Gerçek yüzsüzler...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

İkide bir karşılaştığımız rezaletlerin türü ve sayısı azmış gibi başımıza şimdi de ‘‘askerlikten kaytarmak için hileli yollara başvuran’’ büyüklerimiz çıktı.

Refah-Yol döneminin Spor ve Gençlik'ten sorumlu DYP'li Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in marifetini iki yıldır biliyorduk.

Bilmekle kalmıyor, üstelik bakan sıfatı taşımış bu zatın -utanmadan- Meclis'e nasıl gittiğine, orada öteki milletvekillerinin arasında nasıl oturduğuna şaşıyor, eşine dostuna bu konuda ne gibi açıklamalarda bulunduğunu merak ediyorduk.

Biliyorsunuz, bu zatın bir anlamda ‘‘asker kaçağı’’ olduğu 1996 yılında basına yansımıştı. Onun üzerine kendisi, ‘‘bir süre Ürdün'de bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalıştığını, o nedenle dövizli askerlik hakkından yararlandığını’’ ileri sürmüştü. Ama eldeki belgeler ve bilgiler, dediği tarihlerde kendisinin Ürdün'de değil Türkiye'de bulunduğunu ortaya koymuştu.

Konuyla ilgili araştırma nedense iki senedir bir türlü bitmedi. Şeker Bey de, ‘‘masumluk karinesi’’nden yani ‘‘aksi ispat edilmedikçe herkes masumdur’’ kuralından yararlanıp bugüne kadar ortalıkta boy gösterdi.

Bürokrasimiz ve yargı sistemimiz bu tempoyla giderse Şeker'in durumu aydınlanıncaya kadar yeni seçimler yapılır...

Ve bu muhterem -belki de- Anayasa'nın açık hükmüne rağmen yani askerliğini yapmış sayılmadan dört yıla yakın süreyle Meclis'te oy kullanmış olur.

Derken... Dünkü Hürriyet'te yeni marifetlilerin isimleri çıktı:

Meğer sahte evrak düzenleyerek askerlik hizmetinden ‘‘kaytaran’’ veya olması gerekenden farklı şekilde yapan sadece Şeker Bey değilmiş:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürü Ali Rıza Baskan ile Başbakanlık Danışmanı Yalçın Fuat Kaynak da -iddiaya göre- aynen Şeker Bey gibi, sahte belgeler düzenleyerek ‘‘askerliği ucuza kapatma’’ yolunu bulmuşlar.

Bizim hukuk sistemimizde bildiğiniz gibi, ‘‘yüz kısartıcı suç’’ diye bir kavram vardır. Örneğin Anayasamıza göre ‘‘zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas’’ gibi suçlar ‘‘milletvekili seçilmeyi engelleyecek’’ nitelikte ‘‘yüz kızartıcı suç’’turlar.

Peki, bunlar yüz kızartıcı suçtur da... ‘‘Askerlikten büsbütün veya kısmen kurtulmak kastıyla sahte belge düzenleyenlerin veya her türlü hileye başvuranların işlediği suç’’ yüz kızartmayan bir suç mudur?

Hadi yasal boşluk veya eksikler yüzünden cezasız kalan olayları ve failleri anladık sayalım...

Askerlik borcunu ödemediği halde utanmadan ortada dolaşanları yola getirecek kararlılığı bile gösteremeyen iktidara ne diyelim?













Yazarın Tüm Yazıları