Herkesin başına gelebilir

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Pakize Suda, ne güzel yazmıştı, geçen hafta, ‘‘İnsanız biz’’ adlı yazısında. Komik bilge kadın, nelerden vazgeçtiğimizi, demek istiyorum ki vazgeçmediğimizi sorgulamıştı. Manevi olarak çöken ama hiçbir maddi hasara uğramayan bizler, Kuzey Anadolu Fay Hattı, kendini iki buçuk metre sağa attı diye, yemekten içmekten mi kesildik? Uyumaktan vaz mı geçtik? Artık sevişmiyor muyuz? Dip boyası yaptırmak ya da manikür pedikür için kuaföre gitmiyor muyuz? Hepsini yapıyoruz. Hayat devam ediyor ve onunla birlikte yaşadığımız tüm ilişkiler de, hayatın bize dayattığı tüm faaliyetler de. İş yerinde hala çeşitli insanlara gıcık oluyoruz, hala sevgililerimizle hiç bir şey olmamış gibi kavga etmeye devam ediyoruz...

Burada bir dakika durun.

Aşağıda İnternet'te okuduğum bir ‘‘sevgili tartışması’’ yer alıyor.

Beni çok eğlendirdi.

Buraya almayı uygun, daha doğrusu gerekli buldum.

İyice daralan hayatımıza biraz soluk gelsin diye...

* * *

Adam- Sevgilim bugünlerde çıkabilecek miyiz? Hazırlanmam bir kaç yıl daha sürecekse, bu kıyafetlerle çıkmayalım.

Kadın- Neden?

Adam- Moda değişecek hayatım. Ya da en azından mevsim değişecek. Yazlık kıyafetlerle üşümeyelim diyorum.

Kadın- Abartma.

Adam- Sen de abartma. Bir buçuk saattir portmantonun aynasında kendimi seyrediyorum ve sıkıldım.

Kadın- Bir de benim durumumu düşün. Yıllardır aynı manzarayı seyrediyorum.

Adam- Ne varmış manzarada?

Kadın- Kayda değer bir şey yok. Bir burun ve arkadaşları.

Adam- Çok komik. Kadınların, sıradan bir evden çıkış hadisesini neden bu kadar ciddiye aldıklarını anlamıyorum. Sanki bir daha dönmeyeceğiz. Gidip bir evin bahçesinde köfte yiyeceğiz, hepsi bu.

Kadın- Ona barbekü partisi deniyor canım.

Adam- Öyle mi? Köftelerin bundan haberi var mı? Yoksa bizim salak köfteler bir mangalda can vereceklerini mi düşünüyorlar? Halbuki ne kızarması, parti kuracaklar haberleri yok!

Kadın- Amma konuştun ha. Geliyorum, tamam.

Adam- Gitmek istemediğim bir yere sayende acele ediyorum ya, ben asıl ona yanıyorum.

Kadın- Neden gitmek istemiyormuşsun?

Adam- Çünkü köfteleri mangala dizecek olan kişi, senin eski sevgilin.

Kadın- Yine mi aynı konu?

Adam- Evet aynı konu!

Kadın- Aşkım o yıllar önceydi.

Adam- Ama o yıllarda da sevgililer sevişiyordu.

Kadın- Eee?

Adam- Ne demek eee? Adamın senin memelerine bakıp, siz bir de bunları benim zamanımda görecektiniz, diye düşünmesi beni rahatsız ediyor.

Kadın- Mehmet'ten adam diye bahsetmen doğru değil.

Adam- Madem bizim için adam sayılmıyor, neden köftesini yemeye gidiyoruz?

Kadın- Sevgilim yıllardır bu saçma konuyu konuşuyoruz. Mehmet'le yıllar önce kısa bir ilişkimiz oldu, hepsi bu.

Adam- Ne kadar kısa?

Kadın- Ne bileyim ben, iki ay filan.

Adam- Memelerini görmesi için yeterli bir süre.

Kadın- Ben sana ilk erkeğim olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum.

Adam- İyi de bununla gurur duymasan iyi olur. Eski sevgililerinden bir takım kurma imkanımız olduğunu biliyoruz.

Kadın- Kabalaşma!

Adam- Peki inceltelim. En azından basketbol takımı kurabiliriz, yedeklerle tabii.

Kadın- Anladım. Sen hazırda sorun bulamadım, yaratmaya çalışıyorsun.

