Fiona, elma dersem çık

Bazı insanlar takip ışığıyla gezerler. Onlara kainat kendiliğinden spot tutar.

Onlar öyle doğmuştur. Çekemeyenler çekiştirip durur, onları silik olduklarına inandırmaya çalışır. Çekebilenler kırıştırıp durur, ışığından bana da bulaşsın diye yanlarından ayrılmazlar. Çünkü onlara yukarısı tarafından verilmiş hediyeler kıskançlık ya da imrenme ile bulutlansalar bile, göz kamaştırır. Bu aralar işte bu parlaklardan birinin nerelerde olduğunu merak ediyordum.

Fiona Apple’ın.

Fiona Apple son derece orijinal bir kabiliyet taşması. Daha 19 yaşındayken o güzelliği, o şarkıları, o sesi ve o tavrıyla ‘Bu kadarı da olmaz’ dedirtmiş, ‘tidal’ albümü çok beğenilmiş, tüm dünyada milyonlar satmıştı. Çok güzeldi ama ‘beauty shot’ları (güzelliği en kozmetik şekilde, hatta olmadığı şekilde, gösteren film çekme şekli) kafaya dikip sarhoş olmamıştı.

Çok yetenekliydi ama ‘çok yetenekliyim’ der gibi durmuyordu. Bize gösterdiği ışığa kendisinin kör oluşu, onu daha da parlak yapıyordu. Düşünce treninin çufçuflayıp gittiği yerleri kendi dilinde bize anlatıyordu. Uzun uzun... Vakti var gibiydi, sabrı var gibiydi.

* * *

İkinci albümü ‘when the pawn...’ 1999’da çıktı. Sonra Fiona’dan ses seda çıkmadı. İşte geçenlerde uzun zamandır unuttuğum ama aslında çok sevdiğim bir şeyi hatırlar gibi aklıma geldi. Fiona, beş yıldır nerede?

Ve tabii ki bu sorumu duyan ve güya duyduğunu çaktırmayan-Hayat Efendi bana cevabı bir gazete haberiyle verdi. Başına gelen korkunç bir şey! Ama onun umurunda değilmiş. Ki buna hemen inandım.

Sony Music, Fiona’nın iki yıl önce ellerine teslim ettiği 3’üncü albümü ‘Extraordinary Machine’i (olağanüstü makine) yeterince ticari bulmadığı için sonsuza dek rafa kaldırmış! Şarkıları radyoda çalınmaya uygun değilmiş. Bir anda Fiona’yı Fiona yapan, onu kendi vücut ısısıyla sıcacık tutan deriden kazak, sökülmeye başlamış olmalı.

Bugüne kadar bu kızın güzelliğini vitrine koymadığı, ‘haydi burayı hep beraber’ nakaratlarda suskun, kişisel meselelerinde avaz avaz olduğu bilinmiyor muydu?

O bu haliyle milyonlar satmamış, ayakta alkışlanmamış mıydı? Benim gibi milyonlarca ‘Fiona artık bize bir şey desin’ci, Sony’i protesto etmeye başlamış. Bizim adımıza, bizim neyi sevmeyeceğimize (aslında sevmiycemize diye yazmayı seviyorum) karar verdikleri için.

* * *

Bu neden beni bu kadar etkiledi? Tabii ki müzikten. Benim de içimden radyonun sevmeyeceği bir müzik gelebilir. Benim de hitim mitim olmayabilir. Beni sevenler olabilir. Şarkılarımı o halde de sevecek olanlar olabilir.

Ben yaptıklarımın karbon kopyası olamam. Ben hep aynı gidemem. Ben de hep değişiyorum, müzik neden değişmesin? Niye filanca albümü daha güzeldi densin? Ee, demek ki sen Fiona’yı 99 yılında tanımalıymışsın. O zaman daha çok severmişsin. Fiona gibiler acısına rağmen kendini tersyüz edip, içinin o anki halini sergilerler. Bu zaten çok cesur ve çok korunmasız bir yaşam biçimidir. Gerçek bir müzisyenin bu dramını bilmeyen plak şirketi de internet tarafından alaşağı edilir. Yetenek kazanır. İnsanların ışığı perdelenemez. Ben şanslıyım, Sonymusic Türkiye bir gün olsun bana bu baskıyı, bu korkuyu yaşatmadı. Yazdığım şarkıların tek kelimesine müdahale etmedi. Ben kendimi muhafaza edersem ancak, bir şey olursa olur benden! Bunu gördü. Yarın nilfm’de radyo akışına taş koyan şarkılar çalarsa, önünü kesmezler.

Ben ‘extraordinary machine’i indirip dinledim. Gerçekten makine olağanüstü! Çok teatral. Evet daha cesur. Çünkü daha iyi bir Fiona. Tıpkı ‘Better version of me’de (Daha iyi versiyonum) dediği gibi. Ayrıca bakın ne demiş:

‘Rahatsızlıkla aram iyidir/o yüzden değişmeden duramam/en iyisini yapacağıma da eminim/ çünkü ben olağanüstü bir makineyim.’

Evet, öylesin.
Yazarın Tüm Yazıları