Köpeklere kaptırdığımız kemiklerde DNA testine var mısınız Vali Bey?

Geçen hafta yazdığım ve gazetenin manşetinde de yeralan ‘‘Selçuklu Sultanları'nın Konya'daki mezarlarında on yıl kadar önce yapılan tamir sırasında hükümdarların kemiklerini köpeklerin kaptığı’’ haberine çok sayıda tepki geldi ve Konya Valisi Ahmet Kayhan da bir açıklama gönderdi.

Vali Bey, ‘‘10 yıl önce böyle bir onarım olmamış ve böyle bir olay yaşanmamıştır’’ diyor ama söylediklerini bizzat kendisi tekzip ediyor, türbedeki son restorasyonun 1998'de yapıldığını yazıyordu. Şimdi, hadisenin bütün yönleriyle ortaya çıkması için yapılacak tek bir iş kalmış bulunuyor: Gelin, hükümdar kemiklerini DNA testinden geçirelim!

Selçuklu hanedanının mensupları, sonraki dönemlerde Anadolu Beylikleri ile evlilik yoluyla akrabalık kurmuşlardır ve bu beyliklerin nesli günümüze kadar gelmiştir. Meselá Türk Müziği'nin son büyük üstádı Münir Nureddin Selçuk'un nesli, Selçuklular dönemine kadar uzanır. Dolayısıyla Münir Nureddin'in üç çocuğundan birinin, meselá büyük müzisyen Timur Selçuk'un veya Anadolu Beylikleri'nin soyundan gelenlerin saçlarının tek bir teli bile bu iş için káfidir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı DNA Laboratuvarı uzmanları bu işe hazır olduklarını söylüyorlar. DNA testine var mısınız Vali Bey?

GEÇEN hafta bu sayfada tarih ve kültür talanı tarihimizin bugüne kadar yaşanmış en hazin hikáyesini anlatmıştım: Anadolu Selçuklu Devleti'nin önde gelen sekiz hükümdarının kemiklerini 1990'lı senelerde köpeklere kaptırmamızın öyküsünü... Yazım, gazetenin birinci sayfasında manşetten yeralmıştı.

Önce hadiseyi kısaca hatırlatayım: Konya'daki Aláeddin Camii'nin türbe kısmında 1990'lı yıllarda yapılan bir onarım sırasında Anadolu Selçuklu Devleti'nin önde gelen sekiz hükümdarının láhidleri de bakım maksadıyla açılmış ama láhidlerden çıkartılanlar açıkta unutulunca gece türbeye üşüşen köpekler, Selçuklu Sultanları'nın kemiklerini kapıp gitmişlerdi. Kemiklerden artakalanlar ertesi sabah üzerinde camiin de yeraldığı Aláeddin Tepesi'nin dört bir yanından toplanmış ve aşağıdaki sekiz láhde gözkararı yerleştirilmişti. Hükümdarların kolları, bacakları yahut kaburgaları şimdi birbirine karışmış haldeydi.

Konya'da bu yaşananlar, tarihi eserlerimizi talan etmek uğruna şimdiye kadar elden gelen herşeyi yapmakla yetinmeyen bizlerin, hükümdar kemiklerini köpeklere kaptırma alanında da ilk olma şerefini elde etmemizin öyküsüydü.

Yazımla ilgili olarak, hafta içerisinde çok sayıda okuyucudan tepki aldım. Gelen e-maillerin hemen hepsinde sorumlularla ilgili olarak ne gibi işlem yapıldığı soruluyor, Konya'dan yazanlar ise ‘‘Bir Konyalı olarak, olup bitenlerden hicap duyduk’’ diyorlardı.

Derken, Konya Valisi Ahmet Kayhan bir açıklama yolladı. Vali Bey, ‘‘10 yıl önce böyle bir onarım olmamış ve böyle bir olay yaşanmamıştır’’ diyor ama bu söylediğini aynı açıklamasında bizzat kendisi tekzip ediyor ve sultan türbelerindeki son restorasyonun 1998 yılında yapıldığını söylüyordu.

VİLÁYETİN TÜRKÇESİ

Aşağıda, Vali Bey'in açıklamasını kelimesine dokunmadan veriyorum. Ama metnin imlásının ve Türkçesi'nin bana değil, sayın valiye ait olduğunu da hatırlatmadan edemiyorum.

