Her bayram hüzünlü biter!

HER güzel şey gibi bayramlar da biter; çocuklar dahi kendilerine cennet olan bayramlardan er geç uyanırlar.

Yarın sabah; hele hele sömestr tatilinin ardına gelen uzun bayramdan sonra ilk kez yine erkenden uyanacaklar ve hayatın gerçekleri ile bir kez daha yüzleşecekler.

Sabah ışığı daha alacakaranlıktan görevi devir almadan sıcak yataklarından çıkacaklar, annelerinin çağrısı ile rüyanın bittiğini fark edecekler. Kendilerine geç kaldıkları hatırlatılacak, 1 dakika daha yatakta kalma istekleri reddedilecek, hatta yatakta gerinmelerine dahi izin verilmeyecek. Henüz bir sabah evvel babaları ile oynaştıkları yataklar terk edilecek, surata çarpılan soğuk su hayatın gerçeklerini hatırlatacak.

Çocuk cenneti, bir kez daha kavuşma hasreti anında iliklere işleyerek, bir anda terk edilecek.

Nedense; akla hemen 15 gündür tamamen unutulan karnedeki kırıklar gelecek!

* * *

Ben pazar akşamlarını da, bayramların sonunu da oldum olası sevmem. Mahzun olurum.

Pazar akşamları her türlü tatlı rüyadan er geç uyanmak gerektiğini anlatır bana!

Cumartesi, pazar haytalar gibi sokaklarda koşulmuş, toz toprağa karışılmış, mahalle maçı kazanılmış, peder bey cumartesi akşamı mahalle kebapçısına götürmüş, pazar öğleden sonra temiz giysiler giyilmiş, belediye otobüsü ile Melahat Teyzelere gidilmiş, ballı çörek yenmiş, Melahat Teyze'nin iç gıcıklatan yaşıt kızı doyasıya seyredilmiş, hatta bir ara punduna getirilip yeteri kadar yanına yaklaşılıp; taze tende taze saç kokusu ciğerlere çekilmiştir. Kız da, iç çekme abartılı olduğu için durumu fark etmiş, fettan bir dudak bükme ile ‘‘aşk-ı memnu’’yu onaylamıştır.

* * *

Bütün bunlardan sonra pazar akşamı hamamdaki odun sobası yanacak, anam beni derimden deri söker gibi haşlak su altında şartlayacak, sonra engizisyon mahkemesinde alınmış karar gereği tırnaklarımı sökecek -pazartesi sabahı tırnak muayenesi vardır-, salonda önden tedbir alınarak ağzına kadar kömür doldurulan ve artık şişkoluktan homur homurdanan sobanın karşısında kuruyana kadar kızartacak -kuruduğumun ispatı yanaklarımın sıcaktan al al olmasıdır-, bir de üstüne üstlük sanki ben zorla kendimi ona yıkatırmışım gibi, intikam amacı ile saçlarımı bir havlu ile koparırcasına çekerek kurulayacaktır.

* * *

Bu arada benim aklıma o ana dek umurumda dahi olmayan ertesi günkü ödev düşecek, Şenel öğretmenin ödevini yapmayan çocukların kulaklarını gözlerden yaş getiren bir teknikle nasıl çektiğini hatırlayacağım ve son okul dönüşü nereye attığımı dahi hatırlamadığım çantamı bulup, ödevi çiziktirmeye çalışacağım.

50 yaşında hálá pazar akşamlarını sevmem. Pazar akşamları tatlı bir rüyadan sonra Şenel öğretmenin kulak çekme seanslarına geri dönüştür.

* * *

Bayramlar bittikleri için mi cennettirler?
Yazarın Tüm Yazıları