Holding yöneticileri ‘naylon’dan ağır cezalık

TÜRKİYE'de hiç kimse; hayali ihracat yapmak, naylon fatura kesmek için bir araya gelmiş, organize suç örgütü kurmuş kişileri savunmuyor.

Tam tersine bu gibi kimselerin en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyoruz. Biz namuslu insanların, esnafın, ticaret ve sanayi erbabının, şirket yönetcilerinin, sahtekarlarla aynı kefeye konulup yargılanmalarına karşıyız. Ve ‘‘yanlış yasa, yanlış uygulama’’ nedeniyle bugün böyle yapılıyor.

Vergi U. Kanunu'na göre yanıltıcı belge; ‘‘ortada gerçekten bir mal hareketi olmakla birlikte miktar ve tutar itibarı ile gerçeğe uymayan belge’’dir. Sahte belge ise; ‘‘ortada mal hareketi olmadan düzenlenmiş belge’’dir. Uygulama, bu tanımla sınırlı kalmıyor. Yanıltıcı veya sahte belge kullandığı tespit edilmiş büyük bir firmadan (bu tespit o firmanın böyle bir firmadan mal alması nedeniyle yapılıyor); gerçekten mal satın almış yüzlerce firma ve o yüzlerce firmadan mal satın almış binlerce firma da ‘‘nayloncu’’ sayılıyor. Hem cezalı vergi ödüyor, hem de ağır cezada hapisle yargılanıyor.

Özellikle müteahhitlik sektöründeki alt firmalar olan nakliyat ve hafriyat firmalarının pek çoğu hakkında ‘‘nayloncu’’ tutanağı var. Bu nedenle bu firmaların gerçekten yaptığı nakliye ve hafriyat işleri nedeniyle müteahhitlik sektörünün tümüne yakını ‘‘nayloncu’’ sayılıyor. Peki bu ‘‘taşıma’’yı, bu ‘‘hafriyat’’ı kim yapıyor?

EVET, BEN YAZDIM

Başta et ve un olmak üzere gıda sektörü de aynı şekilde. Et ürünleri ve unlu gıdalar üreten sektörler de bu nedenle ‘‘nayloncu’’ sayılıyor. Maliye denetim birimleri; satış hasılatını ‘‘var’’ sayıyor. Bu ürünleri üretmek için yapılan alışları ‘‘yok’’ sayıyor. Gerçi bu konuda bazı Danıştay Kararları var, ‘‘girdiler alınmadan bu üretim yapılamaz’’ diyor, ama Maliye Denetim Raporları hazır: ‘‘Ürünleri başka yerden faturasız alıyorlar, faturayı da nayloncudan.’’

Sayın Şükrü Kızılot, Sayın Zekeriya Temizel'e verdiği cevapta diyor ki ‘‘Ben holdinglerden hiç söz etmedim. Holdingler mal alış satışında bulunmazlar, iştirak kazancı elde ederler.’’

Doğrudur, holdingleri Hürriyet'te ben söz konusu ettim. Çünkü en büyük holdinglerin üst düzey yöneticileri aynı zamanda iştirak ettikleri şirketlerin yönetim kurulu başkanları veya üyeleri konumunda. İşte bu sıfatları nedeniyle kendileri hakkında açılan ceza davaları yürümektedir. Bu kişilerin çoğunu tanıyor ve davalarını izliyoruz. Fakat etik açıdan kimliklerini açıklayamıyoruz. Kendileri isterlerse kimliklerini açıklarlar ve bunda da yarar var. Nitekim İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım, doğuya hizmet amacıyla kurduğu Doğu Holding'in alışları nedeniyle naylon faturadan yargılandığını kamuoyuna açıkladı ve iyi de yaptı. Bu ülkede İstanbul Ticaret Odası Başkanı ‘‘naylonculuk’’tan yargılanıyor ise, hem kanunlar hem de uygulama yanlış demektir. Bu durum herkes için haysiyet kırıcı bir durumdur. Ayrıca hapis cezası riski de var. Bir yıldan az para cezaları paraya çevrildiği zaman otuz milyarı geçiyor. Bu para da küçük bir firmayı siler götürür. Sabıka kaydı da cabası.

‘‘Nayloncu’’dan mal alan ‘‘nayloncu’’ sayılmamalıdır. Çünkü ondan da alan ‘‘nayloncu’’ sayılıyor ve Türkiye'de herkes ‘‘nayloncu’’ oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları