İktidarı eleştirirken mutlaka “Medya susturulmuş” da demelisiniz …

Rahmetli Ahmet Ertegün anlatmıştı…

Yıllar önce Amerikalı arkadaşlarına Türkiye’yi tanıtmak istiyor. Onlardan bir grubu davet ediyor. Bir Land Rover cipe binip, Karadeniz kıyılarını geziyorlar. Son durak olan Trabzon’da bir köyde duruyorlar.

Haberin Devamı

Amerikalı konuklar hem susamış, hem de acıkmıştırlar.

Cipin direksiyonundaki Ertegün pencereyi açıp, yolda yürüyen bir Trabzon köylüsüne “kardeşim buralarda karnımızı doyurabileceğimiz bir yer var mı” diye soruyor.

Bu sırada araçtaki Amerikalılar aralarında İngilizce konuşup, tartışmaktadırlar.

Trabzon köylüsü kendisine Türkçe “kardeşim buralarda karnımızı doyuracak yer var mı” diye soran Ahmet Ertegün’ün söylediklerine değil, içeride kendi dillerinde konuşan Amerikalılara takılıyor.

-Sen yok anlamak beni… Çok zor senin işin, diyor.

Ertegün üsteleyip, “Kardeşim beni dinlesene, ben Türkçe konuşuyorum” dediyse de, kabul ettiremiyor bunu karşısındakine.

-Yok sen anlamak… Yemek var ama uzak… Ben var sana yol göstermek, benzeri devrik cümleler kuruyor Trabzon köylüsü.

Haberin Devamı

 

Kime kulak vermeli

 

Nereden hatırladım bu Ertegün anısını?...

Dün sabah gazeteleri okuyordum.

Kendi grubunun amiral gemisi kabul edilen yüksek tirajlı bir gazetede eli kalem tutan herkes, bu kez “türban kargaşası” vesilesiyle her türlü eleştiriyi iktidara    yönelmekteydiler.

Bu gazete daha önce de “Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmasın”, “Türk ordusu hemen Irak’a girsin” benzeri kampanyalar açmış, istedikleri olmayınca da her köşeden yine iktidar en ağır biçimde eleştirilmişti.

Daha daha önce de Cumhuriyet Mitingleri’ne bakıp, seçim sonuçlarını yanlış tahmin etmişlerdi. Bunu da “karınlarını kaşıyanlar AK parti’ye oy verdi” içerikli yorumlarla karşılamışlardı.

Ama bu arada her fırsatta “medya sinmiş, medya susturulmuş” benzeri cümleleri mutlaka bir yerlerine yerleştirmeyi de hiç ihmal etmiyorlardı.

Benim Ahmet Ertegün’ün Karadeniz gezisinde karşılaştığı durumu hatırlamamın sebebi, işte bu durumdu.

Merak ediyordum.

İktidara dönük en ağır eleştiriler yayınlanırken ve hatta  bu eleştirilerden bazıları rejim kavgasını körüklerken, acaba okurlar bunlara mı kulak veriyordu?

 

Haberin Devamı

Sait Hopsait modeli

 

 Yoksa bunları okurken “medya susturulmuş, medya sindirilmiş” cümlelerine mi takılıyorlardı?

Oysa daha geçen hafta bu grubun patronunun hiçbir iktidarın tehdidine ve baskısına pabuç bırakmadığını belgelerle kanıtlayan açıklamaları, aynı gazetenin manşetinden yayınlanmıştı.

Aziz Nesin “Sait Hopsait” kitabında, profesyonel futbolcu olmak için uyulması gerekli kuralları hicvederken “rakip takımın oyuncusuna tekme atıp onu sakatladıktan sonra kendinizi yere atıp kıvranmaya başlayın ki, hakem size değil sakatladığınız oyuncuya ceza versin” doğrultusundaki bir öğüdü de seslendirir.

İktidara yönelik en ağır eleştirileri her gün köşelerinde yazanların, bunların arasına “medya susturuldu” benzeri cümleleri yerleştirmeleri de acaba “medyatik Sait Hopsaitçilik” mi?

Haberin Devamı

Bence bu durum “başörtüsünü enseden mi çeneden mi bağlamalı” tartışması kadar anlamsız ve ilgi çekicidir.

Buna halk ağzında “altı kaval üstü şişhane” denilir.

Acaba okurlar kavala mı şişhaneye mi takılıyor?

İktidar olmayı hedeflemeyen siyasi parti olur mu?

Bir ülke seçmenlerin tümünün aynı partiye oy vermesi, ancak tek partili rejimlerde mümkün olabilir.

Çok partili demokrasilerin tek partililerden temel farkı, siyaset yelpazesinin değişik kanatlarını temsil eden partilerin de bulunması ve bunlardan bazılarının iktidardaki partiye alternatif oluşturmasıdır.

“Türban kamplaşması” dolayısıyla ittifak yapan AK Parti ve MHP, genel olarak merkezin sağındaki muhafazakar partilerdir.

Haberin Devamı

Buna karşı CHP hem ana muhalefet partisi hem de teoride sosyal demokrat bir partidir.

Peki bu partinin önümüzdeki herhangi bir seçimde iktidar alternatifi olacağına inanan bir seçmen kitlesi var mı bu coğrafyada?

Yaklaşan yerel seçimler dolayısıyla, AK Parti lideri Başbakan Erdoğan, “Diyarbakır’ı da, İzmir’i de, Çankaya’yı da istiyorum” diyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yaklaşan Kurultay’da muhaliflerini tasfiye etmekten öteye ileri dönük bir isteği olduğunu duyan var mı? Veya herhangi bir konuda “Biz iktidara geldiğimizde şunları yapacağız” dediğini duyan var mı?

DYP-ANAP birleşme fiyaskosu ile, “liberal merkez sağ” çöktü ve alternatif olma iddiası yarınlara ertelendi.

Demek istediğimiz şu.

Haberin Devamı

Muhalefet iktidar alternatifi olmazsa, sonunda birileri parlamento ve siyaset dışı kurumlara iktidar alternatifi olarak bakar.

Yazarın Tüm Yazıları