Eski bakanların araç saltanatı

Çankaya’daki marketin önünde kapısını açan şoföre emirler yağdıran eski bir politikacıyı görünce, siyaset ile bürokraside süren saltanata göz attım ve bakın ne ilginç sonuçlara ulaştım.

Görev süresi dolmuş bir çok eski ve emekli bakan ile üst düzey bürokratın halen devletin imkanlarından faydalandığını gözledim. Adalet, İçişleri, Dışişleri gibi bakanlıklar ile Başbakanlık da araba tahsislerinin sürdüğünü, şoför verildiğini, benzin ihtiyaçlarının karşılandığını, araç onarımlarının düzenli yapıldığını, hatta bir kısmına koruma sağlandığını öğrendim. Nasıl mı? İsterseniz Adalet Bakanlığı ile konuya göz atıp örnekleri sıralamaya başlayalım.

Şu sıralar Adalet Bakanlığı görevinde bulunmuş tam altı eski bakana devlet araç ve şoför tahsis ederken, her ay benzin ve onarım giderlerini karşılıyor. Üstelik bu altı kişiden önce veya sonra Adalet Bakanlığı görevinde bulunmuş, halen sağ, birçok siyasetçiler göz ardı edilerek. Bu tahsisten yararlanan eski bakanların kimler olduğuna gelirsek. Seyfi Oktay, Şevket Kazan, Oltan Sungurlu, Mehmet Moğultay, Hikmet Sami Türk ve Hasan Denizkurdu. Bunların yanı sıra, halen yaşayan ve devletin bu tür imkanlarından faydalanmayan, sayabildiğim kadarıyla eski 12 Adalet Bakanı var.

Diyeceksiniz ki, Hikmet Sami Türk gibi kelle koltukta gezen bakanlara elbetteki bu ayrıcalık yapılmalı. Ben de bu görüşe katılıyorum. Ancak, sadece ara ve seçim dönemlerinde üç, bilemediniz dört ay tesadüfen görev yapan bakanlara bu tahsis neden sağlanıyor, halen anlamış değilim.

Örneğin, Hasan Denizkurdu, Prof. Dr. Selçuk Öztek (bakanlıktan ayrıldıktan 3 yıl sonrasına kadar bu imkanları kullandı, sonra geri alındı) ile Aysel Çelikel (daha geçen yıl araç ve şoför geri alındı), seçim ya da ara dönemlerinde atanan üç bağımsız bakan. Ne tehdit edenleri var, ne de bakanlıkta ciddi icraatları. Ama gel gör ki, altlarında devletin verdiği araçlar... Hatta bir isim var ki, bu gün İzmir kökenli önemli bir holding de CEO olmasına ve bu şirketçe altına lüks araba verilmesine rağmen, devletin sağladığı araç ve benzinden vazgeçmiyor.

AB fonu sayesinde masajları eski mahkumlar yapacak

Avrupa Birliği ve Dünya Bankası’nın desteğiyle Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) önemli bir projeye start verdi. 8 Milyon Euro’su Türk hükümeti tarafından karşılanmak üzere toplam 32 Milyon Euro’luk nakit fon sayesinde 45 bin kişiye zevkle çalışabileceği iş imkanı sunulacak. Zevkle diyorum, zira birazdan nedenini aktardığımda siz de hak vereceksiniz.

İŞKUR’un üstlendiği bu projeye göre Türkiye genelindeki 45 bin vasıfsız eleman eğitilecek ve turizm sektöründe istihdam edilecek. Hedeflenen kitleyi ise köyden kente göç etmiş işsizler, özürlüler ve eski hükümlüler oluşturacak. Bu kitle, Halk Eğitim Merkezi’nde görevli masör ve masözler tarafından, hiçbir ücret ödemeden 120 saatlik kursa tabi tutulacak. Başarılı olan kursiyerler, sertifikalarını aldıktan sonra da otel, motel, tatil köyü gibi turistik tesislerin Türk hamamı, masaj salonu ve SPA Merkezi gibi ünitelerinde çalışabilecekler.

TOBB bina

için neden

zoru seçti?


