Facebook’u anlamak-2

Geçen hafta Facebook’un benzer sitelerden farklılaştığı noktaların üzerinde durmuştum ve siteyi yaşayan bir organizmaya benzeterek bunu sağlayan en önemli unsurun application (uygulamalar)’lar olduğunu söylemiştim. Şu uygulamalar meselesinin derinine inelim.

Uygulamaların büyük bir çoğunluğu Facebook tarafından hazırlanmıyor. İsterseniz sizin bile bir uygulamanız olabilir. Şu anda aktif uygulama sayısı 8000’e yaklaşıyor. Uygulamaları yaratıp Facebook üzerinden paylaşıma açan kişilere "developper" deniliyor. Bu developper’lık işi ilk bakışta bir yazılımcılık, yani bir uzmanlık alanı gibi gözükse de aslında Facebook işi kolaylaştırmak için elinden geleni yapmış. Site üzerindeki ayrıntılı yönergeleri izleyerek bir uygulama yazmanız için temel yazılım bilgisine sahip olmanız yeterli. Cüzi rakamlara bu uygulamaları yazdırmak mümkün. Çünkü gerek elektronik iş yapan şirketler; gerekse konvansiyonel şirketler Facebook’ta var olma gereksinimi hissedecekler çok yakın bir gelecekte.

Facebook’ta, zekice kurgulanmış bir uygulama sahibi olmanın çeşitli avantajları var. Diyelim ki elektronik ticaretle uğraşıyorsunuz; hadi adını da koyalım, hepsiburada.com’un sahibisiniz diyelim. Online satışını yaptığınız ürünleri fiyatları ile birlikte bir "koy sepete" uygulamasına dönüştürebilirsiniz örneğin. Hepsiburada.com’da bulunan ürünler uygulamayı ekleyen kullanıcılar tarafından sanal olarak sepete eklenir ya da diğer bir kullanıcıya hediye olarak gönderilir. Yaptığınız her işlem için puan toplarsınız. Sonra bu puanlar hepsiburada.com’da gerçek paraya dönüşebilir pekálá. Ne yaptınız? Bedava reklam. Ne aldınız? Hedef kitleden paha biçilmez bir veritabanı, sıcak satışa dönüşen bir geri dönüş. Ne verdiniz? Belki uygulamanın bilinirliğini artırmak için iki üç banner reklam. Hepsi bu.

Facebook Türkiye’nin 800 bin civarında üyesi var. Ama bu sizi yanıltmasın; görünen rakam bundan daha büyük. Çünkü herkes Türkiye network (şebeke)’üne üye olmuyor. Network’süz Türkler olduğu gibi, başka network’lere üye olan Türkler de var. Sayılarını kestirmek mümkün değil ama, Facebook’ta aktif olan Türk sayısının 1 milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz. Yüksek gelir grubundan, iyi eğitimli genç bir kitleden söz ediyorum. Öte yandan 30 yaş üstü üye sayısı da hızla artıyor. Türkiye’deki tüm firmaların reklam ve tanıtım bütçelerini planlarken Facebook’u dikkate almalarını öneririm. O bütçelerden pay almak isteyen mecralara da Facebook’ta bir an önce var olmalarını. Bu arada Facebook gerçeğini çabuk fark edip kendi uygulamalarını yazan Hürriyet, Milliyet gazetelerini ve Türkiye Kupası tahmin oyununu yazdıran Fortis’i tebrik etmek lazım.

Büyük kurumsal şirketler Facebook’un hızını yakalayamazken, genç girişimciler çoktan atı alıp Üsküdar’ı geçtiler. Birbirine komik şeyler göndermekten ibaret olan Türkçe uygulamalardan "Rakı Sofrası" 400 bin, "Osmanlı Pokesi" 200 bin, "Halayperest" 140 bin, "Nuri Alço" 115 bin kullanıcıya sahip yaklaşık olarak. Sanal milliyetçilik tartışmalarına sebep olan "Teröre Hayır" uygulaması 430 bin kişi tarafından eklenmiş. Futbol taraftarlığı üzerine kurulu "Tribün"ün 300 bin, "Hodri Meydan"ın ise 120 bin civarında kullanıcısı var. Tam bu noktada bir tebrik de "Kocaelispor" ve "Fatsalıyım" uygulamalarını yazan arkadaşlara. Tarih sizden söz edecektir.

Büyük şirketler yakın bir gelecekte bu uygulamaları, sahiplerine çuval dolusu para dökerek satın almak zorunda kalacaklar. Facebook, müzik sektörünün yeni platformu olarak gösterilen MySpace’in de tahtını sallıyor şu aralar. MySpace’in son kalesi olan "müzisyen üyelik"e de el attılar. Artık amatör ya da profesyonel müzisyen olarak Facebook profilinizi oluşturabiliyor, müziğinizi dünya ile paylaşabiliyorsunuz. Aslına bakarsanız; ne MySpace’e, ne Youtube’e, ne Last FM’e, ne MSN’e, ne Yahoo’ya, ne Amazon’a ihtiyacınız var artık. Çünkü hepsine ait bir "uygulama" var Facebook’ta.
Yazarın Tüm Yazıları