Kahraman gemicikler

KUVAYI Milliye güneyde Fransız ve Ermeniler ile batıda Yunanlılar, Anzavur kuvvetleri, Kuvayı İnzibatiye ve Rum çeteleri ile kuzeydoğuda Pontus çeteleriyle, birçok yerde isyancılarla savaştı, çatıştı.

İngilizlerle de, değişik yer ve zamanlarda 17 kez çatışmıştır.

Bir silahlı kuvvetin varlığını sürdürebilmesi için silah, cephane ve yiyecek bakımından sürekli ikmal edilmesi gerekir. Milli Mücadele süresince bu çok önemli görevi karada eşek, deve, kağnı ve araba kolları, denizde milli donanmamız başarmıştır.

YÜREKLERİNİ ORTAYA KOYDULAR

Osmanlı donanması Haliç’e hapsedilmişti.

Bu yüzden milli donanma sadece birkaç küçük gemi ve motordan oluşmuştur. Gerektikçe bu işte özel motorlar da görev alıyorlardı. Denizciler İstanbul’dan kaçarak bu küçük ama olağanüstü yürekli donanmaya katılırlar.

Bu donanma bazı Yunan gemi ve motorlarına el konularak genişletilir, Alemdar gemisi de Fransızlarla savaşılarak kurtarılır ve donanmadaki yerini alır.

İstanbul depolarından kaçırılan, Rusya’dan alınan silah, cephane, askeri araç ve gereç, İngiliz, Fransız ve sürekli devriye gezen Yunan savaş gemilerine yakalanmadan, bu gemicikler ve motorlarla durup dinlenmeden, gizlice Anadolu limanlarına taşınıyordu.

Yunan filosu bütün yırtınmasına rağmen bu çabayı durdurmayı başaramamıştır.

VATANSEVER 233 SUBAY

Milli ordu savaşı bu sayede sürdürür.

Milli donanmamız ancak 1922’de 7.000 tona ulaşabilmiştir.

Buna karşılık Türk liman ve karasularında bulunan Yunan savaş gemilerinin toplamı 46.000 tondu.

Bu kahraman donanmada vatanını canından aziz bilen 233 subay vardı.

Onca Yunan savaş gemisinin bu gemicikleri yakalayamamasının birçok sebebi bulunuyor.

FIRTINANIN DENİZCİLERİ

Biri de şudur:

Karadeniz’in fırtınası yaman olur. Deniz canavarlaşır.

Yunan gemileri böyle havalarda kıyıda kalır, denize açılmazlar. Türk denizcileri ise tam tersine, Yunanlıların izleyemeyeceklerini bilerek böyle azgın havaları sever ve dev dalgalarla pençeleşe pençeleşe, karadaki kardeşlerinin beklediği silah ve cephaneleri emredilen limana ulaştırırlar.

Beyaz gelinliği satıp basma entari giyen kız

DAMAT Ferit’ler, Ali Rüştü’ler, Sait Molla’lar ve saireler, Avrupa karşısında titrerken, her isteklerini emir telakki ederken, milletin geleceğini emperyalistlere satarken, Milli Mücadele’yi söndürmeye çalışırlarken, Anadolu’da bambaşka şeyler oluyordu.

İşgal kuvvetleri içinde Fransız üniforması altında hizmet gören Cezayirli Yüzbaşı Mehmet Efendi, bir makineli tüfeği de birlikte alarak Türklerin safına geçmiştir.

Kastamonu’da görevlendirilir.

Ağırbaşlılığı ile çevrenin takdirini toplar. Tebhirhane memuru Ziya Bey’in kızı Hatice ile başgöz edilmeleri uygun bulunur.

Ziya Bey eli dar, basit bir memurdur. Ama aile, kızları için imkánları zorlar, güzel bir gelinlik yaptırır.

Hatice ordu yarı çıplak dövüşürken bu süslü gelinliği giymekten utanır. Çevrenin itirazına rağmen gelinliği 30 liraya satar, parayı yaralı gazilere harcanmak üzere Kızılay’a verir. Düğününde basma entari giyer. (Açıksözcü Hüsnü, İstiklal Harbi’nde Kastamonu)

Dünyada bu basma entariden daha değerli bir gelinlik olmuş mudur?

Yunan ordusu için dua edin

ANKARA’nın Sevr Andlaşması’nı reddetmesi ve yırtana kadar mücadele edeceğini ilan etmesi üzerine işgalciler Yunan ordusunu harekete geçirirler. Amaç milli direnişi kırarak Sevr Andlaşması’nın imzalanmasını sağlamaktır.

Yunan ordusu 22 Haziran 1920 günü Bursa ve Uşak üzerine harekete geçer. Öldürerek, yakarak, yıkarak ilerler.

Peyam-ı Sabah gazetesi muhabiri, Damat Ferit hükümetinin Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Ali Rüştü Efendi’ye sorar:

‘Hükümet Yunan ordusu tarafından yapılan bu hareketi protesto etmek niyetinde midir?’

Müsteşarlığına İngiliz casusu Sait Molla’yı getirmiş olan bu Nazır Efendi diyor ki (özet):

‘Hükümetimiz M. Kemal taraftarlarını resmen mahkûm etmiş, hilafete ve vatana hain olduklarını ilan eylemiştir. Vazifesi bu asilere (yani Kuvayı Milliyecilere) layık oldukları cezayı vermektir. O halde kendi programımız dahilinde bulunan bu hareketi (Yunan ilerleyişini) niye protesto etmeli?’

NAZIRLIĞA DEVAM

Nazır Efendi bir şey daha söylüyor:

’Bu ordu bizim ordumuz sayılır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz!’ (Peyam-ı Sabah, 12 Temmuz 1920, F.R. Atay, Eski Saat: T. Bıyıkoğlu, Atatürk Anadolu’da; Gizli Celse Zabıtları, 4.c.)

Milli duygudan, namustan, onurdan, bilinçten yoksun Nazır’ın bu rezil, kepaze laflarına ne hükümdar bir tepki gösterir, ne sadrazam, ne de öteki nazırlar. Nazır nazırlığına devam eder. Bir sonraki hükümette de yer alır.

İstanbul yönetimi işte böyle bir yönetimdi.

DİYOR Kİ

Düşmanın ablukasına ve donanmasına rağmen denizcilerimiz birkaç gemi ile harikalar göstermiş, hiçbir şeyi yitirmeden deniz ulaşımını sağlayarak büyük bir hizmet görmüşlerdir.

(1.3.1923)
Yazarın Tüm Yazıları