Konya Valisi Ahmet Kayhan'ın açıklaması:

‘‘21 Mart 2004 tarihli nüshasındaki manşet haberde yer alan, ‘‘Sekiz Sultanın Başına Gelen’’ başlıklı haber üzerine, Valiliğimizce yaptırılan incelemede;

Camide 1891, 1943, 1944, 1952, 1959, 1961, 1963, 1964, 1966, 1975, 1988, 1991, 1992-95 yıllarında onarım ve restorasyon çalışmaları, türbe kısmında ise son olarak 1998 yılında kısmi onarım yapıldığı;

Bu ve bundan önceki yıllarda da konuyla ilgili çıkan gazete haberleri İbrahim Hakkı Konyalı'nın Konya Tarihi Kitabının Alaaddin Türbesi bölümünün 584-585. sayfalarındaki 1925-1932 tarihleri arasında Valilik yapan Vali İzzet Bey zamanındaki rivayetlere dayalı bilgilerden alındığı tespit edilmiş olup, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce en son 1998 yılında yapılan onarımda gerekli hassasiyet gösterilerek üst kat taş yüzeylerinin temizlenmesi, alt kat duvar tonoz yüzeylerin derzlenmesi, alt kat döşeme, mezarların çevre duvarları ile ahşap sandukalar yapılmış ve sultanlara ait kemiklerin; 1995 yılında İsparta Süleyman Demirel Üniversitesi uzmanlarının, mahallinde yaptığı inceleme neticesinde kemiklerin ayrılarak, iskeletlerin kurulamayacağı raporu ve Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun 20.06.1995 tarih ve 886 sayılı yazıları gereğince layık olduğu veçhile sandukalar içerisine yerleştirilmiştir.

Haberde de belirtildiği üzere, 10 yıl önce böyle bir onarımın yapılmadığı gibi böyle bir olayın gerçekletmediği tespit edilmiştir.

Bu nedenle konunun hassasiyeti gereği, tamamen asılsız ve mesnetsiz söylentilere dayalı bu haberin, kamuoyundaki yanlış anlamaları önlemesi bakımından, yukarıdaki açıklamanın gazetenizde yayımlanması yerinde olacaktır. Bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim’’.

Vali Bey'in isteğini yerine getiriyor, açıklamasını aynen yayınlıyorum ama bu açıklamayla ilgili olarak söylemem gereken çok şey var...

Hakkı Konyalı'nın kitabında sultanların kemiklerinin köpeklere yedirildiği değil, ‘‘Köpeklerin açıkta duran mumyalara musallat olması üzerine, mumyaların 1920'lerin Konya Valisi olan İzzet Bey tarafından gömdürüldüğü’’ iddia edilir ve Konyalı bu iddiayı bir tanıdığının ifadesine naklederek yazar. Bendeniz, o senelerde böyle bir hadisenin yaşanmadığını ilk kaynaklardan birinden işitenler arasındayımdır, zira Konya'da İzzet Bey'den sonra valilik eden ve bu vazifede senelerce kalan Cemal Bardakçı'nın, yani büyükbabamın Konyalı'nın kitabının yayınlanmasından sonra ‘‘Bu mezarları defalarca ziyaret etmiştim. Adamcağız amma da uydurmuş’’ derken attığı kahkahalar hálá kulaklarımdadır.

Ve, işin diğer tarafı: Konya'nın sayın valisi Ahmet Kayhan, açıklamasında ‘‘Camide 1891, 1943, 1944, 1952, 1959, 1961, 1963, 1964, 1966, 1975, 1988, 1991, 1992-95 yıllarında restorasyonlar yapıldığını, türbe kısmında ise son olarak 1998 yılında kısmi onarıma gidildiğini’’ yazıyor; sonra da ‘‘Görüldüğü gibi, 10 yıl önce böyle bir onarım yapılmamıştır’’ diyor.

YANLIŞMI HESAPLADIM?

Vali Bey'in açıklamasını okuyunca küçük bir hesap yapmaya çalıştım, içerisinde bulunduğumuz 2004 yılından verdiği tarihlerin son ikisini, yani 1995 ile 1998'i çıkarttım, ilkinde ‘‘9’’, ikincisinde de ‘‘6’’ neticesini elde ettim. Ama Vali Bey, ‘‘10 yıl önce böyle bir onarım yapılmamıştır’’ diyordu, dolayısıyla bir hesap hatası yapmıştım, yani Vali Bey'in açıklamasına göre 1995 ve 1998 yılları arasında on seneden fazla bir zaman bulunmalıydı. Bunun üzerine Konya Valiliği'nin İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'ne bir mesaj gönderdim, hesaplamanın neresinde hata yaptığımı sordum ve bu çıkartma işleminin doğru sonucu konusunda beni bilgilendirmelerini rica ettim ama maalesef bir cevap alamadım!

Konya Valisi Ahmet Kayhan, aynı açıklamasında ‘‘Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun 20.06.1995 tarih ve 886 sayılı yazıları gereğince láyık olduğu veçhile sandukalar içerisine yerleştirilmiştir’’ diyordu. Yani mezarlar açılmış, kemikler çıkartılmış ve yerlerine Diyanet İşleri'nin tavsiyesine göre konmuşlardı. Arkadaşlar sağolsunlar, Vali Bey'in sözünü ettiği yazıyı Diyanet'ten temin edip gönderdiler. Yazı, Din İşleri Yüksek Kurulu'ndan Konya Müftülüğü'ne gönderilmişti ve ‘‘çürümemiş kemik kalıntılarıyla’’ ilgiliydi. Yani Diyanet, ‘‘Mezarlarda on yıl önce böyle bir çalışma yapılmamıştır’’ diyen Vali Bey'i tekzip edercesine, bundan dokuz yıl önce kemiklerin muhafazası hususunda dini bakımdan uygulanacak esasları anlatmadaydı...

Şimdi vurdumduymazlık ve talan tarihimizin bu en inanılmaz ve en acı hadisesinin bütün yönleriyle ortaya çıkması için yapabileceğimiz tek bir iş kalmış bulunuyor: Gelin, Aláeddin Camii'ndeki türbede bulunan kemikleri DNA testinden geçirelim!

Bugün, böyle bir test için DNA örneği alabileceğimiz çok sayıda kişi vardır. Zira, kemikleri köpeklere kaptırılan hükümdarların soyundan gelenler sonraki dönemlerde Anadolu Beylikleri ile yani Germiyanoğlu, Karamanoğlu, yahut Akkoyunlu gibi önde gelen ailelerle evlilik yoluyla akrabalık kurmuşlardır ve beyliklerin nesli günümüze kadar devam etmiştir. Meselá, Türk Müziği'nin son büyük üstádı Münir Nureddin Selçuk, Germiyanoğlu ailesine mensuptur ve nesli soyadından da anlaşılacağı gibi Selçuklular dönemine kadar uzanır. Dolayısıyla Münir Nureddin'in üç çocuğundan birinin, meselá büyük müzisyen Timur Selçuk'un veya çok sayıda mensubu hálen hayatta olan Germiyanoğlu, Karamanoğlu yahut Akkoyunlu ailelerinin mensuplarının saçlarının tek bir teli bile bu iş için káfidir.

Böyle bir DNA testine var mısınız Vali Bey?

Kemiklerin analizine Ankara’daki DNA’cılar talip

ANADOLU Selçuklu Devleti'nin sekiz sultanının köpeklere kaptırılan kemiklerinden toplanabilen parçaların mezarlarına gelişigüzel yerleştirildiğini yazmamdan sonra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı DNA Laboratuvarı uzmanları benimle temas kurdular.

Uzmanlar yazımı ‘‘içleri sızlayarak okuduklarını’’ söylüyor, kemiklerden DNA analiziyle kimlik tesbiti yapmanın mümkün olduğunu anlatıyor ve ‘‘Bu özel çalışma, uygun yöntemlerle yapıldığında genellikle sonuç alınmaktadır. DNA analizi ile tüm kemiklerin hangi hükümdara ait olduklarının ayırımının yapılmasından sonra, Adli Antropoloji birimimiz kemikleri uygun pozisyonda birleştirip hükümdarları mezarlarına yerleştirebilirler’’ diyorlardı.

Teknik bazı bilgiler almak maksadıyla uzmanlarla temas kurdum. Bana ‘‘Uygun kıyaslama örnekleri bulunursa, iskeletlerin kime ait olduğunun belirlenmesi mümkündür. Örneklerin DNA analizi, iskeletin genetik şifresi ile karşılaştırılır ve aralarında genetik bir bağ olmadığı belirlenir. ...Bu çalışmalar, insanın atasını belirlemek için de uygulanmaktadır ve literatürde binlerce yıl öncesine ait kemiklerden alınmış sonuçlar vardır. Laboratuvarımız, çok sayıda örneğin özel DNA yöntemleri kullanılarak incelenmesini gerektiren tekniğe ve bilgiye sahiptir’’ dediler ve ‘‘Böyle bir çalışmayı yapmaktan mutluluk duyacaklarını’’ söylediler.

Bugün bir DNA testi, yaklaşık 3 milyar liraya maloluyor. Ben, sekiz iskelet için gereken 24 milyarı temin etmeyi garanti ediyorum. Buyrun beyler! Gönüllü laboratuvar zaten hazır. Kemiklere DNA analizi yapılmasına izin verin, ondan sonra oturup tekrar konuşalım!
Yazarın Tüm Yazıları