İki farklı ses

IRAK seçimlerinden sonra, Amerikan müdahalesine karşı çıkan Avrupa Birliği ülkeleri bile, yeni bir dönemin başladığını söyleyerek Irak halkını kutladılar.

Bizden yükselen sesler ise ‘Türkiye tehdit etti’ başlıklarıyla yansıdı dünyaya.

Türkmenler ve Sünnilerin Irak’ın yeniden yapılanmasında gerçek bir temsil olanağından mahrum olacakları endişesi haklıydı, ama seçimlerle ilgili Türkiye’den yükselen tek sesin ‘Kerkük gidiyor’ feryadı haline gelmesi doğru değildi.

Bu izlenimi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AKP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşma güçlendirdi.

Oysa Türkiye’den başka bir ses de çıkmıştı. Bu duyulmadı. Abdullah Gül adına Dışişleri Bakanlığı’ndan seçimlerden bir gün sonra 31 Ocak’ta yapılan açıklama, Irak halkını kutluyordu.

‘...İçinde bulunduğu bu kritik dönüm noktasında kardeş Irak halkı, tercihini siyasi sürecin devamından kullanmıştır...

...Güvenlik ve diğer alanlarda devam eden sorunlara, keza bazı bölgelerden katılımın arzu edilen düzeyin gerisinde kalmasına ve tüm zorluklara karşın, Irak’ta seçimlerin gerçekleşebilmiş olması, Irak halkının, ülkenin birlik ve bütünlük içerisinde barış ve istikrara ilerlemesinden yana olan iradesini bir kez daha teyid etmiştir. Bunu, Irak’ın demokratik bir rejim tesisi yönünde atmış olduğu bir adım olarak değerlendiriyoruz...’
deniyordu Dışişleri açıklamasında.

Eğer Dışişleri Bakanlığı ile konuşmamış ve seçimlere karşı çıkma gibi resmi bir politika olup olmadığını sormamış olsaydım, bu açıklamanın farkına varmayacaktım.

Ne yazık ki bu mesaj, Irak halkına yeterince ulaşmadı, Başbakan’ın AKP grup toplantısındaki konuşmanın kurbanı oldu. Ve Türkiye, Irak’taki seçimlerden sonra Kürtlere karşı Türkmenlerin, Şiilere karşı Sünnilerin avukatlığı rolüne soyunmuş gibi bir resim çıktı ortaya.

Türkmenlerin itirazları ve sorunları bundan sonra da dile gelecek ama Şiilere karşı Sünnilerin haklarını savunmak gibi bir misyonu olabilir mi Türkiye’nin? Kaldı ki, seçimleri boykot eden Sünni örgütlerden Müslüman Alimler Birliği önceki gün açıklama yaptı, ‘Oy kullananların seçimlerine saygılı davranacağız’ dedi ve tüm tarafların katılması halinde geçici hükümeti tanıyacağını açıkladı.

* * *

IRAK’ta söylenenlere doğru düzgün kulak vermediğimiz için kendi sesimizi de bulamadık. Örneğin Kürtlerin başkanlık talebine Irak’tan gelen yanıtlar ilginç. Devlet Başkanı Gazi El Yaver, ‘‘Devlet Başkanlığı Sünnilere, Başbakanlık Şiilere ve Meclis Başkanlığı da Kürtlere verilebilir’ diyor. Irak Şiilerinin güçlü başbakan adaylarından Şehristani’nin yanıtı ise şöyle: ‘Ültimatomları reddediyoruz. Bu Kürtlere verilmeliymiş, bu Sünnilere, bu Şiilere gibi koşullara karşıyız. Birlikte çalışma ve herkesin memnun edilmesi ilkesini kabul etmeliyiz.’

Irak, arayış döneminde. Desteğe ihtiyacı var. Tarihi sorumluluğumuz, destek vermemizi gerektiriyor. Kriz görüntüsü değil. Tehdit izlenimi değil.

Amerika ile ilişkilerin geri dönülmez noktaya ilerlediği yorumlarına karşı ise, AKP Başkan Yardımcısı Murat Mercan’ın, ‘Aşılabilir sorunları tartışıyoruz ama stratejik işbirliği ilişkilerimizi gölgeleyecek bir kriz söz konusu değildir’ sözleri bana göre yeterli yanıt.
Yazarın Tüm Yazıları