Evdeki mikroplar

Geçenlerde bir yazı geçti elime. Ev temizliği konusuyla ilgiliydi ve Domestos tarafından hazırlanmıştı.

Bana çok ilginç geldi. Sizlere de iletmek istedim. Çünkü bazı noktalar biz anneleri, hatta kadınları direkt ilgilendiriyor. Bir baksanıza şunlara:

 Gıda zehirlenmelerinin yüzde 87’sinin kaynağı evlerimiz

 Hijyen eksikliğinden kaynaklanan gıda zehirlenmesi vakaları son 10 yılda dört kat arttı

 Hollanda’da ve İtalya’da yapılan araştırmalara göre Salmonella ve Campybacter enfeksiyonlarının yüzde 70 -80’i ev kökenli

 Bakteriler vücut sıcaklığında 20 dakikada iki kat çoğalabiliyor, kuru yüzeyde 60 güne kadar yaşayabiliyor.

 Bulaşık bezleri, yüzde 70’inin hafif mide bozukluklarına, yüzde 20’sinin ise ciddi zehirlenmelere neden olabilecek mikropları taşıyor

Nasıl?.. Sinir bozucu değil mi! Peki neler yapabiliriz?

Her kadının kendine özgü bir temizlik düzeni ve sistemi vardır mutlaka ama yine bir takım önerileri aktarmak istiyorum.

En başta, tabak ve tezgah bezlerini ayırın. Kesme tahtalarına dikkat edin, her kullanım sonrası hijyenik olarak temizleyin. Yağlı yüzeylerde mikroplar daha hızlı ürer. Çöpteki koku, bakteri oluşumunu gösterir. Mutfak evyenizin üstü gizli mikrop üssü olabilir, iyi temizleyin. Banyo zemininde köşelere dikkat edin. Klozet hijyeni süreklilik ister. Duş perdeleri küf tutmasın. Bebek aksesuvarları ve oyuncakları da belli sürelerde dezenfekte edilmek ister. Kapı kolları, mikrop transfer noktası olmasın, telefonumuz mikrop yaymasın!

Tatile çıkmadan çöpü boşaltın, tabak bezlerini, mopları ve buzdolabını dezenfekte edin. Giderleri, küvet ve lavaboyu, evye ve klozeti dezenfekte edin, bozulabilecek yiyecekleri atın, mutfak tezgahında, ocakta kırıntı kalmamasına özen gösterin.

ANNE-BEBEK SEMİNERLERİ

Geçen gün bir okur aradı. Tutuşmuş gibiydi. Toraman gibi olan oğlu hastalanmış ve yemek yemeyi kesmişti. Oysa hálá antibiyotik kullanıyordu. Benden doktor telefonu istiyordu. Önce onu sakinleştirmeye çalıştım. Sonra kendi acemilik dönemim aklıma geldi. Neler için doktorumu ya da arkadaşlarımı aramıştım...

Aralık Derneği kurucularından Elif Dürüst de aynı durumda olduğunu anlatmıştı bana zamanında. Bunun için de şimdi dernekte seminerler başlatmış. 0-3 yaş bebeği olanlar için düzenlenen bu seminerler, bebeklerin ruhsal gelişimlerinin ve ihtiyaçlarının konuşulacağı, didaktik bir anlatımdan çok, karşılıklı soru cevaplarla gelişen dört haftalık interaktif bir sohbet olarak gerçekleşiyor.

Dersler haftada bir kez yapılıyor. İşlenecek konular arasında emzirme, uyku ve ritüelleri, memeden kesme, özel nesneler ve onlarla ilişki, yemek alışkanlıkları, tuvalet eğitimi, cinsiyet farkındalığı, oyun ve oyuncaklar, çocuğun sosyalleşmesi, korkular ve endişeler, olası davranış sorunları ve başa çıkma yer alıyor.

Yeni anne iseniz ya da hamileyseniz rahat ve doğru bilgi alabileceğiniz bu tip toplantıları kaçırmamanızı öneririm. Aralık Derneği: Tel: 0212 258 69 65, www.aralik.net veya info@aralik.net

DAHA BİR YAŞINDA AMA...

HAMBURGER YİYOR, KOLA İÇİYOR!


Artık yeni doğum yapmış pek çok anne bebeğini nasıl beslemesi konusunda bilgili. Bir yaşına kadar bebeklere ne verilmemesi gerektiği konusunda herkes haberdar. Peki ya bir yaşından sonra neler oluyor?

Her yerde karşılaşıyoruz, her firma, her doktor, her ürün sorumlusu aynı şeyi söylüyor: Bebeğinizi doğduğu zaman anne sütüyle besleyin. Bir yaşından önce bal, inek sütü vermeyin. Onu yapın, bunu yapmayın... Gerçekten de artık pek çok anne, bebeğinin ilk bir yılında onu nasıl beslemesi gerektiğine dikkat ediyor.

Peki ya bir yaşından sonra ne oluyor? İşte burada işler bozuluyor. Milupa, yeni bir ürün tanıtımında bu konuda yapılan çok ciddi araştırmaları iletti bize. Toplantıya katılan çocuk doktoru Hilal Mocan, bağışıklık sisteminin temelinin 0-3 yaşları arasında atıldığını söyleyerek başladı konuşmasına.

