Hadi Uluengin: Yeni ilericilik

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Siyaset lugatında bazı öyle deyimler vardır ki, bunlar zamanda, mekanda ve yorumda izafi olduklarından, tutan kopartır hesabı, her tarafa çekilebilirler.

Bilhassa da, kim daha fazla şamata yaparsa onun elinde kalırlar.

‘İlericilik’ kavramı gibi !

* * *

KUŞKUSUZ, çok sonra terminolojiye girse bile son tahlilde 1789 aidiyetini taşıdığından, bu kavram ‘sol kültür’le özdeşleşir. Kökeni Rousseau'ye uzanır.

Zaten, deyimi 20. yüzyıl ortalarına doğru komünistler gaspetmiştir.

KGB imzalı ‘İlerici Cephe’den, TKP güdümlü ‘İleri Gençlik Birliği’ne dek, tanımlama Bolşevik tekele geçmiştir. ‘İlericiliği’ nalıncı keseriyle yontan kızıllar enayi ve cahil ‘yol arkadaşları’ tavlayarak, her kim ki, totalitarizmi reddediyor ve özgürlükcülüğü savunuyor, derhal ‘gerici’ yaftası vurmuşlardır.

Düşünün ki, hayatın akışına direnen ve ahı gitmiş vahı kalmış dinozorlardan oluşan ‘politbüro’lar ve onların ‘sol’ müttefikleri ‘ilerici’; buna karşılık dönüşümü temsil eden insan grupları ve fikir akımları ‘gerici’ damgasını yemişlerdir.

Aslına bakarsanız, ‘Kötülükler İmparatorluğu’nun bir üfleyişle çöküşüne rağmen yukarıdaki kalpazanlık özellikle ‘periferi ülkeleri’nde ve köhne zihin kalıplarını aşamayan meczup çevrelerde bugün de sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Örneğin, sivil demokrasiden ekonomik özelleştirmeye tüm modern dinamiklere küfür savuran bizim ‘nasyonal cumhuriyetçi’ler kendilerini ‘ilerici’; çağdaş dünya yandaşlarını ise ‘gerici’ diye tanımlaya hala cüret edebilmektedirler.

Yaygara ve yalan bol ya, zeytinyağı gibi üstte kalmaya çabalamaktadırlar.

* * *

OYSA, Bolşevik tekne kalıntılarının ve ‘nasyonal cumhuriyetçi’ meczupların şamatası vız gelir, şimdi dünya sathında bir ‘yeni ilericilik’ oluşuyor !

ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya ve Brezilya önderlerinin katıldığı ve hafta sonu Floransa'da toplanan ‘İlerici Zirve’yi kastediyorum.

Her şeyden önce düşünün ki, toplantının ev sahipliğini eski bir komünist olan Massimo D'Alema üstlendi. Baş köşeye de, aynı komünistlerin fi tarihinde ‘can düşman’ bellediği Birleşik Amerika'nın ‘bir numara’Clinton'ı oturttu...

Dünyanın yaşadığı muazzam dönüşüm bundan daha iyi biçimde sembolleşemez!

Zirve öz itibariyle, ‘sol’ veya ‘liberal’ en üst düzey dünya liderlerinin beyin cimnastiği yaptığı ve çağdaş evrimi tartıştığı bir fikir forumu oldu.

‘Sosyalist Enternasyonal’in yerini almasa da Atlantik'in iki yakasını ilk kez bir araya getiren bu tarihi birleşim hem küreselleşmenin yan sorunlarına parmak bastı; hem de seksenli yılların ‘muhafazakar devrim’ efsanesine karşı şükür, giderek ivme kazanan ‘sosyal liberalizm’i teyid etti.

Kuşku yok, Floransa Zirvesi lügate ‘yeni ilericilik’ kavramını soktu.

* * *

HEMEN belirteyim, bu kavram henüz pişmemiştir. Zamanla yerine oturacaktır.

Çok özetlersek, ABD, İngiltere, Almanya ve Brezilya ‘sosyal liberalizm’in ‘liberal’; Fransa ve İtalya ise ‘sosyal’ yanına yakın gözüküyorlar. Anglo - Sakson ekolle Latin ekol arasında farklılık mevcut. Daha sentez oluşmuş değil.

Fakat Floransa şunu kesin vurguladı ki, bugün ne ‘ilericilik’, ne de ‘sol’ siyasi ve iktisadi liberalizmden soyutlanarak düşünülemez. Ortak payda budur.

Ama aynı liberalizm mutlaka ‘sosyal’ boyut da içermelidir! İnsaniyetçi ve paylaşımçı dürtüler yansıtan ‘sol kültür’ ancak bu sayede okka altına gitmez.

Dolayısıyla, ‘yeni ilericiliğin’ tartışması ‘sosyal mi, liberal mi’ gibi köhne bir tema üzerinde cereyan etmeyecektir. Doğrultu şimdiden netleşmiştir.

Tartışma, ‘sosyal’in ve ‘liberal’in karışımındaki doza ilişkin olacaktır.

Biline ki, Bolşevik tekne kalıntıları ve ‘nasyonal cumhuriyetçi’ meczuplar istedikleri kadar şamata yapsınlar, onların ‘ilericiliği’ çoktan bitmiştir.

‘Sol kültür’ün ‘yeni ilericiliği’ni ‘sosyal liberalizm’ belirleyecektir.



Yazarın Tüm Yazıları