Her kurum kendi görevini yapmalı

ARTAN uluslararası sermaye akımlarıyla oluşan döviz fazlasının döviz kurları üzerine aşağı yönde baskı yapması gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunlarından biri haline gelmişti.

Bu sorunla mücadele etme arzusu çeşitli çözüm önerilerini de beraberinde getirdi.

Önerilerden biri bankacılık kesiminin risk yönetimine yönelik olan bazı parametrelerin değiştirilerek bankaların daha fazla döviz tutmalarını teşvik etmek biçiminde özetlenebilir. Bu yolla, artan döviz arzının karşısında döviz talebi artırılacak ve döviz kurlarının aşağı yönde gitmesi bir ölçüde engelleneceği düşünülmektedir.

ARAÇ-AMAÇ KARGAŞASI

Ekonomi politikalarında varılmak istenen hedef kadar, hedefe yönelik olarak kullanılacak araçlar da önemlidir
. Tespit edilen hedeflere varmak için en etkin ve en az maliyetli araçların seçilmesi esastır. Sapla saman birbirine karıştırılmamalıdır.

Bankacılık kesiminin risk idaresine yönelik olarak kullanılan parametrelerin bir takım makro hedeflere ulaşabilmek için kullanılması, hedef doğru da olsa, yanlış araç kullanımı demektir. Çünkü, risk idaresi bir konudur, makro ekonomik hedefler bir başka konudur. Bu iki konu birbirine bağlı hale getirildiğinde, zaman içinde ya makro hedeflerden ödün verilecektir ya da risk idaresi risk idaresi olmaktan çıkacaktır.

Bankacılık Üst Kurulu (BDDK) gibi siyasetten bağımsız ve yalnızca bankacılık sektörünün gözetim ve denetiminden sorumlu bir kuruluşun kurulmasının ardında da bankacılık kesiminin gözetim, denetim ve risk idaresinin başka hiçbir şeyle karıştırılmaması gerektiği ilkesi yatmaktadır. Aksi taktirde, bankacılık sektörünün gözetim ve denetimi Merkez Bankası tarafından da yapılabilirdi. Ama, para politikası ve bankacılığın denetiminin aynı çatı altında olması para politikası ile bankacılık kesiminin sağlamlığının birbirine karıştırılması riskini taşır. BDDK gibi bir kurumun kurulmuş olması bu riskten kaçmak anlamına gelir.

RİSK İDARESİ

Genellikle, çeşitli makro ekonomik dengeler içinde çaresizlik içinde makul gibi görünen öneriler oluşturulur. Örneğin, Hazine borçlanmakta zorluk çekerse, bankaların Hazine bonosu tutma zorunlulukları artırılır. Bankacılık sektörü kar etmekte zorlanıyorsa, mevduat munzam karşılıkları düşürülüp, düşen kısım kadar bankaların Hazine bonosu tutması zorunlu kılınır. Bütün bunlar para politikası, borçlanma politikası ve bankacılık sektörünün risk idaresinin birbirine karıştırılmasıdır. Ya risklerden fedakarlık edip para politikası oluşturulmaktadır ya da daha fazla risk pompalayarak doğru olmayan kamu finansmanı politikasının devamı sağlanmak istenmektedir.

Döviz kurlarının düşmesini önlemeye yönelik olarak da bankaların daha fazla döviz tutmalarını istemek benzer bir olgudur. Bir başka ortamda, döviz kurları fırlama eğilimi gösterdiği zaman da bankaların döviz satmaları istenecektir. Hangisi doğrudur? Bankaların daha fazla mı yoksa daha az döviz tutmaları mı doğrudur? Makro ekonomik hedeflere göre bankacılıkta risk idaresi yaklaşımı eninde sonunda bankaların çok zor durumlara düşmesi anlamına gelir. 2001 yılında yaşananların bir bölümünün arkasında bankacılık sektöründe risk idaresi ile makro ekonomik hedeflerin karıştırılması olgusu yatmaktadır.

Not: Dünkü yazıdaki grafikte sol eksen basım hatası nedeniyle yüzde -10 ile yüzde 50 arasında çizilmiş görünmektedir. Grafikteki eğiriler doğrudur, ama sol eksende minimum nokta yüzde 1, maksimum nokta yüzde 5 olacaktı.
Yazarın Tüm Yazıları