Kendilerini kurtarmaya çalışırken!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

REFAH Partisi, Anayasa Mahkemesi'nde açılan kapatma davası için verdiği savunmayı kitap yapmış ve çok teşekkür ederim, bana da bir adet göndermiş. Derelerin altından sular akınca, rüzgârlar ters yönden esmeye başlayınca, bir kısım yalancı medya'yı hiç değilse belli konularda hatırlamaları güzel oluyor. Bazılarımızı yemeğe çağırıyorlar, bazılarımıza ise kitap gönderiyorlar. Lütfediyorlar.

Savunmalarını kapsayan bu kitabı karıştırırken bir yer özellikle ilgimi çekti. Biliyorsunuz, Bay Erbakan, Libya'nın üşütük lideri Kaddafi ile bazı ilişkiler kurmuştu. Bunların İslamcı Halk Komutanlığı isimli örgütünü burada açıklamıştık.

Erbakan burada ‘‘Başkomutan’’ Kaddafi'den emir alan bir üst düzey görevli idi. Örgütün komutan yardımcısı mıydı, yoksa genel sekreter yardımcısı mıydı, bilemem!

Bunlar Bay Erbakan'ın iddia ettiği gibi ‘‘Bir kısım medyanın uydurması’’ falan değildi. Bu hususları Türk televizyonlarına özel demeçler veren üşütük Kaddafi bile defalarca açıklamıştı.

Bütün bu konuları biz burada defalarca yazdık ve Hocaefendi'den yanıt istedik. Sürekli sustu. Bir türlü inkâr edemedi... ‘‘Hayır, benim böyle bir örgütle ilgim yok’’ diyemedi.

En sonunda göstermelik bir açıklama yaptılar ve doğal olarak inkâr etmek zorunda kaldılar... Çünkü köşeye sıkışmış, zor durumda kalmışlardı.

***

Şimdi bakınız, Anayasa Mahkemesi'ne verdikleri ve kitap haline getirdikleri ‘‘Ön Savunma’’ isimli belgede bu olayları güya nasıl açıklıyorlar ve kendilerine göre nasıl uyanıkça geçiştirmeye kalkışıyorlar!..

Sayfa 249'da bir ara başlık:

‘‘Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın yabancı ülkelerde bazı kişi ve kuruluşlarla yaptığı iddia edilen temasların ne gizliliği, ne de normal münasebetlerin dışında herhangi bir yanı yoktur.’’

Sonrasını aynı sayfa ve devamından özetliyorum:

‘‘Necmettin Erbakan'ın Libya'da yapılan birtakım toplantılara katılması, Refah Partisi'ni bağlamaz...’’

Yani Bay Erbakan toplantılara katılmış, ama partiyi bağlamazmış!.. Devam ediyoruz:

‘‘Necmettin Erbakan'ın Libya'da yapılan birtakım toplantılara davet edilmesi ile Refah Partisi'nin hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü kendisi bu toplantılara bir bilim adamı olarak davet olunmuş, bu toplantılarda şahsi düşünce ve tecrübelerinden yararlanılmak istenmiştir...’’

Yaaa, anladınız mı şimdi?.. Okumaya devam edelim:

‘‘Libya Uluslararası Çağrı Cemiyeti (Kaddafi örgütü) Müslüman Topluluklar Liderliği, bir resmi devlet kuruluşu değil, özel olarak teşkil edilen bir konferans heyetidir. Maksadı, Müslüman ülkelerin az gelişmişlikten ve sömürüden nasıl kurtulacaklarının araştırılması ve çözüm yolları bulunmasından ibarettir... Erbakan bu toplantılara şahsen davet edilmiştir. Toplantılara katılmasının Refah Partisi ile bir ilgisi yoktur. Bu hususta Refah Partisi yetkili organlarının bir kararı da yoktur.’’

Demek ki oralara hep ‘‘kaçak’’ gitmiş!

***

Anayasa Mahkemesi, önümüzdeki aylarda bütün bu konuları irdeleyip kararını verecek. Bay Erbakan'ın bu gibi toplantılara katılması, Kaddafi'nin emrinde çalışmış olması normal işlerden değildir.

