Hadi Uluengin: Çipli kimlik

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

ELEKTRONİK ‘çip’li yeni kimlik kartlarına ilişkin olarak dünkü gazetelerde yayınlanan haberler beni hem olumlu, hem de olumsuz düşüncelere sevketti.

Önce olumludan başlayayım, hüviyet belgelerinin çağdaşlaştırılması için insiyatif alan İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ı kutlamak gerekiyor.

Çünkü, bırakın ekmek karnesi ve kömür deposu mühürleriyle dolu ve bakkal veresiye defterini andıran eski ‘kafa kağıtları’nı, yok mahalle adıydı, yok cilt numarasıydı, yok anasının nikahıydı, yok babasının kavuğuydu, bugünkü nüfus belgelerimiz dahi anokronik bir idari zihniyetin aynasını yansıtıyorlar.

Benim için diğer çok, çok olumlu noktayı ise yeni kartlarda din ibaresine yer verilmemesi yaklaşımın bakanlar kurulunda ağırlık kazanması oluşturuyor.

Bu soruna zaten kaç defa değinmiştim, gerçekten laik ülkelerde, gizli bir ayırımcılığa zemin hazırlayan böyle bir hane kimliğe asla kaydedilemez!

Şimdi yanlıştan dönmeye kararlıysak ne mutlu bize ve tekrar tebrikler...

* * *

BUNA karşılık medeni hal bab'ında net bir fikrim yok. Ama sanırım ki aile durumu zikredilmediği takdirde evli çapkınların işi daha bir kolaylaşacaktır.

Bendenizin böyle bir meselesi mevcut değil, dolayısıyla tarafsızım...

Kan grubu konusunda da biraz müteredditim. Allah göstermesin, kaza anında acilen gerçekleştirilecek globülin nakli açısından faydalıymış gibime geliyor...

Fakat yukarıdaki iki nokta öyle atla deve yapılacak şeyler değil ve olumsuz, daha doğrusu kaygılı düşüncelerim bunlardan kaynaklanmıyor.

* * *

ENDİŞELENİYORUM, zira iyi niyetlerinden kuşku duymadığım yetkililer şu an, varlığımıza ilişkin bütün detayları ‘çip’i aracılığıyla bilgisayara aktarmak yeteneğine sahip olacak olan bu yeni kimlik belgelerinin fişleme anlamına gelmeyeceği güvencesini verseler de, ben bundan o kadar emin değilim.

Ne yalan söyleyeyim, George Orwell'in romanındaki ‘Büyük Birader’in beni doğumumdan ölümüme dek salise be salise izleyebileceği fikri korku salıyor.

Okuldan kaçtım diye tard mı edilmiştim; içkili direksiyon tutmaktan ceza mı almıştım; ‘fikir suçundan’ mahkumiyet mi yemiştim; borcumu ödeyemediğimden hacze mi uğramıştım; komşu dalaşından dolayı karakola mı düşmüştüm, illa kaydedilecek demiyorum ama bunların hepsi o minik hafızaya kaydedilebilir.

Ekranın önündeki şahıs benim bütün hayatımı anında okuyabilir.

Artı, velev ki yeni nüfus belgesinin görünüründe dinim, baba adım, medeni halim bulunmasın, örneğin şu an azınlıkların pasaport kod numaralarında olduğu gibi tüm bunlar da en ince detaylarına dek ‘çip’ime yerleştirilebilir.

Her kimlik kartı ‘Büyük Birader’in kendi arşivinde sakladığı ve istediği an kullanabileceği çok kabarık bir ‘sabıka dosyasına’ (!) dönüşebilir.

* * *

KUŞKUSUZ, sorun Türkiye'ye özgü değil ve genel bilişim toplumunu kapsıyor.

Onun totalitarizme potansiyel zemin yaratma tehlikesiyle bütünleşiyor.

Zaten işte bu yüzden de, bırakın hüviyetleri, sigorta kartlarında ve şöför ehliyetlerinde dahi ‘çip’ olup olmayacağı; olursa neleri içereceği; ilave bilgi eklenmemesi için nasıl bir kontrol geliştirileceği konuları bütün Batı ülkelerinde çok hararetli biçimde tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor.

Normal, zira sorun devlet-yurttaş ilişkisini en birinci derecede ilgilendiriyor ve demokrasiyle-totalitarizm arasındaki çizgiyi belirliyor.

Dolayısıyla, diyorum ki, ne kadar iyiniyetli ve pratik çözümlü bir yaklaşımdan kaynaklanırsa kaynaklansın, şu elektronik kimlik kartı meselesi öyle bakanlar kurulu kararıyla şıppadak halledilecek bir konu değildir.

Sorunun kamuoyu önünde ve bütün yönleriyle tartışılması gerekmektedir.

Çünkü belli mi olur, maazallah ekranın arkasında ‘Büyük Birader’ oturursa, kimlik ‘çip’imizi değil canımıza okur...

Yazarın Tüm Yazıları