Gingrich’in partisinden kazanan izlenimleri

Bu bir politika yazısı değildir. Amerika’daki araseçimler üzerinden toplumsal yaşamı anlama çabasıdır. Dinamikleri profiller üzerinden ele alma denemesi... Ancak yine de 13 yaşından küçüklere okutmayın. Bunu okuyacağına, bir öykü kitabına başlasın

Sandıklar doğu yakasında kapanmaya başlayınca akşam saat 20.00 gibi çıktım. Pennsylvania Caddesi üzerinde Ronald Reagan binasına...
Cumhuriyetçilerin kazanacağı az çok biliniyordu. O yüzden gece Washington’da verilecek seçim partilerinden Cumhuriyetçilerin düzenlediklerinden birini istiyordum. Newt Gingrich’le karısının verdiği partiye gittim.
‘Kırmızı Başlıklı Kız’daki kurt gibi. Konuşmaktan çenesi öne çıkmış. Sinirinden kaşları çatık kalmış. Sövmekten sesi çatallaşmış.
Karısının civciv sarısı saçlarıyla birleşince de ortaya tipik bir politika çifti çıkmış. Frapan, iddialı, yırtıcı, özgüveni sonsuz.
Salonda 700 kişilik bir davetli topluluğu vardı. İki dev ekran kurmuşlar. Fox, eyaletlerden seçim sonuçlarını geçerken... Köşedeki orkestra da kokteyl müziği çalıyordu.
Callista Gingrich çıktı önce sahneye. Elindeki metinden bir Cumhuriyetçi tiradı attı. Sonra da kalabalığa kocasını takdim etti. 2012’de adı başkan adaylığı için geçen... Cumhuriyetçilerin eski Meclis Başkanı Newt Gingrich’i.
Kalabalığa gelince, durum şu...
Jöleli saçları ve yanlarındaki manken gibi kızlarla ‘Bize bakın’ gürültüsü çıkaran yuppie’ler... Gösterişli gece kıyafetleriyle etrafı kolaçan eden genç kadınlar... Seyrek, biçimsiz pornocu bıyığıyla piyasa yapıp, arada Fox’ın seçim sonuçlarına göz atarken “Tamamdır Virginia!”, “Teşekkürler Indiana!” diye avazı çıktığı kadar bağıranlar... Lobiciler... Stratejistler...
Bazıları çok şık. Bazıları trekkinge gider gibi.
Bazıları çok popüler. Bazıları elinde viski, bütün gece salonda dört dönecek kadar yalnız.
Derken curcunanın ortasında Newt Gingrich çıktı sahneye. “Geliyoruz. Ülkeyi geri alıyoruz” diye kükredi. Sonra da sahnede senatör, milletvekili konukları ve telefon bağlantılarıyla saatlerce durum analizi yaptı. Bitmeyen seçim yorumları...
Demokratların bir partisi olsaydı profil daha mı farklı olurdu bilmiyorum!..
Ama bildiğim... O gece orada kimler yoktu derseniz...
Kafası çalışan bir doktora öğrencisi... Yetenekli bir sanatçı... Ya da dünyayı kendine dert edinmiş biri yoktu. Ben karşılaşmadım.

Senatör kriterleri

Böyle dediğime bakmayın. En keskin Demokrat düşmanı Newt Gingrich’in partisine gelenlerin profili, Amerika’da politikayla ilgilenen herkes lüzumsuz insandır sonucu doğurmaz.
Çay Partisi’nin başlattığı elit tartışmasını biliyorsunuz. Onları sevmeyen herkese ‘elit’ diyorlar. Ve kendileri ne kadar ırkçı, ne kadar faşist eğilimli olsa da... Karşılarındaki insanlar elit denilmesini bir suçlama gibi algıladığı için ağızlarını açıp bir cevap veremiyorlar!.. Sonuçta elit diye diye... Politikada bilgiyi, sağlıklı düşünceyi temsil eden ne varsa yıkıyorlar.
Temsilciler Meclisi’ni Cumhuriyetçiler ele geçirince yeni seçilen milletvekillerinin hikâyelerine baktım. Aşağı yukarı 100 kişi. Bir meslek analizi yapmışlar. Aralarında pizzacıdan gospel şarkıcısına yok yok. Ortak yönleri ise hemen hepsi eğitimsiz. Halk insanı!..
Bir tek Alabama’da siyah bir avukat fark ettim. O da hem Harvard’da hem Princeton’da hem de Oxford’da okumuş. Bir senatör için bile istisna...
Bir senatör için bile derken... İlginçlik şurada...
Temsilciler Meclisi Çay Partililere geçmiş olabilir. Onların ifadesiyle, elit olmayan gerçek halka. Ama garip bir sağduyusu var Amerikalıların. Bu kadar halktan olmak iyi değil dediler. Senato’yu devretmediler. Ve artık Çay Partisi deliliğinin uç noktası diyebileceğiniz Delaware’deki cadıya (mecazi değil), Nevada’daki taşra politikacısına seçim kazandırtmadılar.
Gingrich de biliyor bunu. Eğer başkan adayı olursa... Yanına alacakları o gece salona doldurduğu o insanlar olmayacak. Yine Ivy League üniversitelerinde okumuş... Sağlıklı düşünebilen... Dünyaya bakmayı bilen elitlerle çalışacak. Senatör kriterlerine bağlı kalacak...
Sistemin sinirlerini test ettiler. Olmadı!..

