Görevimiz İstanbul

Tamamı Türkiye’de çekilen ilk filmin Bollywood değil Hollywood yapımı olmasını tercih ederdik tabii ama şimdilik buna da şükür demekten başka çaremiz yok.

Görevimiz İstanbul (Mission İstanbul), bundan 1,5 yıl kadar önce Hindistan’a giden Atilla Koç’un onlara "gelin burada film çekin" çağrısının sonucu olarak ortaya çıkmıştı.

Şimdiki Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da desteğe devam edince 50 milyon dolar bütçeli bu film ülkemizde çekildi.

Filmin galası 24 Temmuz’da Bombay’da yapılacak ve galaya Türkiye’den Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik katılacak.

27 ülkede birden vizyona girecek olan Görevimiz İstanbul’un Türkiye’nin tanıtımı açısından önemli olacağına şüphe yok. Ülkenin nasıl ve ne kadar tanıtıldığını görmek için ise burada vizyona gireceği ekim ayını beklememiz gerekiyor.

Görevimiz İstanbul ilginç bir film. Özellikle de müzik kullanımı açısından. Aksiyon filmi de olsa söz konusu olan bir Bollywood yapımı. Yani müzik ve müziğin eşlik ettiği görüntüler çok önemli.

O kadar önemli ki müziklerde imzası olan Ege’nin şarkılarına çekilen klipler filmin içinde yer alıyor (Ege de bir sinema filminde rol almış oldu böylece). Üstelik bunlar aynı zamanda müzik kanallarında video klip olarak gösterilecek.

Böyle bir şey bizde de yapılabilir mi acaba?

Bir filmin içine yerleştirilecek bir klibi televizyonlarda izlesek ya da televizyonlarda dönen kliplerden biri bir filmin içinde yer alsa çok da güzel olur bence.

Film tekliflerini geri çeviren ünlü şarkıcılarımızı böylece beyazperdede görmüş oluruz.

İspanya’ya gittim, özür diliyorum

İspanya; flamenkonun ve ne yazık ki boğa güreşlerinin ülkesi.Burası pek çok hayvansever gibi benim de kara listemde.

Boğa güreşlerini düşünün ve bir kereliğine de olsa kendinizi görüntüde ihtişamlı ve güçlü olan o hayvanların yerine koyun.

Siz sırtınıza yediğiniz şişlerle, güçten düşüp, tökezledikçe hep birlikte sevinç çığlıkları atsınlar.

Bu iğrençliğin yaşandığı bir ülkeye gitmek ister misiniz?

Ben hiçbir zaman istemedim, istemediğimi de her fırsatta dile getirdim.

Spor adı verilen bu vahşetin sporla ya da insanlıkla alakası yok bir kere.

Dahası AB üyesi olan bir ülkede buna izin veriliyor olması, insan hakları, hayvan hakları diye atıp tutan, mangalda kül bırakmayan AB’nin de sorgulanmasını gerektiriyor, o da ayrı.

Ve işte ben tüm bunları düşünürken, geçen gün yeminimi bozup İspanya’ya uçmak zorunda kaldım.

Orada Lenny Kravitz konserini izledim ve sonrasında bu ünlü rock’çıyla röportaj yaptım.

Kravitz röportajı bu haftasonu Kelebek’te yayınlanacak ama ben fırsat bulmuşken, bugünden hayvanseverlerden özür dilemek istiyorum. Turist olarak asla ayak basmayacağım bir ülkeye iş nedeniyle gitmek zorunda kaldım.

Tek avuntum, 21. yüzyılda hayvanların aşağılanmasını ve işkence görmesini alkışlayan bu AB! ülkesine beş kuruş döviz bırakmadan dönmüş olmak.

Bodrum ve gece hayatı

Birkaç gündür Bodrum’da Mandal Otel’deyim. Burası plaj, deniz avantajını iyi kullanması ve müşteri geri dönüşünü sağlaması sayesinde dolu, ama Bodrum’daki diğer oteller için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil.

Erken başlayacak olan Ramazan, sezonu zaten kısaltmış durumda. Buna bir de kimsenin para harcamak istememesinden kaynaklanan ilgi azlığı eklenince haliyle otel sahiplerinin tadı kaçıyor.

Peki bu boş otellere neden her gün bir yenisi ekleniyor?

Bunların bir kısmını para aklama operasyonu olarak açıklıyorlar. Kalanı ise Bodrum’un Bodrum olduğu iki-üç yıl öncesinde bir hevesle başlamış yatırımlar.

Bu gittiğimde de görüm ki Bodrum’da değişmeyen tek bir şey var, o da gece hayatı.

Bodrum ve geceler o kadar özdeşleşmiş ki, elde bir avuç insan kalsa da bu eğlence devam ediyor.

Güverte’nin her hafta dolup taştığını biliyorum. Kenan Doğulu’yu ağırlayan Bianca Beach Club da bu hafta iki gece üst üste doluydu.

Bodrum’da geceler festival gibi, insan her defasında aynı heyecanla, yeniden katılmak istiyor.
Yazarın Tüm Yazıları