Fırat’ı kurtaralım

BODRUM’da Ekmekçi’de sabah kahvaltısı yapıyorum. Ufak tefek bir çocuk yanaştı. Elimi sıktı, hatta öpmeye kalktı.

Öptürmedim. Yanında iki arkadaşı daha vardı. Üç beş laf sohbet yaptık. “Ufaklık” dediğim esmer çocuk, “Benim adım Fırat” dedi.
Ve pat diye aniden ekledi: “Ben, dünya şampiyonuyum.” “Anlamadım” dedim. “Ben” dedi, “dünya şampiyonuyum.” Önce şaka geldi. “Nerede oldun?” dedim. “Karatede” karşılığını verdi. “Sen kaç doğumlusun?” diye sordum. 19.12.1999 doğumlu olduğunu söyledi. 2008’de Almanya’da 9 yaş grubunda, 2009’da da Çek Cumhuriyeti’nde 7-11 yaş grubunda yüzlerce sporcunun arasında iki kez dünya şampiyonu olduğunu söyledi.
İki dakika sonra bir kız çocuğu, elinde bir torba ile geldi. İçinden şıkır şıkır sesler geliyordu. Masanın üzerine döktü. Onlarca madalya vardı içinde. Seçtim, iki dünya şampiyonluğu madalyasını boynuna takıp fotoğraf çektirdim.

Ona sponsor bulalım

Sonra öğretmenlerini buldum, konuştum. İnanılmaz kabiliyetli olduğunu, kendisinden 10-15 kilo ve bir-iki yaş büyüklerle bile dövüştüğünü ve yendiğini söyledi. Tek sıkıntıları, çocuğu diğer seyahatlere götürememek. Çünkü her seyahatin maliyeti 700-800 Euro imiş. Henüz yaş itibariyle de milli takımda olamayacağı için ya öğretmenleri sağdan soldan para buluyorlarmış ya da bir sitede bekçilik yapan babası bankadan kredi çekip oğlunu şampiyonalara gönderiyormuş. Kime sorsam bu çocuk için “Allah vergisi, çok nadir yetişen bir kabiliyet” yorumunu yapıyor. Bodrum’dan tamamen tesadüfen çıktığını belirtip, “Ama maalesef sponsor bulamıyoruz” diyerek dert yanıyorlar.
Türkiye’de kimbilir daha kaç tane Fırat vardır. Ben diyorum ki, bu Fırat’ın elinden tutup kurtaralım. Ona sponsor bulalım. Attıkları zaman mangalda kül bırakmayanlar inşallah bu çocuğun elinden tutarlar.

Wolfarth’ı bile bıktırmış

DÜN Hürriyet’te Beşiktaş Kulübü Doktoru Ayhan Optur’un konuştukları vardı. Merak ettim. Almanya’dan bir arkadaşımı aradım. Meşhur doktor Wolfarth’la samimi olan. Wolfarth’ın Zan hakkında söyledikleri şunlar: “Bu futbolcunun sakatlıkları adalelerinde değil. Kafasında. İnanılmaz derecede bu konuda sorunlu birisi. Alakasız yerlerinin bana ağrıdığını söylüyor, rahatsızlığını söylüyor. Öyle yerler söylüyor ki, oralarda sakatlık olmaz. Bilmiyorum Türkiye’deki doktorları ama bu futbolcu beni inanılmaz derecede rahatsız etti.” Dünyaca ünlü bir doktorun bu cümleleri sarf etmesi enteresan. Onun için Allah, Gökhan Zan’a bakacak G.Saraylı doktor veya doktorlara sabırlar versin.