Bence bu konuda mahkemenin yapması gereken bir tek şey vardır. Gerçekler ancak böyle ortaya çıkarılır:

1- MİT'e yazı yazıp Erbakan'ın bu örgütlerle olan ilişkisini, katıldığı yurtdışı toplantıların dökümünü istemek. Kaddafi'nin başkomutan olduğu örgütteki unvanını getirtmek. Bu konuda MİT herhalde çok şey biliyordur.

2- Dışişleri Bakanlığı'ndan Erbakan'ın özellikle Refahyol'un başbakanı olduğu dönemde yaptığı İran ve Libya gezilerinin gizli rapor, değerlendirme ve tutanaklarını istemek. Onlardan görülecektir ki, gerek İran ve Libya'da çok ilginç olaylar olmuştur. Ayrıca Trablus Büyükelçiliğimizin geçmişte Ankara'ya bu konuda yolladığı raporların da istenmesi gerekir.

Çok yakında, çok ilginç gelişmeler olabilir!

İ. MELİK KENDİNİ SAVUNUYOR!

Evet, Refah Partisi kendini Anayasa Mahkemesi önünde savunup kurtarmaya çalışırken, bu partinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan İ. Melih dün kendini Ankara 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nin sanık sandalyesinde savunmaya çalışıyordu.

Refah'ın yayın organı olan Milli Gazete'nin 13 ekim 1996 tarihli nüshasında İ. Melih'le yapılan bir söyleşi (soru-cevap) yayınlanmıştı. Söyleşiyi Nedim Odabaş isimli biri yapmıştı.

Hızını alamayan İ. Melih bana hakaretler yağdırmıştı.

Kendisini mahkemeye verdik. Ceza davası için dün ifade verdi. Şöyle diyordu:

‘‘Söyleşide Emin Çölaşan'a hakaret içeren o sözler bana ait değildir...’’

Ya kime aittir? Clinton, Yeltsin, Kohl ya da bir başkasına ait olabilir!

***

Müslüman olmak, dürüst olmaktır. Müslümanlıkta yalanın, hilenin yeri yoktur. Müslüman adam, sözüne sahip çıkar.

İ. Melih şimdi mahkemede o sözlerin kendisine ait olmadığını, böyle sözler söylemediğini söylüyor.

Milli Gazete kimin gazetesi? Refah'ın!

Refah Müslüman değil mi? Elhamdülillah sapına kadar Müslüman! Peki Milli Gazete Müslüman değil mi? O da Elhamdülillah Müslüman! Her gün din, iman içerikli yazılar yazıyorlar, dinin kutsallığından söz ediyorlar.

Peki İ. Melih Müslüman değil mi? Herhalde öyledir!

Dolayısıyla, Müslüman bir partinin Müslüman gazetesinde, Müslüman bir belediye başkanı ile yapılan bir söyleşi dava konusu olmuş.

Ama bu Müslümanlık üçgeninde birileri yalan söylüyor! Kim söylüyor? Koskoca Belediye Başkanı İ. Melih yalan söyler mi? Asla söylemez. O halde Müslüman Refah'ın Müslüman gazetesi araya yalan sokuşturup o yalanları bizim İ. Melih'in ağzından mı yayınlamış?

Kendi ağzından yazılan yalanları İ. Melih görmemiş mi? Niçin tekzip göndermeyip yalana dolaylı olarak katılmış? Taaa ki mahkeme önüne çıkana kadar!..

Yoksa kabağı, o söyleşiyi yapan Nedim Odabaş'ın başında mı patlatacaklar? Günah değil mi?

Tövbe tövbe, bu Müslümanlık çemberinde birileri yalan yazıyor, yalan söylüyor ve bunlar mahkeme tutanaklarına geçiyor! Var mı bunlar Müslümanlıkta?

Sonuçta hepsi de kendini kurtarmanın derdine düşüyor. Refah Partisi Anayasa Mahkemesi'nde, İ. Melih ise 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde hesap veriyor.

Yazarın Tüm Yazıları