Güneydoğu gezisinin ardından

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Gazetecilik titizliğine ve ciddiyetine son derece güvendiğim Sezai Şengün'ün haberini dün Ankara büronun gündeminde okuyunca Genelkurmay'ın gazeteci ve yazarlar için düzenlediği Güneydoğu gezisinin arkasında, bize açıklananların yanı sıra çok önemli bir nedenin daha yattığını anladım.

Sezai Şengün'ün haberi şöyle:

‘‘ABD'nin uyguladığı örtülü silah ambargosu karşısında sabrı taşan Türkiye son noktayı koyuyor. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, pazartesi günü başlayacak olan ABD temasları sırasında Türk Ordusu'nun bir başka ambargoya tahammülü olmadığını net bir dille ortaya koyacak.’’

Sanıyorum Çevik Bir Paşa yarın ABD'ye giderken koltuğunun altında bizlerin Güneydoğu'yla ilgili yazılarımızdan oluşan dolgun bir dosyayı da birlikte götürecek.

Amerika'dan alınacak silahların teslimini Kürt halkına karşı kullanıldığı gerekçesiyle durduran Kongre ve Amerikan Yönetimi'nin haksızlığı bizlerin izlenimlerinin de aktarılmasıyla ortaya konacak.

ABD'deki Yunan lobisinin etkili çalışması sonucu Türkiye uzun bir süredir savunma ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor.

Parası ödendiği halde Türkiye'ye teslimi engellenen ve ancak aylar süren gayretler sonra alınabilen fırkateynler de aynı ambargonun kurbanıydı.

Bu fırkateynler güneydoğuda mı kullanılacaktı?

Tabii ki hayır. Ama insan hakları ihlalleri gerekçesiyle yürürlüğe giren ambargo, Türkiye'nin savunmasını zaafa uğratır hale geldi.

* * *

GÜNEYDOĞU'da zilaret ettiğimiz güvenlik noktalarında ve yerleşim birimlerinde edindiğim izlenimde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin halka dışkı yedirme noktasından halkın normal yaşamının sürdürebilmesi için onun güvenliğini sağlamanın yanı sıra kendi olanaklarıyla ona hizmet götürme noktasına geldiğini gözlemledim.

Lice'de halka iş olanağı sağlayarak bölgeye yeni bir umut aşılayan mermer fabrikasını korumak için askerler büyük gayret gösteriyor.

Bir komutanın, ‘‘Şimdi bütün gücümüzü PKK'nın hedefi haline gelen bu fabrikayı korumak için harcıyoruz’’ sözleri bunun açık kanıtıydı.

Terör örgütü, fabrikanın kapanması için elinden geleni ardına koymuyor. Geçenlerde işçilerin ve fabrika müdürü ile İtalyan mühendisin de aralarında bulunduğu minibüs kaçırılmış. Ve düzenlenen operasyonla 24 saat gibi kısa bir zaman içinde kurtarılmışlar.

Olayı aktaran komutan, sivillere bir zarar gelmesin diye operasyonun son derece dikkatli yapıldığını bu sırada bir korucunun ve bir askerin yaşamlarını yitirdiklerini söyledi.

Bu ve bunun gibi birçok örnek, gelişmiş askeri araç gereç ve silahların, teröristlere karşı mücadelenin halka zarar vermeyecek biçimde yapılması için ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyordu.

* * *

GEZİNİN iç kamuoyuna yönelik en önemli mesajı da Diyarbakır'daki son gün Yedinci Kolordu Komutanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt'ın sözleriyle dile geldi. ‘‘Bizim görevimiz terörist ile mücadele, terörle değil.’’

Terörü besleyen ortamın kurutulması için sivil otoritenin çözümler üretmesi gerekiyor.

Ancak bu çözüm artık 10 yıl önce tartışılan çözüm önerileriyle sağlanacak gibi görünmüyor.

Sloganlara ve kalıplara saplanmadan Türkiye'nin tüm dinamiklerini seferber etme zamanı geldi geçiyor.

‘‘Bölücülük’’ya da ‘‘faşistlik’’ suçlamalarıyla kimsenin kimseyi susturmayacağı özgür bir tartışma ve hesap sorma ortamını yeşertmek bunun ilk koşulu.

Çünkü sorun artık ne sadece ekonomik ne de sadece Kürt sorunu.

Ne bölgeye elektrik götürmek, su sağlamak okul açmak yeterli.

Ne de bölge halkına Kürtçe televizyon izni vermek, Kürt kimliğinin tanınması yeterli.

Sorun, bütün Türkiye'nin sorunu.

Sorun, Türkiye'de mekanizmaları işlemez hale getiren yolsuzluk ve siyasi gücü suistimal eden, hukuk düzenini hiçe sayan keyfilik sorunu.

Bunun çözümünde de ilk adım dokunulmazlıkların sınırlandırılması olacak.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin dış tehdide karşı caydırıcılığını artıracak donanıma sahip olması da, Türkiye'nin enflasyonu yenip her bölgesinde zenginlik üretecek motivasyonu ateşlemesi de buna bağlı.

Yazarın Tüm Yazıları