Adam- Hayır. Sadece insanların ayrıldıkları insanlarla sürekli buluşup görüşmelerini anlamıyorum. ‘‘Tanıştırayım yeni sevgilim, eski sevgilim. Bu da eski sevgilimin yeni sevgilisi ve tabii yeni sevgilimin eski sevgilisi’’. Ne güzel değil mi? Hepimiz birbirimizin her yerini ezbere biliyoruz.

Kadın- Buna çağdaş yaşam deniyor işte.

Adam- Nesi çağdaş bunun? Biraraya gelmemesi gereken insanların toplanıp birbirlerine çağdaş çağdaş gıcık olmalarının ne manası var? Zira benim o Mehmet'i sevebilmem tıbben mümkün değil. Ama etraf uyuz olmasın diye ona gülmem, hatta belki de köfteleri pişirmesine yardım etmem gerekiyor. Hiçbir şey olmamış gibi. Hiçbir ortak yanımız yokmuş ya da bir sürü ortak yanımız varmış gibi.

Kadın- Son söylediğin cümleyi anlamadım.

Adam- Mehmet'le ortak yanımız senin memelerin. Ve bu ortaklık beni rahatsız ediyor.

Kadın- Sürekli memelerimden bahsettiğinin farkında mısın?

Adam- Özür dilerim. Mehmet'ten izin almalıydım! Ne de olsa, memelerin üzerinde onun da hakkı var!

Kadın- Bütün bu söylediklerini saçmasapan bulmakla beraber, eğer bu konuda birisi problem çıkaracaksa o Mehmet olmalı. Çünkü o varken, sen yoktun!

Adam- Tamam, işte ben de bu yüzden onu köfte yemeye çağırmıyorum.

Kadın- Acıklı olan şu: Biz seninle beraber olmaya başladığımız günlerde ben önceki ilişkilerimi sana uzun uzun anlattım. Ve sen de büyük bir anlayışla dinledin. Ama sonuçta erkek olduğun için bana sahip olduğunu hissettiğin andan itibaren masken düştü. Tarihime bile sahip çıkmaya başladın! Senden önce hayatıma giren herkesden nefret ediyorsun!

Adam- Ama listede öyle adamlar var ki...

Kadın- Kimi kastediyorsun?

Adam- Mesela o cüce olan, neydi adı?

Kadın- Cemalettin'i mi diyorsun?

Adam- Evet Cemalettin. İsmi kendinden uzun. Salaklığa bak. Bir cücenin adı en fazla Can olmalı. Ama kompleks işte. Ailesi uzun göstersin diye dikine çizgili bir isim koymuş. Cemalettin! Duyan bir şey sansın diye!

Kadın- Aklın sıra aşağıladığın o adam üç kez TÜBİTAK'tan öldül aldı.

Adam- Biliyorum, yılın en kısa boylu bilimadamı ödülü.

Kadın- Herkes senin gibi biçimsel bakmıyor olaylara.

Adam- O da davetli mi?

Kadın- Gelir herhalde. Mehmet'le iyi arkadaştır.

Adam- Hadi buyrun! Ne bu? Eski sevgililer toplanıp kongre mi yapacağız?

Kadın- Mehmet'le beni Cemalettin tanıştırmıştı zaten.

Adam- Öyle mi? Ne güzel. Ne demişti tanıştırırken: ‘‘Mehmet benim boyum kısa, memelere yetişemiyorum, sen bir baksana!’’

Kadın- Sen gerçekten çok iğrenç bir insansın.

Adam- Asıl iğrenç olan sensin. Ben birlikte olduğum bütün kadınları toplayıp pirzola yapıyor muyum? İyi biz de toplanalım o zaman.

Kadın- Toplanırsanız haberim olmasın. O kadar beşinci sınıf kadının arasında görünmem doğru olmaz!

Adam- Doğru. Benimkilerin arasında TÜBİTAK ödülü alan yok. Ama hepsi hiçbir yardıma muhtaç olmadan üst raftan kitap alabiliyor.

Kadın- Bu kadar iğrençlik yeter! Geliyor musun, gelmiyor musun?

Adam- Bağırmadan konuş benimle!

Kadın- Ben bağırmıyorum!

Adam- Bağırıyorsun!

Kadın- Geliyor musun sen?

Adam- Hayır! Gelmiyorum!

Kadın- Sen bilirsin! Ben gidiyorum!

Adam- Sen benim yüzüme kapı çarpamazsın! Zıkkımın kökünü yiyin orada, tamam mı? Yalnız Mehmet'e söyle: Benimle ilgisi yok, o memeler benden önce sarkmıştı!

Yazarın Tüm Yazıları