SEÇMENİN RUH HALİ

Dalgayı yaratan, kızgınlık ve sabırsızlık.
İki partiden kopan öfkeli mülteciler, Washington’a gecekondu kurdu. Çay Partisi!..
Hareket büyüdü. Çay Partisi Express, Freedom Works gibi alt gruplar doğdu.
Destek istediği kişilere Washington’ı ele geçirmeyi vaat edince de seçmen özgüven patlaması yaşadı.
YouTube çağında, eğitimine, birikimine bakmadan herkes kendi kendine ben neden yapamayayım diye sormaya başladı.
Tık rekoru kıranlar önseçimlerde aday oldu.
Makul olan kaybetti. Bağıran, hakaret eden, en manyakça fikri savunan, işsizliğin ezdiği insanların gözünde itibar kazandı.
Ve adaylar bir performans sanatçısı, seçmenler de yetenek yarışmasının jürisine döndü.

Fox, Fox, Fox

70’lerde halkı kilisenin elinden söküp alan medya ne kadar devrimciyse... Şimdi de Fox televizyonunun temsil ettiği vahşi yayıncılık, toplumsal yaşamda en az o kadar etkili.
Anchor’lar artık sadece anchor değil. Aktivist oldular!.. Meydanlarda binlerce kişi toplayıp siyaseten pozisyon alıyorlar. Zamanında bizde de Susurluk dönemi yaşananların, çok daha kapsamlı, geniş çaplısı...
Her şey o kadar aleni ki... O akşam partisine gittiğim Gingrich dahil Sarah Palin’den Mike Huckabee’ye 2012’de başkanlık için adı geçen birçok Cumhuriyetçi Fox’ın patronu Rupert Murdoch’un bordrosunda. Cumhuriyetçi Parti’ye yaptığı milyon dolarlık bağışlardan ise hiç bahsetmiyorum.
Güney eyaletlerine gidin. Kadınlara oy hakkı verildiği için Amerika’dan artık hiçbir zaman dâhi bir siyasetçi çıkmayacağını savunan seksistler bulursunuz. Kadınlar yüzünden dış görünüş artık çok öndeymiş. Ama aynı yerlerde Fox’ı sorun. Size Amerikan demokrasisine yaptığı katkıları anlatırlar.
Daha yeni başladık. Eğer böyle giderse Fox en büyük katkıyı 2012’de yapacak. Dış görünüşü değil aklı önde olan Sarah Palin’i başkanlığa sürükleyerek...

Ben senim

Bir araştırma okudum. Kampanya döneminde adayların televizyonda yayınladıkları reklamların yüzde 50’den fazlası, rakip adaya kara çalmak için çekilmiş. Fox etkisi!..
Kimilerine göre 4.5 milyar dolar reklam bütçesi vardı bu seçimin. Amerikan tarihinde bir araseçim rekoru. Ama hakaret içerikleri dışında ne ön plana çıktı derseniz. Herkes seçmene benzeme yarışındaydı. Hatta bir tanesi bütün kampanyasını bunun üzerine kurdu: ‘Ben senim’... Facebook etkisi!..
Amerikalıların ne demek olduğunu anlamadan kullandığı bir sözcük var: Hipster. Havalı bir şey ama detaya girince karışıyor. Seçim sloganları da biraz buna benziyor. ‘O senden biri’, ‘O sensin”, ‘Ben senim’...
Sana benziyorum derken, senin düşüncelerini savunuyorum demek istiyor büyük ihtimalle. Ama bütün bu sloganların genelde Çay Partisi adaylarından çıktığını düşünürsek... Acaba bu slogana şunlar da dahil mi diye düşünüyorsunuz!..
Gerekirse senin kadar ırkçıyım!.. Gerekirse senin kadar cahilim!.. Gerekirse senin kadar saldırganım!..

Geçici ilkesizlik

The Real Housewives (Gerçek Ev kadınları) şovunun Washington versiyonu yayınlandı birkaç ay önce. Geçen yıl Beyaz Saray Partisi’ne izinsiz giren Salahi Çifti de yarışmaya katılanlardandı. Şovda Beyaz Saray’a girdikleri final bölümü doruk noktası. Ama ondan önce... Söyledikleri yalanlar, diğer yarışmacılara yaptıklarıyla öyle bir tepki topladılar ki... Bütün Amerika, Salahileri ayıplama yarışına girdi. Kinle, ailenin hayatını altüst ettiler.
Toplum, sosyal ilişkilerde nasıl davranması gerektiğini biliyor aslında. İçine işlemiş o Protestan ahlakıyla neyin olmaması gerektiğinin... Neyin doğru olduğunun çok iyi farkında!..
Ama böylesi ağır bir ekonomik krizde... İşsizlikte... Değer yargıları da bir süreliğine rafa kalkıyor!..
2010 araseçimlerinde yaşanan biraz da buydu.
Yazarın Tüm Yazıları