Hırsızlar cenneti

BODRUM’daki eve hırsız geldi. İnternet siteleri yarım yamalak yazdılar. İş büyüdü. Önceki gün bazı ana haber bültenlerinde doğrusunu anlattım. Burada da yazalım. Tan ağırmaya başlamıştı. Eve yeni gelmiştim. Vatandaş hırsız da benden üç-beş dakika sonra arzı endam etti. Ben içeriden onu görüyordum, o dışarıda beni göremiyordu. Çünkü evin etrafında kameralar vardı ve uyanık hırsız çıkardığı gömleği ile kafasını örtmüştü ve sol eliyle bir tek gözleri açık yürüyordu.
Ön kapıya geldi. Kapıya açmaya uğraşırken ben de o kapının hemen arkasında sütunu kendime siper alarak 155’e telefon açtım. Çıplak olduğum ve elimde bir şey olmadığı için öbür kapıyı açıp dışarı çıkmadım. Hırsız kardeş geldiği yerden yani arka bahçeden çıktı gitti. Ben de giyindim arkadan baktım gözükmüyordu. Polis geldi ama aradılar bulamadılar. Bu sıra Bodrum’da inanılmaz hırsızlık olayları var. Benden aldıkları kamera görüntüsüyle geçen sene milyonlarca liraya kurulan Bodrum’daki 250 tane mobese kamerası incelense hırsız bulunurdu.
O zaman bu kadar parayla o kameralar Bodrum’a niye takıldı? Şunu söyleyeyim Bodrum’a geleceklerin dikkatine. Kesinlikle ziynet eşyası ve çok para getirmesinler. Eğer getirirlerse bunları evde bulundurmasınlar. Mutlak suretle bir şort giysinler. Kolay koşabilecekleri ayakkabı ile bir tişörtü başuçlarına koysunlar. Eğer uyanınca panik yapacaklarsa yattıkları yatak odasının kapısını kilitlesinler. Hiç olmazsa hırsız diğer taraflarda çalışırken giyinip bir de odada bulunduracakları cop, sopa, demir bir alet ve biber gazı gibi aletleri alıp odadan hazırlıklı olarak hırsızın üzerine gitsinler. Bunlar size şaka gibi geliyor ama gerçek. Çünkü şu anda Bodrum bir hırsızlar cenneti.

Hep aynı hikaye

Nereye gitsem aynı hırsızlık hikayelerini dinliyorum. Hırsızlık vakası olalı neredeyse bir hafta olacak. Bu yazı yazıldıktan sonra sağolsun Muğla Valisi aradı, üzüntülerini bildirdi. Aradan bir saat geçti. Bu sefer Bodrum Emniyet Müdürü aradı. Aslında kim olursa olsun hırsızlığa maruz kalan bütün vatandaşların olaydan sonra aranıp o konu hakkında polis tarafından vatandaşa bilgi verilmesi gerekir. Yok eğer “Bodrum yazın çok kalabalık oluyor. Bu kadarcık polis ekibiyle biz bunu karşılayamıyoruz” dersen o zaman buraya takviye ekipler gönderirsin.
Bir şey daha dikkatimi çekti Bodrum’da. Eski marinadan yeni marinaya gelene kadar en az 10 tane eğlence yeri var. Ve şu sıralar çok hareketli. Polis de akşam saat 01.30’dan sonra jandarmanın önünde buradan gelen bütün arabaları çevirip alkol kontrolü yapıyor. Yapılsın, güzeldir. Ama anlayamadığım nokta şu. Buradan gelen 100 tane aracın bence 99’unda alkol çıkar. Yani Bodrum’da alkole verilen özel titizliğin en az yarısı da hırsızlığa verilmeli.

Kural kargaşası

OLAYLI Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen maçından sonra gözler futbolda olduğu gibi hakeme çevrildi. Takımı idareci veya teknik olarak hatalı idare edenler konuşulmadı, hakemin bir yanlışı ön plana çıktı. Aslında hakemin burada bir teknik hatası var. Neydi o? Hakem faülü verdiğinde tek yumruğunu havaya kaldırdı. Yani sadece faül verdi.

İkinci elle yumruğunu tutmadı. Yani sportmenlik dışı göstergesini belirtmedi. Çünkü top oyuna girmeden bu düdüğü çalmıştı. Ortalık buradan karıştı. Peki top oyuna girmeden bu düdük çalınır mı? Kurallarda var mı? Var. Onu FIBA koydu. Uygulanıyor mu? İşte burada her kafadan bir ses çıkıyor. “Uygulanıyor” diyen var, “Hayır, uygulanmıyor” diyen var. Bu kuralı hakemlere “Yazılı değil de şifaen uygulamayın. Haksızlık olur” dedikleri söyleniyor. Benim de aklımı bu karıştırıyor.

Peki Türkiye’deki maçları idare eden bu hakemler Avrupa’daki maçları idare ederken ne yapacaklar? Yoksa FIBA da mı bu kuralı hem koydu, hem de uygulamayın mı diyor, merak ediyorum. Bunun bir cevabını verecek varsa dinlerim.
Yazarın Tüm Yazıları