Kamera Arkası

HARUN- Seni hálá seviyorum Yelda. Harun bunu söylerken Yelda'nın başını ellerinin arasına alarak gözlerinin içine bakar. Yelda küçük bir çocuk gibi Harun'a sokulur, başını omzuna koyar.

Bilmiyorum senaryoda böyle mi yazıyordu ama, sahne aynen buydu. Yönetmen Ayşe Ersayın ‘‘Tamam’’ dediğinde benim farkında olmadan alkışladığım sahne.

Işıklar, kameralar, kablolar, görevliler, gelenler gidenler... Hiçbiri yok sanki. Ajda Pekkan Ajda Pekkan değil, Ediz Hun da öyle. Bir kaptırmışım ki kendimi, ‘‘Öp, öp!’’ diye bağırasım geliyor. Evet, bayağı öpüşsünler istiyorum ama öpüşmüyorlar.

Bu inandırıcılık nereden geliyor? Ustalıktan tabii. Hem işin, hem aşkın ustası ikisi de. Aman aşk ustası deyince yanlış anlaşılmasın; aşkın aşk olduğu zamanlarda aşkı yaşamışlar, biliyorlar demek istiyorum. Bir haftada dokuz kişiyi deviren aşk ustalarıyla (!) karıştırmayın lütfen.

* * *

Özlemişim duygusal filmleri. Elinde silahla damdan dama atlayan adamları görmekten gına geldi. Kabadayılara ‘‘Kaç leşin var?’’ diye sorulurmuş ya, şimdiki diziler de öyle; kaç leş varsa o kadar iyi film sayılacak neredeyse. Ha, bir de içinde kaç manken var, o da önemli tabii.

Pardon, aldım başımı gidiyorum, doğru dürüst bir giriş bile yapmadım. Neden söz ettiğim anlaşıldı mı acaba? Ziyaret ettiğim bir film setini anlatıyorum bugün.

Yer: Beykoz Konakları.

Zaman: 16 Ağustos Perşembe 2001.

Filmin Adı: Şöhret Sandalı. Ancak kimse memnun değil bu addan, sanıyorum değişecek.

Filmin Konusu: Seyredince haberdar olursunuz.

Yapım: Oya Demirtok.

Yönetmen: Ayşe Ersayın.

Görüntü Yönetmeni: Ercan Durmuş.

Senarist: Yasemen Zorlu.

Oyuncular:

EDİZ HUN

Aradan 30-35 yıl geçer de...

İnsan 1 gr. bile almaz mı? Almamış işte.

Yüzünde bir tek çizgi olmaz mı? Olmamış işte.

Hiç olmazsa yorgun bir ifade çökmez mi? Çökmemiş işte.

Yalandan yaşlandırılmış gibi duruyor. Sanki rol icabı saçını pudrayla kırlaştırdılar.

Aşk filmlerinin unutulmaz oyuncusu Ediz Bey,

Bırakın memleketi öteki 549 kişi kurtarsın, siz gelin beni dinleyin; sinemaya kesin dönüş yapın, aşkı kurtarın. Gitti gider zira. Durumu memleketinki kadar vahim.

Ama bir yandan da kadınlardan ve gençlikten sorumlu olduğunuz bir göreve getirildiniz. Kadın olarak bu da önemli benim için. Size emanet olmak yani. Üstelik yeryüzünde yaşlı bir kadına rastlamak mümkün olmadığından her birimiz iki kere emanetiz size.

AJDA PEKKAN

Filmin yapımcısı anlattı, ‘‘Ajda Pekkan'la film çekiyoruz’’ deyince, ‘‘Kim bilir ne kaprislidir’’ diyorlarmış.

Nedir kapris?

Sete geç gelmek, çalışma saatlerine itiraz etmek, zamanında hazır olmamak, diğer oyuncularla geçinememek, kendini ayrıcalıklı görmek vs. ise Ajda Pekkan'da kapris SIFIR.

Yok eğer kapris, prensip sahibi olmak, işini ciddiye almak ve mükemmel olması için gayret sarf etmekse, evet Ajda Pekkan kaprisli. Böyle kapris hepimizin başına.