Bir milyon 200 bin üyesi bulunan TOBB, ülkemize yeni bir üniversite kazandırdı. "TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi" Ankara’nın Söğütözü Semti’ndeki eski "Yükseliş Koleji" binasını satın alıp, yeniden restore ederek öğretim hayatına başladı. Bilindiği üzere, "Yükseliş Koleji"nin sahibi Hacı Ali Demirel’in bankalarla başı derde girmiş, okulu kapanmış ve dev bina icra yoluyla satılmıştı.

Üç yıl önce, üç fakültesiyle eğitim hayatına başlayan üniversite binası, toplam 60 bin metrekare kapalı alana sahip. İçinde olimpik ölçülerdeki havuzdan tutun da, kapalı spor salonlarına kadar her türlü sosyal alanları mevcut. Bu binada benim dikkatimi çeken unsur ise eski yapının yıkılıp neden yeniden inşa edilmediği oldu. Daha ucuza gelecek böyle bir operasyonla bina, hem yeni teknolojiye kavuşabilirdi, hem depreme dayanması için ilave kolonlar yapılmazdı, hem de daha ucuza mal olabilirdi.

Aklımı karıştıran bu sorulara kısmen de olsa bir mimar arkadaşım sayesinde cevap buldum. Hacı Ali Demirel, bina Yükseliş Koleji’ne aitken kaçak kısımlar yaptırmış ve neredeyse yarıya yakın kapalı alanı imar afları sayesinde legal hale getirmişti. Tüm kapalı alanlar ruhsatlı hale dönüşürken de, siyasi otoritenin gücü bir kez daha ispatlanmıştı.

Gelelim bu güne. Eğer, TOBB, binayı yıkıp, yeniden yapsa 60 bin metrekarelik alanın yüzde 30 ile 40 arasındaki bir kısmını feda etmek zorunda kalacak. Çünkü, yeniden imar onayı halinde yasal kalıba sokulan bu ek bölümler için izin alınamayacak.

Birbirinden hiç kopmayan iki lise arkadaşı düşünün. Yurt dışında üniversite eğitimi görme arzuları için yıllarca harçlıklarını biriktiriyorlar. Bu arzularını da dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i ziyaret ederek dile getiriyorlar ve devletten kendilerini yurtdışında okutması için talepte bulunuyorlar. Ancak bakan, içlerinden birini makam odasından dışarıya çıkarıp, "Seni yollayabilirim, ama arkadaşını asla. Zira oğlunu yurt dışına yolladı diye dedikodu çıkmasına müsaade etmem" diyor.

Sonuçta da devlet kanalıyla gitmeyi garantileyen öğrenci, arkadaşının da yurt dışında okuması için o güne kadar biriktirdiği kendi parasını ona veriyor. Evet, bakanın dedikodu olmasın diye göndermediği oğlu, ünlü şair Can Yücel’den başkası değil. Bakanın, daha doğrusu devletin İsviçre’ye tıp öğrenimi için yolladığı arkadaşına gelirsek.

O, bu gün ünlü mü ünlü bir profesör. Adı İsviçre’den tüm dünyaya yayılmış durumda. Hatta kendi buluşu olan ameliyat gereçlerine "Ayşe", "Ceylan", "Leyla" gibi Türkçe isimler verirken, dalındaki her tıp adamı bu isimleri kullanıyor. Üstelik İsviçre’de 60 yaşını geçen doktorlara ameliyat izni verilmemesine rağmen, bu ünlü Türk profesörü için iki kez yasa değişiyor ve ameliyathaneye giriş hakkı elinden alınmıyor.

TBMM tarafından "Onur Madalyası" bile verilen bu kişi dünyaca ünlü profesörümüz Gazi Yaşargil’den başkası değil. Beyin cerrahisinin duayeni ile şiir dünyasının Can babası iki lise arkadaşının hikayesi böyle. Bu arada, Can Yücel’in aynı ismi taşıyan oğlu Can Yücel, bu gün doçent olarak Yaşargil’in yanında beyin cerrahı olarak görev yapıyor.
Yazarın Tüm Yazıları