İran'ın peşine düştüğü postacı

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Türk istihbarat birimlerine göre İslami etiketli terörün yükselişinde dış desteğin adresi belli: İran...

Bu konuda en çarpıcı kanıtları, İslami Hareket örgütü üyelerinin itiraflarına dayanıyor. Basın şehidi Çetin Emeç'i öldürdükleri iddiasıyla tutuklu yargılanan örgüt üyelerinin ifadeleri, eylemlerin İran Gizli Servisi tarafından yönetildiğini gösteriyor. Hatta daha ileri bir yorumla örgütün İran'ın ‘‘paralı askeri’’ olduğu düşünmek bile mümkün... Militanların ağzından bazı eylemleri dinleyin ve karar verin.

***

‘‘...Ali Akbar Gorbani'yi (İranlı rejim muhalifi) kaçırıp Yalova'da tutmuş oldukları bir yere götürüp teslim ediyorlar. Burada İranlılar sorgusunu yaptıkları Gorbani'yi öldürüp anlaşmada olmadığı halde cinayeti bizim üstümüze atıyorlar.’’

‘‘1992 Eylül-Ekim aylarında Şaban isimli İranlı M.K'nın çağrısına mesaj bırakarak görüşmek istediğini belirtiyor. Kadıköy'de görüşülen Şaban, İstanbul'da ikamet eden Abbas Golizade'nin kaçırılarak kendilerine teslim edilmesi karşılığında 500 bin lira vereceklerini söylemiş...

...Gemlik Azot Sanayii'nde çalışan İ.D'nin akrabası vasıtasıyla Gemlik sahilinde bir villa tutuluyor. M.K ve ekibi, Abbas Golizade'yi kaçırarak bu villaya getirdikten sonra İranlılar'a teslim ediyorlar.’’

‘‘Şişli'de İranlılar'a ait iki otonun bomba konularak patlatılması işi de bize İranlılar tarafından para karşılığında verildi...’’

Bu itiraflar, İran'ın bazı Türk vatandaşlarını para karşılığında rejim muhaliflerinin tasfiyesinde kullandığını gösteriyor. Ama bir de postacının kandırılması öyküsü var ki, evlere şenlik.Tam gizli servislerin örtülü operasyonunu andırıyor.

***

‘‘Bir postacının İranlılar'a kazandırılması konusunu da Mesut kod adlı M.K, ekibi ile beraber yürütüyor. Bu çalışma 5 ay civarında sürüyor. Çalışmada hedef alınan postacı sürekli izlenerek resimleri çekiliyor. Postacı, teknik ekibimiz tarafından resmi elbise giyinmiş polis görüntüsünde alınarak Tarabya üstlerinde bir yazlık villaya getirilip, daha önce karakol gibi hazırlanmış odaya sokuluyor.

Postacıyı rahatlatmak amacıyla hasbihal ediliyor. Evini arayabileceği, burasının devlet müessesesi olduğu, sıkılmaması gerektiği kendisine söyleniyor. Sıkılmadığını, sadece evini aramak istediğini belirtmesi üzerine postacı mobil telefondan evini arıyor. Arkasından resim albümü postacıya gösteriliyor. Odaya giren M.K, PTT görevlisine çekinecek bir durum olmadığını belirterek, ‘Askerlik görevi gibi kutsal bir görevin yerine getirilmesi gerekiyor. Dış unsurlara karşı yapmış olduğumuz ülke içi faaliyette sizden faydalanmak istiyoruz' diyor. PTT memuru görevden kaçmayacağını söylüyor. M.K bu görevin karşılıksız olmayacağını, kendisine her ay iki milyon lira verileceğini, yaptığı işler neticesinde de ekstra bir ücret ödeneceğini ifade ediyor. Postacının İranlılar'a kazandırılması neticesinde 5 aylık çalışmada yapılan harcamalar 80 bin lira olarak çıkartıldı. Bu para, beş aylık çalışmanın safhalarında İranlılar'dan M.K tarafından alınmıştır.’’

***

Bu ifade akla iki kritik soruyu getiriyor:

1) İran, Türk PTT memurundan ayda 2 milyon lira değerinde (1992 parasıyla) ne gibi bilgiler edinebilir?

2) Türk postacıyı kandırıp İran hesabına çalışmaya ikna etmekle İslami hareket, para dışında ne kazanır?













Yazarın Tüm Yazıları