Hülya Avşar Panosu

Bir gün gazetelerde, televizyonlarda Hülya Avşar’ı göremezsem maazallah!.. Hayatından endişeyle polise giderim herhalde!

Benim gibi düşünenler için her ihtimale karşı bugün de ben yer vereyim kendisine dedim. Gerçi olmaz ya... Hani belki hiçbir yerde yoktur bugün, kimse yese kapılmasın düşüncesiyle...

Hem de bir değil üç mevzuyla karşınızda olacak!

Hani restoranlarda, misal enginar mevsiminde bir ay boyunca "enginar yemekleri özel mönüsü" sunulur, turşusundan tatlısına kadar neredeyse... Biraz ona benzeyecek.

"Bezelyeli enginar" gibi mesela "Türbanlı Hülya!"

Aslında tesadüf oldu. Üniversitede, Hülya Avşar’ın, dünyaca ünlü bir profesörden daha fazla dinleyici toplamasıyla ilgili iki laf da ben edeyim diyordum, baktım uzayıp giden "türban" hadisesi var bir de... Böyle kendiliğinden okullardaki misal "Hülya Avşar Panosu" oluştu.

TÜRBANLI HÜLYA

Geçen gün "Pişti"de "Başınıza Hülya Avşar kadar taş düşsün!" diyordu kadıncağız.

Haksız sayılmaz.

Şu başına bağladığı bant mesela... "Türban" dedik çıktık işin içinden.

Oysa saçıyla problemi var Hülya Avşar’ın.

Bir kumrala boyatıyor, bir röfle attırıyor; röfleyi bir azaltıyor, bir çoğaltıyor, sonra tekrar kumrala boyatıyor falan.

Günlük hayatta iyi de, zannediyorum sahne tuvaletlerine uymadığını düşünüyor bu kısacık saçların.

Ve çare arıyor.

Buldu da bence.

Yüzü çok güzel olduğu için o bant çok yakışıyor. Çok da şık duruyor.

Bir moda başlattı aslında. Yakında görürsünüz herkeste.

Özellikle yazın, denizden, güneşten yıpranan saçlar için ideal. Yüzüne güvenen takar, bitirir işi.

Durum budur.

Yoksa kafanın arkasını olduğu gibi açıkta bırakan, altına straplez elbiseler giyilen şeyin neresi türban oluyor?

Fakat son zamanlarda hepimizin gözünü türban bürüdüğünden...

PROFESÖR ÜSTÜ HÜLYA

Dünyaca ünlü bir profesörün deprem üzerine konferans vermeye geldiği bir üniversitede, sadece dört öğrencinin ilgisini çekmesine karşılık Hülya Avşar’ın aynı saatlerde, aynı üniversitenin bir başka salonunda 600 öğrenciye hitap ettiğini hepimiz duyduk.

Ve ayağa kalktık.

Kimimiz öğrencilere, kimimiz Hülya Avşar’a kızdık.

Oysa kabahat ne onda ne ötekilerdeydi. Kabahat, Hülya Avşar’la o profesörü, günler torbaya girmiş gibi, aynı gün ve aynı saate denk getirenlerdeydi.

Sonucun böyle olacağını akıl edemeyen "insan"a yabancı kişilerde...

Oysa dünyanın hemen hemen her yerinde olacağı budur. Ha, dört kişi 40 kişi, 600 kişi 560 kişi olur, o kadar.

Ünlü insanlar her zaman her yerde ilgi çeker. Akıllıca olan buna kızmak yerine bundan faydalanmak olmalı bence.

Bu olanların öğrencilerin geldiği "fena nokta"yla falan bir ilgisi de yok. Bizim gençliğimizde de aynı şey vardı.

Bırakın gençliği, orta yaş üstü insanların çalıştığı bir şirkete götürün o profesörle Hülya Avşar’ı, netice değişmeyecektir.

Yani varsa bir durum topumuzda epeydir var.

Feraye’li Hülya

Şu değineceğim konunun Hülya Avşar’la direkt ilgisi yok ama içinde yine Hülya var. Seyrettiniz mi bilmiyorum...

Bir magazin programı ve meşhur "az sonra" anonsları...

"Hülya Avşar’la Feraye Tanyolaç nasıl ’pişti’ oldu!"

Dakikada üç defa. Ve elbet programın sonlarına saklanıyor haber.

Bekliyoruz.

Anonsa eşlik eden görüntülere bakarsanız hakikaten kaldırımda yürürken "küt" diye karşılaşmışlar.

Mimikler falan onu gösteriyor.

Ne yalan söyleyeyim bir heves bekledim ben de.

Fakat o da ne?!

Hülya Avşar arabasına binip gittikten bir süre sonra aynı bölgeden Feraye Tanyolaç geçmiş!

"Pişti oldular" dedikleri buymuş meğer!

Ne diyeyim...

Yakında aynı güneşte çamaşır kurutmaları da haber olur bakarsınız!

MIŞ MUŞ

Daha renkli seks hayatı cinsel zekáyla mümkünmüş.

Bizde zor değil. Her türlü zekáyı oraya tahsis ettiğimizden...

Üç erkek çocuk sahibi Beckham çifti, kızları olsun diye ayakta sevişiyormuş.

Görüyorsunuz, Avrupalı olmakla Anadolu’nun bir dağ köyünden olmak arasında fark yok.

Nicole Kidman, eski eşi Tom Cruise’u hálá seviyormuş.

Bizde de aynı filmin yerli versiyonu vizyonda! Bilmem anlatabildim mi...
Yazarın Tüm Yazıları