Yalnız son günlerde bir sıkıntısı var. 1 kg. almış. Neresine koydu o 1 kg.'ı bilmiyorum, ben göremedim. Bir ara çekimin yapıldığı odadaki boy aynasını işaret edip ‘‘Bak bu ayna insanı olduğunun yarısı kadar gösteriyor’’ dedi. Ayna bildiğimiz ayna oysa. Problem Ajda'nın kendisini olduğunun iki misli zannetmesi.

TOMRİS OĞUZALP

Mükemmel oyunculuğundan bahsedeceğim şimdi ama ‘‘Mükemmel olduğuna karar vermiş olsan bile sen kimsin de Tomris Hanım'ın oyunculuğunu tartıyorsun’’
diyorum kendi kendime. Öyle korkuyorum ki saygısızlık etmekten.

HALİL ERGÜN

‘‘Buyurun Halil Bey’’
diyorlar, geliyor, ‘‘Motor’’ diyorlar oynuyor ve gidiyor. Ne prova ne bir şey. Sessiz, sakin bir sonraki çekimi bekliyor.

Eminim sırf konuyu kabaca anlatsalar Halil Ergün oynayarak oluşturur senaryoyu.

MELİKE DEMİRAĞ

Sette olduğum gün çekimi yoktu. Dinleneceği gündü yani. Ama ben oradayım diye kalktı geldi, ‘‘Arkadaş’’sa arkadaş işte.

* * *

Filmde ayrıca Gökhan Arsoy, Yasemin Koşal, Banu Zorlu, Kutay Köktürk, Yasemin Öztürk ve Burak Hun da rol alıyorlar. Ancak o gün çekimleri yoktu. Ama Gökhan, Banu ve Burak yine de oradaydılar.

Gökhan Arsoy için armut dibine düşmüş diyebiliriz. ‘‘Altın Çocuk’’tan ‘‘Teneke Çocuk’’ çıkacak değildi tabii. Gerçi Gökhan sarışın değil ama yakışıklılıkta babasına fark atar. Ediz Hun da aynı fikirde. Hatta bu fikrini Gökhan aracılığıyla Göksel Arsoy'a da iletmiş.

Ediz Hun, Burak'ı bir an bile yanından ayırmıyor. Gençlikten sorumlu olmaya oğlundan başlamış gibi. Burak'ı görenin, geçtiğimiz aylarda başına gelenlerin tamamen talihsizlik olduğuna kanaat getirmemesi imkánsız. Öyle temiz yüzlü ki, ‘‘Bira içtim’’ dese, ‘‘Güldürme insanı’’ dersiniz. Bir de çok mahcup, babasının Ajda'ya sarıldığı sahnelere bakamadı.

Banu filmin manken açığını kapayacak gibi görünüyor. Ayrıca zor bir rolün altından başarıyla kalktığı da söyleniyordu sette.

Yasemin Koşal mı? Sahi o da mankendi eskiden değil mi? Ben çoktan onu oyuncu olarak kabul etmişim. Ama insan bakınca ‘‘Öf be! Manken gibi kız’’ demekten kendini alamıyor, o başka.

Habire herkesi methettiğimi fark ettiniz mi? Sanki ‘‘Tamamen duygusal’’ bir nedenden almışım kalemi elime. Oysa sadece sabah sağ tarafımdan kalkmış olduğumdan.


MIŞ-MUŞ


Ecevit, ‘‘Deprem yardımlarına toz kondurmadık’’ demiş.

Derhal iç edildiğinden tozlanmasına fırsat kalmadı.

*

Erdal İnönü, ‘‘Politikaya girerim diye kararım yok’’ demiş.

Yanar döner a acayipsin.

*

Tayyip Erdoğan Anıtkabir defterine ‘‘Emanetin emin ellerde’’ diye yazmış.

Bu cümle o deftere kim bilir kaç kez yazıldı bugüne kadar. Atatürk ‘‘Yok mu memleketi şu emin ellerden kurtaracak birileri?’’ diyordur.
Yazarın Tüm Yazıları