Kaşıyın bakalım!

DAHA terleri soğumadan ve geçen haftanın yorgunluğunu atmadan derbinin ’fis kos’una başladılar. Herkes gibi ben de F.Bahçe-G.Saray maçının heyecanına katılacağım.

Ancak, geçen haftadan aklıma saplanan bir tekme ve örnek bir davranışı gündeme taşıyacağım. İkisinden de etkilendim...

Biri Trabzonspor maçında Ufukhan’ın, Uğur Boral’a attığı tekme!

İyi veya kötü yönetti gibi maçın hakemi Bülent Demirlek’e yönelik bir değerlendirmeye girmeyeceğim. Sadece bu tekmeye kırmızı kartın ötesinde okkalı bir rapor yazmasını beklerdim Demirlek’ten.

Sarı kartla geçiştirdi bu çirkinliği. Ve çok ayıp etti!

Bu tekme, profesyonel bir futbolcunun meslektaşına takınacağı en çirkin davranıştı.

Bir emeğe yönelik en insafsız saldırıydı bu tekme.

Süper Lig’de böylesini hiç görmedim. Ve göreceğimi de düşünemiyorum.

Bir başkası çıkıp beni yanıltmazsa...

Diyenler de çıkıyor... Bu tekme Uğur’u öldürdü veya sakat mı bıraktı?

Bunlara da hiç karşılık vermeden sırtımı döneceğim.

Tanrı, bu yüzsüzlere akıl-fikir versin!

* * *

VE
yine bu ikilinin bir başka pozisyonu tartışılıyor.

Ufukhan’ın, ceza sahası içinde Uğur Boral’a hareketi penaltı mıydı?

En ufak bir temas bile yoktu. Ama maçtan sonra Zico hemen atladı ve faturayı Bülent Demirlek’e kesti.

Olmaz. Olamaz... Şimdiye dek hakemler için hiç konuşmadım. Ama bu penaltıyı nasıl vermez!

Oysa, aynı pozisyona Uğur Boral da değiniyor ve fair-play’lik bir yorum getiriyordu.

Penaltı değildi. Ben hakemi yanıltmak için düşmedim. Herhangi bir tekmeden korunmak için atladım. Yanlış anlaşıldıysa, Trabzonlular’dan da özür dilerim.

İki değerlendirmeyi yan yana getirdim. Ne kadar farklıydı. Hakemleri ağzına bile almadığını söyleyen Zico, öfke saçıyordu.

Bu değişikliğin nedenini düşünmeye başladım. Ve aklıma hemen derbi geldi.

Belki, Zico da başkaları gibi hafta sonuna yatırım yapıyordu.

Ve hakem konusunu kaşıyarak, derbi öncesi kulak çekiyordu!

* * *

ŞİMDİ
geçiyorum haftanın derbisine. Teknik-taktik gibi konular bir yana, herkes hakem muhabbetinde...

Merak ediyorlar. Derbi hangi hakeme teslim edilecek. Ve nasıl yönetecek?

Sevgili Erman Toroğlu ile bir telefon görüşmesi yaptım... Bakın neler konuştuk...

Hocam, Selçuk Dereli ismi ön plana çıkıyor. Nasıl yönetir?

-
Belli olmaz.

Neden belli olmaz?

Futbolcu topçuluğunu bilmezse. Kimi kafa, kimi tekme atarsa, nasıl yöneteceği belli olmaz.

Yani, iş topçunun samimiyetine mi dayanıyor?

- Sadece topçunun değil. Yöneticilerin de yardımcı olmaları gerekiyor.

Nasıl yani?

- Bir derbiyi iki hafta önceden kaşımaya başlarsan... Demeçlerinle tahrik edersen... Hakemi etkilemeye çalışırsan, şimdiden bir şey söylemek zor.

Bu telaş niye. Bir hakem kasıtlı olarak bir derbinin kaderini etkileyebilir mi?

-
Mümkün değil. Nasıl etkiliyebilir. Yanlış yapabilir. Ama bilerek yapamaz.

Demek ki, her iki taraf için de korkulacak bir şey yok?

Yahu, bir hakem önce kendini kurtarmaya bakar. Hele derbilerde... Can derdine düşerler. Kasıtlı olarak bir derbinin kaderini belirleyeceğini düşünmek, çok şaçma.

Öyleyse, neden rahat bir ortam yaratmıyorlar hakemlere?

Çünkü, bu tezgahın böyle kurulduğuna inanıyorlar. Demeçleri, konuşmaları ile hakemleri baskı altına almayı yeğliyorlar.

Çok yanlış değil mi?

Ehh... Korkuyorlar ve akıllarınca şimdiden gardlarını alıyorlar.

Desene hocam, herkes can derdinde?

Evet, ne olur olmaz diyerek yaklaşıyorlar olaya. Ve ağız tadı ile bir derbi heyecanı yaşamamıza izin vermiyorlar!

* * *

VE gazeteleri karıştırırken, gözüme sevgili Mustafa Denizli’nin bazı sözleri takıldı. Diyor ki...

Türkiye’de futbolun keyfi kaçtı. Olur olmaz konuşmalar ve bir hakem hatası, bir hafta Türkiye’nin gündemini kaplıyor. İsteyen iştahla Türkiye Ligi’ni yesin, bitirsin. Allah’tan ümit kesilmez. Belki bir gün Türkiye futbollu günlere dönecektir.

Evet, belki dönecektir. Ama biraz zaman alacak sevgili hocam!
Yazarın Tüm Yazıları