Girit’in hüzünlü öyküsü

AŞAĞIDA okuyacağınız yazıyı ben 2003 Aralık ayında yazdım. O zaman da Kıbrıs’ta endişe verici gelişmeler vardı. Şimdi de oluyor.

Talat ile Rum lider Hristofyas yayınladıkları ortak bildiride "Gelecekteki Birleşik Kıbrıs’ta tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularında ilke anlaşmasına vardıklarını" açıkladılar.

"Tek Egemenlik, tek vatandaşlık" Türklerin Rum egemenliğini kabul etmesi demektir.

Tarih aynı oyunların Girit’te de oynandığını yazıyor. Okuyalım:

"Girit, Muğla kıyılarına 180 kilometre uzaklıktadır. Önce Bizanslıların egemenliğinde olan ada, 823 yılında Arapların eline geçti. 961 yılında ise yeniden Bizanslıların oldu.

Daha sonra adayı Cenevizliler ele geçirdi ve 15 kilo altına Venediklilere sattı.

1645’te Osmanlılar adayı fethetme harekátına girişti. 24 yıl süren kanlı savaşlardan sonra ada Osmanlı egemenliğine geçti.

Türklerin adayı alması Rumlar tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.

Venediklilerin kapattığı Ortodoks kiliseleri hemen açıldı.

Türkiye’den getirilen çiftçi, esnaf aileler yerleştirildi, camiler, medreseler, köprüler, kütüphaneler, çeşmeler yapıldı.

Bu özgür ortam nedeniyle çok sayıda Yunanlı da adaya gelip yerleşti.

1760 yılında adada 200 bin Müslümana karşı 60 bin Hıristiyan yaşıyordu.

Girit’teki ilk isyan 1770’te patladı. Ondan sonra da aralıklarla sürdü.

* * *

1821’de başlayan Yunan isyanı 1825’te bastırıldı ama 1830’da Batılı devletlerin zorlamasıyla bağımsız Yunanistan kuruldu. Hemen ardından da Girit’te ayaklanma çıktı.

Bu isyan bastırıldı ancak Rumlar 1841 ve 1859’da yeniden ayaklandı.

Türklere yönelik katliamlar başladı. Bunların en büyüğü ve kanlısı 1866 yılının 16 Ağustos’unda Selino Kasabası’nda oldu.

Binlerce Türk katledildi. Ama Batı bu katliamları görmezden geldi.

Bundan cesaret alan ada Rumları 2 Eylül 1866’da "Enosis" ilan ettiler ve Girit’in Yunanistan’a bağlandığını açıkladılar.

Bu sırada adada 16 tabur Türk askeri bulunmasına rağmen Osmanlı Devleti hiçbir şey yapamadı.

Katliamlar, Yunan Albay Koreneos önderliğinde aralıksız sürdü.

* * *

Sonunda baskılara dayanamayan Osmanlılar, Girit’e özerklik vermeyi kabul etti ama Rumlar bunu reddetti.

Batılı ülkelerin yoğun baskısıyla bu özerklik daha da genişletildi.

Ardından bir Yunanlı vali atandı. Böylece adada Osmanlı egemenliği fiilen sona ermiş oldu.

1909’a gelindiğinde sallantıda olan Osmanlı İmparatorluğu Girit’i düşünecek halde değildi.

O günlerde Avusturya Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini açıkladı. Osmanlı Devleti buna da sesini çıkaramadı.

Bunu fırsat bilen Girit Rumları adanın Yunanistan’a ilhak edildiğini açıkladı. Yunanistan da adayı topraklarına kattığını dünyaya duyurdu.

Bu karar Türk toplumunda büyük infial uyandırdı. Heyecanlı ama hüzün dolu gösteriler yapıldı.

Sonuçta ada milyonlarca insanın "Girit bizim canımız, feda olsun kanımız" feryatları arasında 1909’da Yunanistan’ın oldu.

Bugün adada tek bir Türk bile yaşamamaktadır."

İşte Girit’in hüzünlü öyküsü böyle.

Kıbrıs şimdi nereye geldi?

Talat’la Hristofyas el sıkışıp "Tek egemenlik, tek vatandaşlık" diyor.

Kıbrıs’a 9 bakanla çıkarma yapan Erdoğan ise "İki halk, siyasi eşitlik, iki kurucu devlet" diyor.
Yazarın Tüm Yazıları