Hindi semirince seks hayatı bitti

Şurada üçüncü milenyumun beşinci yılına giriyoruz (2000'i de bu milenyumdan sayarsanız beş ediyor).

Farkındasınızdır, milenyumla birlikte gazete sayfalarının yaşam tarzı ve lezzete dönük içeriği de çok değişti. Bir zamanlar yılbaşı yaklaşırken gazetelerin demirbaşı olan ve hiç bıkmadan, mütemadiyen kestanelisi tarif edilen hindi tefrikalarına artık rastlanmıyor. Zaten hindi artık gündelik et tüketiminin bir parçası. Ama yine de önemli bir mevzu. Bu yılbaşı da yiyenleri çıkacak elbet. Şimdi milenyum gereği, kestaneli hindi tarifi veremeyeceğimize göre, hayvanın genetik macerasına, seks hayatına filan girelim diyorum.

Hayvanın tarihinde çok şerefli sayfalar var. Örneğin Neil Armstrong ile Edwin Aldrin'in Ay’a indikten sonra yedikleri ilk yemek hindi olmuş. Sonra biliyorsunuz, Amerikalılar 19'uncu yüzyıldan beri her yıl Şükran Günü'nde hindi pişirip, hayvana yiyerek tapınıyorlar.

Kökeni Meksika, bilimsel adı da Meleagris gallopavo olan büyük Amerikan hindisinin onurlu yenilgileri de var. ABD'nin kurucularından Benjamin Franklin, hindinin devletin resmi kuşu olmasını önerdiyse de, bu unvan için ünlü kel kartal seçilmiş.

Ancak Ben Franklin'in çok sevip saydığı, sonraları Ay’a ilk ayak basan astronotların yediği hindi ile bugünkü hindi artık aynı hindi değil.

Genetik bilimindeki ilerlemelerle birlikte eti daha sulu ve lezzetli olsun, göğsü şöyle dolgun ve beyaz olsun diye hayvanla hayli oynamış ve aslında boylarına göre üç temel ırkı olan hindiden alt türler yaratmışlar. Kırk yıldır devam eden genetik seleksiyon sonucu hindinin boyu posu neredeyse masalara sığmayacak hale gelmiş, ancak hindi kanunlarına insan eli değince hayvanda seks hayatı da kalmamış.

40 YILDA İKİ KAT OLDU18 KİLOYA ÇIKTI

Gen teknolojisi sayesinde erkek hindiler daha geniş bir göğüs edinerek, üçgen vücutlu hale gelmişler, ancak bu maço görünüm hayvanlara hiç yaramamış. Çünkü göğüs kısımları haddinden fazla geniş olduğu için çiftleşmek için pozisyon alamaz hale gelmişler. İşte bu yüzden sadece evcil olmayan hindiler doğal aşımla düzenli olarak üreyebiliyor. Kümes ortamında ise erkeğin spermi sağılıp sulandırılarak dişinin yumurta kanalına enjekte ediliyor.

Seleksiyonlu üretim sonucu son 40 yılda ortalama bir hindinin ağırlığı iki kat artıp 18 kiloya çıkmış. Bu ağırlığın büyük kısmı da göğüste toplanıyor. Ayrıca 1950'lerde ancak 28 haftalık olduğu zaman tüketim için piyasaya sürülen hindiler, şimdilerde 15 haftalık olunca kesimi boyluyor.

Hayvanın genetik değişimi aslında Amerika'da tüketiciden gelen talepten kaynaklanıyor. Daha bol ve yoğunbeyaz göğüs eti istendiği için, bu karakteristiğe uygun genetik seleksiyonla üretim yapılıyor.

Ancak bol göğüs eti, daha bol hindi anlamına gelmiyor. Geniş göğüsten kaynaklanan çiftleşme çıkmazı nedeniyle üretim zorlaşıyor. Bugün çiftlik ortamında 10 hindiden sadece biri doğal yollardan üreyebilecek fiziksel yapıya sahip. Yani üreticide güven uyandıracak bir oran değil. Bu yüzden kümes hayvanları arasında sadece hindiler, yapay döllenmeyle üretiliyor.

Ancak burada da bir sorun var, hindi spermi kolay dondurulamıyor. Üreticinin dişi hindiyi dölleyebilmesi için, bir grup erkek hindiden haftada iki-üç kez sperm alması gerekiyor.

ABD'DE SADECE BU YIL 269 MİLYON HİNDİ SATILDI

Şimdi araştırmacılar, hayvanın hızlı büyüme oranı ve seleksiyonlu üretime yatkınlığı nedeniyle hindi DNA'sının genom haritasını çıkarıp, genetik bilgileri üretime aktarmak istiyorlar. Çünkü ABD'deki talep hızlı üretimi gerektiriyor. Sadece bu yıl içinde 269 milyon hindi satıldığı hesaplanıyor.

Demek ki hindinin genetik değişimi göğsünün genişlemesiyle sınırlı kalmayacak. Daha çok badireler atlatacak. Toplam 25 bin geni olduğu tahmin edilen hayvanın genom haritası hele bir tamamlansın, hayvan mükemmelliğin sınırlarını zorlamaya başlayacak.

Bu nedenle New Scientist dergisi ‘‘Eski usül hindiyi seviyorsanız bugün iyice tadını çıkarın; çünkü gelecekte lezzetleri çok farklı olacak’’ diye yazıyor. Dergideki habere göre iki ayrı araştırma ekibi, hindinin 40 kromozomunu deşifre etmek için yoğun bir şekilde çalışıyor. Biri ABD diğeri İskoçya'dan bu iki ekip, kromozomları oluşturan 1 milyar bazı çözmek için işbirliği yapıyorlar. Bu iki ekipten biri, ABD'nin California eyaletindeki Nicholas Hindi Üretim Çiftliği'nden. Burada genetik haritası çıkarılan hindi, 1956 yılında üretilen hindilerin soyundan geliyor.

OHIO'DAKİ HİNDİLER ARTIK AYAKTA DURAMIYOR

Diğeri ise İskoçya'da, ilk kopya koyun Dolly'nin yaratıcısı olan Roslin Enstitüsü'nden bir ekip. Yaklaşık beş yıl içinde çalışma tamamlandıktan sonra, örneğin belirli genler ile büyüme oranları ve yumurta sayısı arasında bağlantı kurulabilecek. Böylece hindinin ebadı büyüdükçe neden daha az yumurta verdiği anlaşılacak. Hastalıklara karşı daha dirençli hindiler yetiştirilmesi de mümkün olabilecek. Çünkü gen teknolojisiyle irileşen hindilerin hastalıklara karşı bağışıklığının azaldığı da biliniyor.

Daha beteri de var. ABD'nin Ohio eyaletinde hindiler iri butlu olsun diye hayvana öyle genetik oyunlar etmişler ki, artık ayakta durmakta güçlük çekiyorlarmış.
Yazarın Tüm Yazıları