Kimse zaman kazanamayacak

BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in seçim korkusunu, AK Parti ve HADEP ile açıklaması büyük talihsizlik. Herhangi bir partili ya da sıradan biri olsa bu sözlerin sahibi üzerinde fazla durulmayabilir.

Ama bunu söyleyen Başbakan. Partisine oy verenlerin değil, bütün Türkiye'nin temsilcisi.

İktidar partilerinden umudu keserek AK Parti ya da HADEP'e yönelecek oyları ‘‘potansiyel rejim düşmanı’’ ilan etmek başbakana yakışmaz.

Dışlayıcı üslupla Türkiye'de hiçbir siyasi parti bir yere gidemez. HADEP bile. Zaman artık toparlayıcı, birleştirici olma zamanı. Esas talep bu.

Dışlayıcı üslup tepki uyandırıyor.

Bakın, CHP Urfa İl Başkanı Vedat Melik, bu üslubun iticiliği konusunda neler söylüyor:

‘‘Biz Osmanlı'nın etnik yapısını devir aldık. Ya sev, ya git mantığı ne demek? Bu beni bile rahatsız ediyor. 20 yıl önce Rumeli'den gelmiş, beni tehlikeli ilan edecek. Ben de derim ki, köylü köyüne, evli evine. Bu vatan kimin? Eğer toprağın kara bağrında yatanların ise hepimizin dedesi yatıyor orada.’’

* * *

BAŞBAKAN
, DSP'yi kurtarmak ile Türkiye'yi kurtarmanın aynı şey olduğuna inanmaya başladı galiba. Ya da bir ‘‘büyük’’ olarak bu iddiayı kabul ettirebileceği kanısında.

Ben de bunu hiç içime sindiremiyorum.

Çünkü Türkiye'nin kurtuluş formülleri belli. Daha doğrusu iki reçete var. IMF ve Avrupa Birliği.

Kim onları hakkıyla uygularsa gerçek kurtarıcı o olacak.

Uyguluyormuş gibi görünerek yan çizenler ise kendilerini bile kurtaramayacaklar.

* * *

‘‘AVRUPA
Birliği'nin Kopenhag Zirvesi'ne kadar Ulusal Program'daki uyum yasalarından benimsemeye hazır olduklarımızı Meclis'ten geçirelim. İdam ve ana dili bir kenara bırakalım’’ diyenler var.

DSP'den ayrılırken Avrupa Birliği için yeterli adımların atılmadığı gerekçesini öne çıkartanların da bu kervana katıldıklarını hayretle izliyorum.

Oysa siyasi liderlik tam da bu noktada gerekiyor. Diğer aday ülkelerde işler böyle yürüyor. Siyaset önderlik yapıyor, halkı hazırlıyor.

Örneğin idam. Polonya'da halkın yüzde 75'i, Macaristan'da yüzde 65'ı, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 60'ı idam cezasının kalkmasını istemiyor. Ama bu ülkeler Kopenhag Kriterleri'ne uyum çerçevesinde idam cezasını kaldırdılar.

Çünkü Kopenhag kriterleri bir kalite garantisi. Demokrasi ve yönetimde ortak bir kalite tutturmanın garantisi.

‘‘Gönlümüzden bu kadar koptu, bununla yetinin’’ pazarlıklarıyla Avrupa kapısını aralamak mümkün değil. Bunun mümkün olacağını söyleyenler birilerini kandırıyorlar.

Ama Avrupa'yı değil. Orası kesin.

* * *

HALK
iktidar partilerinin üzerini çizip yeni arayışlara yöneldiyse eğer, seçimleri istediğiniz kadar ileriye atın sonuç değişecek mi?

Hayır, seçimlerin ertelenmesi sonucu değiştirmeyecek. Çünkü bu iktidar büyük bir kararlılıkla Türkiye'yi ‘‘zaman kaybetme’’ sürecine soktu. Seçimler ne kadar ertelenirse ertelensin kimse zaman kazanamayacak.
Yazarın Tüm Yazıları