Kadınların sırtından politika

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Fazilet Partisi, kadınlar konusundaki anlayışını değiştirmedikçe, şu günlerde sözü sıkça edilen Müslüman Demokrat parti kimliğini kazanamaz.

Bu tanımlama sadece tabelasında kalır o kadar.

İşi düştüğü zaman kadınları propaganda yapmaları için halkın içine salan, sıra yönetim meselelerine gelince onları elinin tersiyle bir kenara iten anlayışta, belki dini yorumun etkisi vardır ama demokrasinin katiyen yoktur.

Yönetimlerinde kadın erkek eşitliğini sağlamaya yanaşmayan ve örgütlenmelerinin temelinde demokrasinin esamisi okunmayan diğer partilerde olduğu gibi.

Kadın unsurunun Fazilet Partisi'nde vitrin malzemesi olmaktan öteye gitmediğini, tanıdığım partili kadınlar söylüyor ve tepkilerini dile getiriyorlar.

Buna karşılık kadın sırtından sert bir siyasi mücadele veriliyor Türkiye'de.

Türban mücadelesi.

Parti'nin yenilikçi genç kanadının liderlerinden olarak lanse edilmesine rağmen Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum kontrolüyle ilgili sözleri ise kadınların iradesini hiçe sayan anlayışın bir diğer göstergesi.

Liderlerin karılarını ellerinden tutup sahneye çıkmaları, sevimli bir görüntü oluşturuyor ama onların kadın haklarını anladıkları ve savundukları anlamına gelmiyor.

* * *

HİÇBİR amaç, eğitimden ve bir insanın insan gibi yaşayacağı koşullara kavuşmasından daha kutsal olamaz.

Şimdi üniversite kapılarında türbanlı genç kızları gördükçe içim cız ediyor. Kaybettiklerinin yol açtığı boşluğu yaşam boyu dolduramayacaklarına üzülüyorum.

Binbir zorlukla kazandıkları üniversite haklarını heba etmelerine kıyamıyorum.

Onlar inançları uğruna özgürlük mücadelesi verdiklerini sanıyorlar. Ama özgürleşmiyorlar.

Gerçekte, parametreleri erkekler tarafından belirlenen siyasi mücadelenin tam ortasında yer alıyorlar.

Erkekler arası kavgada piyon oluyorlar.

İşleri bitince bir kenara itilmek üzere sahneye sürülüyorlar. Refah Partisi'ni iktidara taşıdıktan sonra kadınların nasıl unutulduklarını nedense akıllarına getirmiyorlar.

* * *

GELELİM doğum kontrolü meselesine. Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftalarda doğum kontrolüne karşı olduğunu açıkladı.

Doğurduğu çocuklara bakamadığı için çocuk ölüm oranının yüksek olduğu, yoksul bir halka doğum kontrolünü neden uygun görmüyordu Erdoğan?

Bu soruyu Hürriyet'i ziyareti sırasında sordum.

‘‘Bu millet kısırlaşırsa yarın Türk milleti dinamik nüfusunu kaybedecek, Almanya'nın geldiği noktaya gelecek’’ dedi ve devam etti,‘‘Allah bereketini veriyor. Benim dört çocuğum var. Hepsinin doğumundan sonra Allah bana daha iyi şeyler verdi. Hem sonra geçenlerde Anadolu'da gezerken uçsuz bucaksız bomboş araziler gördüm. Türkiye'nin daha çok nüfus barındıracak arazisi var.’’

Yani ‘‘Çocuğu saldım çayıra, Mevlam kayıra.’’

Ama öyle olmuyor. Kocaları izin vermediği için gizlice doktorlara başvurup önlem almaya çalışan o kadar çok kadın var ki bugün Türkiye'de. Bunu yapamayanlar da kürtaj ya da ilkel yöntemlerle çocuk düşürme yolunu seçiyorlar ve sağlıklarından hatta yaşamlarından oluyorlar.

Erdoğan, doğum kontrolünü ‘‘kısırlaştırma’’ gibi gösteriyor ve Türk erkeğinin bam teline basarak siyaset yapıyor.

Bedelini eninde sonunda kadınların ödediği modelleri savunmak, kadınların sırtından politika yapmaktan başka anlam taşımıyor.













Yazarın Tüm Yazıları