12 ilde 4-36 aylık çocuğu olan 600’ün üzerinde anne ile yapılan araştırmada, ilk bir sene çocuğunun beslenmesi konusunda son derece hassas olan annelerin, aynı sofraya oturmaya başladıkları andan itibaren aynı özeni göstermedikleri çıkmış ortaya. Oysa ilk üç yıl bebeğimizin beslenmesine dikkat etmemiz çok önemli. Yetişkinlerin yediklerini yemesi yeterli değil. Araştırma için ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir’de 200 doktorla da görüşülmüş. İşte size ortaya çıkan sonuçlar:

ABUR CUBURA DA ERKEN BAŞLANIYOR

Annelerin bilgi kaynakları eğitim düzeyine göre değişiyor. İlk-orta mezunu annelerin yüzde 29’u kendi bilgi ve deneyimlerinden öğrenirken, lise mezunlarında bu oran yüzde 15’e, üniversite mezunlarında da 6’ya düşüyor.

Lise mezunlarının en büyük bilgi kaynağı yüzde 27 ile uzmanlarken, üniversite mezunlarında en büyük bilgi kaynağı yüzde 33 ile internet-kitap ve dergiler.

Düzenli doktora gitme oranı, bebek 0-12 ay arasındayken yüzde 54. 1-2 yaş aralığındaki bebeklerin doktora götürülme oranı yüzde 39. İki-üç yaşlarındakilerde ise yüzde 32.

Çocukların yüzde 82’sine besleyici ve lezzetli olduğu düşünüldüğü için yemek suyuna batırılmış ekmek veriliyor.

Bebeklerin yüzde 60’ı bir yaşına gelmeden, evdeki yetişkinler için pişen salçalı, baharatlı, tuzlu ve yağlı yemeklerden yemeye başlıyor.

Bir yaşından büyük bebeklerin hayatına abur cubur giriyor.

1-2 yaş çocukların ana yemek grubu çorba-meyve-yoğurt iken, 2-3 yaşlar arasında birinci sıraya makarna, pilav- kızarmış patates- çikolata gofret geliyor.

1-3 yaş arasındaki çocukların sadece yüzde 40’ı meyve yerken, yüzde 60’ı bisküvi, çikolata, gofret gibi tatlılar yiyor.

Oldukça çarpıcı sonuçlardan biri de bu: Hamburger-kola ile tanışma yaşı bire düşmüş durumda. İstanbul’daki bir yaşında hamburgerle tanışan bebeklerin oranı yüzde 41, Türkiye’de ise 24. Çocukların yüzde 19’u hayatının ilk iki senesinde bu ürünleri tüketmeye başlarken, bu oran üçüncü yaşta 33’e çıkıyor.

Kola tüketimi 0-12 ay arasında yüzde altı. 13-24 aylık çocuklar arasında yüzde 22, 25-36 ay arası yüzde 41.

1-3 yaş dönemindeki beslenmede aşırı miktarlarda şeker, tuz ve yağ var. Demir, protein, iyot, fosfor gibi içeren yiyecekler gerekenden az tüketiliyor.

İLK ÜÇ SENE GELECEĞE YATIRIM

Bütün bu sonuçlar, çocuklar büyüdükçe gösterilen hassasiyetin azaldığını gösteriyor. Oysa sağlıklı bir yetişkin olabilmesi için ilk üç sene aynı hassasiyetin devam etmesi gerekiyor. Bu dönemde uygulanacak beslenme sistemi onun bütün geleceğini etkileyecek.

Bir anne, kendimize yemek yapmaya üşense bile, bebeği için sağlıklı yemek hazırlamaya üşenmemeli. Özellikle katı mamaya geçtiğiniz zaman, bebeğinize yemek verirken, her bir besini tanıması için ona fırsat vermelisiniz. Bir yemeği reddettiği zaman ısrar etmeyin, ama üşenmeden, belli aralıklarla 8-10 kere deneyin.

ANNEMİN KÖŞESİ

Annem bozuldu

Annem, geçenlerde yazdığım turp hikayesine bozuldu... Çünkü o, mucize meyve narı keşfetmiş biri. Narla ilgili yazı dizileri yapılırken, millet çikolata yerine nar yerken, ben ne cüretle turptan bahsedermişim... Haklı aslında. O kadar büyük bir iştahla yiyor ki narı, geçen gün dayanamadım, ben de yedim. Kendimi bir anda zinde hissettim. Sanki bütün toksinler nazik vücudumdan hemen çıktı. Nasıl sevindim, nasıl sevindim size anlatamam.

Kendimi o kadar iyi hissetmenin şerefine koca bir dilim pastayı hak ettiğime de inandım. Annem çikolata yerine nar yiyor, ben de çikolata öncesinde... Bu arada reklama girmek istemem ama hani şu dondurma markasının çıkardığı çikolatalar var ya, müthiş! Gerçekten bayıldım. Denemenizi öneririm ama hafif değil, ona göre...

Yazarın Tüm Yazıları