İhbara alkış ’kayıtdışı kalmayın’ çağrısına 4 bin kişiden tek çıt bile yok

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 64’üncü genel kurulu... Kürsüde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu var.

TOBB tarihinde ilk kez 1551 delegenin ortak imzasıyla aday gösterilen Hisarcıklıoğlu, 1.3 milyonun üyenin gücüyle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nun yarısı ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın önünde "tabandan gelen ses"i yükseltiyor.

Hükümete, siyasetin değişmeyen düzenine, bürokrasiye yönelttiği her eleştiri "oku"na salondan alkış kopuyor:

Herkesi vicdanına kulak vermeye, fitne ve fesattan vazgeçmeye çağırıyoruz.

Komşusunu öteki gibi, göstermemesini istiyoruz.

Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu Türkiye istiyoruz.

Özgürlükler alanı genişlesin istiyoruz.

Millet kendi vekilini seçsin, vekil milletin sesini duyursun istiyoruz.

Kamu görevlisi halkın amiri değil, hizmetkárı olduğunu bilsin.

Hisarcıklıoğlu, 35-40 kez alkışlarla kesilen konuşmasında en büyük alkışı, "kamu görevlileri halkın hizmetkárı olduğunu bilsin" cümlesiyle aldı.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin spor salonunun tribünlerine taşan delegeler, oda yöneticileri, Hisarcıklıoğlu’nun "amir değil, hizmetkár" çağrısına ayakta alkış tuttu.

Bu alkış tufanı içinde bir bölüm dikkatimi çekti. Hisarcıklıoğlu, o bölüme şu soruyla başladı:

Ekonomide yaşadığımız sıkıntılarda bizim hiç mi hatamız yok?

Sonra TOBB tabanını oluşturan şirketlerin eksiklerini sıraladı:

Hálá "küçük olsun, benim olsun" anlayışından kurtulamadık.

Ortaklık kültürünü geliştirip işimizi büyütmeyi beceremedik.

Kayıtdışılık belasından nasıl kurtulacağımızı planlamalıyız.

Yarının iş ortamında kayıtdışı kalan, küçük kalmaya mahkumdur. Kayıtdışı kalan da ancak taşeron olur.

Hesabını veremeyen, hesap veremediği için de hesap soramayan, kayıtdışı bir toplum olmak istemiyoruz.

Hisarcıklıoğlu’nun konuşmasının bu bölümü, 4 bin kişiden tek alkış bile almadı. Belli ki TOBB’un tabanı, kayıtdışılığın ortadan kalkacağı bir iş ortamını içine sindirecek kadar değişime hazır değildi.

Aynı kitle, Başbakan Erdoğan’ın şu çağrısına alkışla yanıt verdi:

Kayıtdışı istihdamla kalkınma olmaz. Çevrenizde kayıtdışı eleman çalıştıranları ihbar edin.

Salondakilerin bu tutumundan şu sonucu çıkardım:

TOBB tabanı, "Ben kayıtdışı kalayım, vergimi, primlerimi ödemeden daha çok kazanayım ama komşumu da ihbar edip yakayım"dan yana.

Siyasette, bürokraside değişim çağrılarını ayakta alkışlayan TOBB ailesinin, aynı samimiyeti kendi kayıtdışılığı konusunda da göstermesi gerekmiyor mu?

TOBB, Erdoğan’ın ’üç çocuk’ çağrısına mı uydu

TOBB genel kurulunda önce son 8 yılı özetleyen bir sunum-film izledik. Sunumunun hedefler bölümünde Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına, yani 2023’e dönük şu hedefler sıralandı:

Dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmiş bir Türkiye.

500 milyar dolarlık ihracat.

2 trilyon dolarlık milli gelir.

Kişi başına 20 bin dolar gelir.

Vatan Gazetesi yazarı Ali Ağaoğlu, "Toplam 2 trilyon dolar, kişi başına da 20 bin dolar milli gelir"i duyunca, TOBB’un düşünce kuruluşu TEPAV’ın Başkanı Prof. Güven Sak’a takıldı:

Hayırdır Güven Hocam. TOBB, bu hesapta Başbakan’ın "En az 3 çocuk yapın" çağrısını mı dikkate aldı?

Neden?

2 trilyon dolarlık toplam milli geliri kişi başına 20 bin dolara denk getirmişsiniz. Bu, 2023’te Türkiye’nin nüfusunu 100 milyon olarak öngörmek demek.

Öyle mi acaba?

Radikal manşet yapınca hepimiz felaket tellalı sınıfına girer miyiz

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) genel kurulundaki konuşmasında konuyu Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) toplantı tutanakları özetine getirdi:

"Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, yılın ilk çeyreğinde çift küçülme görülebileceğinden söz ediyor. Sonrasında da düşüşün duracağını, olumluya dönüş olabileceğini vurguluyor. Ama birileri cımbızla çekip, sadece iki haneli küçülmeyi büyük başlık yapıyor. Bu felaket telalığı değil de nedir? Burada hedef, amaç nedir?"

Erdoğan’ı dinlerken haberi kendi sayfalarımızda nasıl kullandığımızı düşündüm. Alttan iki sütun, 10-15 santimlik bir yer vermiştik. Dün diğer gazeteleri de taradım.

Sabah Gazetesi, Yeni Şafak ve Zaman Gazetesi de "Daralma çift haneli olabilir" benzeri başlıklarla, aşağı yukarı haberi bizim kadar kullanmıştı. Bu haberi birinci sayfada manşete taşıyan tek gazete ise Radikal olmuştu.

Şimdi ben de Başbakan’a soruyorum. "İki haneli küçülme"yi Radikal’in manşet yapması, hepimizi "felaket tellalı" yapar mı?

Haberin Radikal’de manşet olmasında art niyet aramak size ne yarar sağlar?
Yazarın Tüm Yazıları