Global Isınma Senfonisi

Buzulların ortasında ürkütücü, sonsuz bir sessizlik.

Sessizliğin sesi banda kaydediliyor. Kütleler halinde aniden kopan buzullar. Kopuşun çığlığı banda kaydediliyor. Foklar aniden denize dalıyor. Denizin yarılmasıyla sıçrayan su sesi banda kaydediliyor.

Nuh Tufanı ya da Gılgamış Destanı’nda uzun uzun anlatılan sel baskınları. O dönemin inancına göre, tanrıların gazabı.

Oysa, o tufan ya da sel baskını global ısınmanın ilk işaretleri. Son otuz bin yılda denizler yetmiş metre yükselirken, hava sıcaklığı sekiz derece artıyor.

İnsanlığın bu gazabın tanrıların değil, doğanın gazabı olduğunu anlamaları için birkaç bin yıl geçiyor.

Maya uygarlığı yok oluyor. Mayalılar daha çok mısır tarlası için, daha çok orman kesiyor. Daha çok orman kesmek, daha çok erozyon getiriyor. Çok erozyon, Maya uygarlığını tarihe gömüyor.

Sekizinci yüzyılda Pasifik Okyanusu’nda Paskalya Adası’ndaki uygarlıktan günümüze kala kala 390 sütun kalıyor. Doğal kaynakların insafsızca yok edilmesi, açlık ve iç savaşı beraberinde getiriyor. Bir ülke yok oluyor.

Yüzyılların gerisine gitmeye gerek yok.

Son yıllarda Tanzanya’da şarap ve çay üretimi düşüyor. Arjantin daha az et üretiyor, çünkü otlaklar eskisi gibi yeşil değil, koyunlar eskisi gibi gürbüz değil. Kenya’da fillerden zebralara kadar, her tür hayvan ölüyor. And Dağları’nda yetişen sığırlar daha az ot buldukları için daha az et, koyunlar daha az yün, inekler ve keçiler daha az süt veriyor. Tayland’da daha az kahve, daha az mango yetişiyor.

YARIM DERECELİK ISINMA NELERE YOL AÇIYOR

Yeşillikler sararıyor, topraklar kararıyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, dünyanın dört bir yanında ya sel baskını ya kuraklık ya fırtına. Oysa, son kırk yıldaki ısınma sadece yarım derece.

Ama o yarım derece, o global ısınma, gıda ürünleri fiyatlarını yükseltiyor, insanları evinden, yurdundan ediyor, dünyanın pek çok bölgesinde, en az kırk ülkede açlık ve savaş çanları çalıyor. Bir bütün olarak hayatı dönülmez tehlikelerin eşiğine getiriyor.

O yarım derece, buzulları büyük kütleler halinde, asırlık yuvalarından kopartıyor. Bu kadar vurucu sonuçların yaşandığı bir ortamda, kütleler halinde kopan buzullar, global ısınmanın en romantik deneyine sahne oluyor.

Kopan her buzul parçası, 6 milyar insanı korkudan yerinden oynatırken, beş kişilik Amerikalı bir müzisyen grubu, Antarktika’da kendinden geçmiş, besteleyecekleri müzik için malzeme topluyor.

KOPAN BUZULUN SESİ BANDA KAYDEDİLİYOR

Buzulların ortasında ürkütücü, sonsuz bir sessizlik. Sessizliğin sesi banda kaydediliyor. Kütleler halinde aniden kopan buzullar. Kopuşun çığlığı banda kaydediliyor. Foklar aniden denize dalıyor. Denizin yarılmasıyla sıçrayan su sesi banda kaydediliyor.

Balinaların fışkırttığı su, penguenlerin birbirlerine kurları ya da kavgaları sırasında çıkardıkları sesler banda kaydediliyor. Rüzgarın uğultusu, fırtına, şimşek, karların inceden inceye süzülüşü, hepsi bantta. Bestelenmek üzere.

Çevrede en az yüz yıldır, belki de daha fazla, tek bir insan izi yok. O müzik grubu tam bir mevsim, yaklaşık üç ay dünyadan elini, eteğini çekiyor. Sadece ses kaydederek, kendini Antarktika’nın vahşi doğasına bırakıyor.

O vahşetin yaratacağı çok sesli, modern senfoniyi uzak olmayan bir zamanda, evinizdeki CD’de dinlerseniz, hiç şaşırmayın.
Yazarın Tüm Yazıları