamas kontrolünde Gazze arasında füze atışı yapılıyor.

Şimdi de Hamas'ın üç İsrailli öğrenciyi kaçırdığı söyleniyor. Yine farkında değiliz ama İsrail'de ortalık yıkılıyor. Daha geçen gün binlerce kişi öğrenciler için dua etmeye Ağlama Duvarı’na akın etti. İsrail güvenlik güçleri, kapı kapı dolaşıp Filistinli topluyor.

İsrail'in kendi vatandaşlarının kaçırılmasına yönelik hassasiyeti göz önüne alındığında İsrail-Filistin sorunu da patladı patlayacak, özetle.

Yemen'de neredeyse her gün onlarca insan ölüyor. Devlet başkanının değişmesinden bu yana aşiretler, cihatçı örgütler ve devlet güçleri birbiriyle çatışıyor.

"SURİYE'SİZ BARIŞ OLMUYOR"

Haberin Devamı

Suriye'de yaşananlar malum. Yine Kissinger'ın ünlü cümlesinin ikinci yarısında olduğu gibi "Suriye'siz barış olmaz", gördük. Suriye'de tetiklenen iç savaş, bölgeyi içine alan bir yangına dönüştü.

Irak bölünmenin eşiğinde... ABD işgalinin alevlendirdiği Şii-Sünni gerilimi, şimdi IŞİD'le birlikte veya IŞİD'e karşı mücadele olarak sıcak çatışmalara dönüştü. Şimdi ülkenin bölünmesi hiç olmadığı kadar yakın bir ihtimal.

Tüm bu coğrafya içinde yine "en normal" ülke gibi duran Türkiye'de de her şey "sütliman" demek mümkün değil. Gezi Parkı eylemleriyle patlayan iç rahatsızlıklar daha çözümlenmeden, bir yanda Kürtlerin, diğer yanda da Alevilerin rahatsızlıkları artık evlerden sokaklara taşmış durumda.

Öte yandan yukarıda dediğim düşük yoğunluklu savaş içinde olduğumuzun tek kanıtı elbette bu kanlı çatışmalar değil.

TUHAF İTTİFAKLAR, YENİ MÜTTEFİKLER

Her savaşta olduğu gibi tuhaf ve beklenmedik ittifaklar şekilleniyor, müttefikler değişiyor.

ABD ile İran, yeniden IŞİD tehdidine karşı işbirliği yapmaktan bahsediyor. Daha önce kapalı kapılar ardında Afganistan'da ve El Kaide terörünün arttığı bir dönemde yine Irak'ta yapılan bir işbirliğinin benzerini bugün de görmek çok olası.

Bu kez farklı olan ise birbirinin en büyük düşmanı olan iki tarafın birden bu işbirliğini ilan ediyor, kamuoyu önünde açıklıyor olması.

Kürtler İranlıların kapısını çalıyor, Türkiye Almanya'dan Musul için destek istiyor.

Irak'ta hem yönetim hem de petrol geliri nedeniyle neredeyse kanlı bıçaklı olan kuzeydeki Kürtler ile Şiilerin elindeki merkezi yönetim IŞİD'e karşı ittifak kuruyor.

BU SAVAŞ ÇOK FARKLI

Tüm bu tablo, aslında artık adını bile hatırlamadığımız Arap Baharı süreciyle başlayan ve Ortadoğu'da 100 yıldır var olan görece statükonun sonunun geldiğini gösteriyor.

Birinci Dünya Savaşı sonrası ünlü Sykes-Picot antlaşmasıyla Ortadoğu'da kurulan düzen zaten Soğuk Savaş'ın bitimiyle miadını da doldurmuştu.

Şimdi sınırların yeniden çizildiği, miadını dolduran bu düzenin yıkılıp yenisinin kurulduğu sürecin başladığını görüyoruz.

Bu süreç ve bu savaş çok yeni. Her ne kadar din eksenli görünse de içinde etnik nedenlerden başta enerji olmak üzere zenginliğin paylaşımına kadar çok sayıda unsuru içinde barındırıyor.

Daha önemlisi, tarih kitaplarından okumaya alışık olduğumuz büyük savaşlardan da daha şimdiden önemli farkları var.

Devletlerin değil, devlet dışı aktörlerin önemli rol oynadığı bir süreç bu. Cephelerin de artık ülke sınırlarından ülke içlerine geldiği ama birçok ülkeyi içine alan yaygın bir coğrafyada oluştuğu bir savaş.

Ve ne yazık ki, yeni aktörlerin ortaya çıktığı, bu düzenin yıkıldığı yer Ortadoğu gibi bir coğrafya olunca, ileriye dönük yapılabilecek tek gerçekçi tahmin de çok daha kanlı ve sancılı günlerin bizi beklediği...

Yazarın Tüm Yazıları