İnatçı Irak

BİLİYOR musunuz ki, 14 milyonu yurtiçinde, 2 milyonu da yurtdışında olmak üzere toplam 16 milyon seçmen tam 73 parti ve 700 bağımsız listeye mensup; üstelik de tamıtamına 72 bin aday arasında, alt tarafı, meclise girecek 275 milletvekilini saptayacak.

Bu ‘enflasyonist’ rakamlara bakar ve nüfusla kıyaslama yaparsanız, belki dünyanın en demokratik ve en özgürlükçü ülkelerinden birisinde oylamaya gidildiğini düşüneceksiniz.

Hattá, böylesine bir çoğulculuğa hafiften imrenebilirsiniz de?

Fakat ben o ‘demokratik’, o ‘özgürlükçü’, o ‘çoğulcu’ sıfatlarının yorumunu size bırakıyor ve sadece, söz konusu seçimin yarın Irak’ta gerçekleşeceğini hatırlatıyorum.

* * *

EN önce şunu vurgulayalım ki, kaos ve şiddetin aralıksız sürmesine; halkın yukarıdaki sıfatlara hemen tamamen yabancı olmasına ve oylamanın Amerikan işgali altında yapılmasına rağmen, ülke tarihindeki bu ilk ‘serbest’ (!) seçim yine de bir ‘ilerleme’ oluşturuyor.

Kabul, özellikle nüfusun yüzde yirmisine tekabül eden Sünni Arapların yarın sandığa gidip gitmeyecekleri bilinemediğinden, oylama ertesine ilişkin ciddi tahminde bulunulamaz.

Ama, ‘Geçici Ulusal Meclis’, ‘İl Konseyleri’ ve ‘Kürdistan Bölge Meclisi’ olmak üzere üç ayrı forum için gerçekleşecek seçimler asgari bir ‘legalite’nin temellerini atacak.

Dolayısıyla da, yeni anayasayı hazırlayacak ve onu 15 Ekim’de halkoyuna sunacak bir ‘kurucu yasama’ varlığı, bugünküne kıyasla ‘ehven-i şer’ bir durum yaratmış olacak.

* * *

BURADA, ‘ama işgali sürüyor’ demek de fazla bir anlam taşımıyor.

Zira, dün Sami Kohen Usta’nın da belirttiği gibi hem en ‘sol’dan en ‘sağ’a tüm partiler özgürce temsil ediliyor; hem de 2. Savaş’ı izleyen Alman ve Japon seçimlerinden, Balkanlar’daki ‘gözetimli oylamalar’a, yakın tarihteki böylesine emsaller saymakla bitmez.

Üstelik, büyük ihtimalle en yüksek skoru elde edecek olan ve çok geniş bir Şii kimliğini yansıtan ‘Irak Milli İttifakı’ ve onun lideri Ayetullah Ali Sistani ABD mevcudiyetine rağmen seçimlere katılıyor ve diğerlerine de katılım çağrısı yapıyor.

Aynı ‘pozitif yaklaşım’ Kürt yerleşim sahasında daha da fazlasıyla hüküm sürüyor.

Terör gruplarını geçelim, Sünni Arapların boykotla flört etmesi ise kendi demografik azınlıklarının sandıkta tam bir marjinalleşmeye dönüşmesi kaygısından kaynaklanıyor.

O halde, manzarayı biraz iyimser açıdan yorumladığımız takdirde, Irak’taki parti, liste ve aday ‘enflasyonu’nun bile kısmi bir ‘sıhhat belirtisi’ yansıttığını söyleyebiliriz.

* * *

FAKAT yukarıda söylediğim gibi, bütün bunlar son tahlilde ‘hipotez saptamalar’ olarak kalmaya mahkûmdur. Seçimler ertesine nelerin vukû bulacağı öngörülemez.

Ama buna karşılık şu öngörülebilir ki, Kerkük nedeniyle tekrar gündeme oturan Irak Kürdistan’ı konusunda Ankara’nın fazla bir manevra marjı yoktur ve de olmayacaktır.

Dobra dobra konuşalım, bu ‘námevcudiyet’ten de başkası değil, biz sorumluyuz.

Madem ki TBMM ‘1 Mart tezkere’sini vermeyerek külfetin altına girmeyi reddetti, o halde bunun getirdiği ve getireceği orta - uzun vadeli sonuçlara katlanmak durumundayız.

Hayatta ve uluslararası ilişkilerde kimse kimseye ‘hatır için’ sebil dağıtmıyor.

Hele hele, ‘onuruna yediremediği’ (!) o Ankara ‘hayır’ını ‘kara kaplı deftere’, en azından hafızasına yazmış olan; üstelik de daha sonra, Irak’taki kısmi sükûneti sadece Kürt bölgesinde sağlayabilmiş ‘ultra süper güç’ tafralı bir Bush ABD’si hiç dağıtmıyor.

Eh, bu satırların yazarı dahil, yukarıdaki tehlikeyi daha o zamandan söyleye söyleye dilinde tüy bitenlere ‘savaş yardakçısı uşak’ (!) diye küfretmiş zevatın kulakları çınlasın.

Her yerde olduğu gibi, inatçı gerçekler yarın seçime gidecek Irak’a da damga vuruyor.

O inatçı gerçekler daha çok süreceği için aynı konuyu gelecekte de işleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları