Enis Berberoğlu: Düşmanın eşkáli






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

HER krizde işaret parmağını namlu niyetine kullanma alışkanlığı, kalan parmakların size dönük olduğunu unutma kolaycılığını da taşır...

Tehlike veya tehdidi yaratan düşmanın eşkáli, krizin boyutuna endekslidir. Fatura kabardıkça uluslararası komplo senaryolarına inanma eğilimi de artar. Örneğin, Türkiye'nin son otuz yıllık günah keçisi galerisi çok zengindir. 1970'lerde ithal kahve faturamızdan biraz kabarık yabancı sermaye stokuna bakmadan çokuluslu şirketlerin bu ülkeyi yönettiği paranoyasına kapıldık. Avrupa Birliği gibi entegrasyona dayalı yapının bizi karpuz kadar kolay böleceğinden korktuk.

Son merakımız da dünyanın tek hákimi gördüğümüz ABD'nin müttefik mi, yoksa aslında düşman mı olduğu tartışması...

* * *

Nitekim kasım ve şubat aylarında patlak veren ikiz krizi takip eden dönemde hemen herkesin aklına gelen, ancak yüksek sesle ifade bulmayan komplo teorisi nihayet önceki gün iktisatçı Başbakan Yardımcısı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından dile getirildi:

‘‘...Bahçeli'ye atfen Akşam Gazetesi'nde yazılan ‘Pimi kim çekti?' teorisiydi. ‘Pimi kimin çektiğini saptadınız mı?' diye sorduk. ‘Evet' dedi.

- Söylemem, ama rakamlar bende. Bunlar portföy döviz. Bir bakıyorsunuz Türkiye'de, bir bakıyorsunuz Yunanistan'da, ya da başka yerde. Bu oyunun mesela Kıbrıs meselesi tartışılırken tekrarlanmamasını sağlamak lazım.’’

(Murat Yetkin, Radikal Gazetesi 13 Mart 2001.)

Eğer ekonomik krizin Türkiye'yi zayıflatmak isteyen ‘‘dış mihraklar’’ tarafından çıkarıldığına (dikkat buyurun kullanıldığına demiyoruz, o ayrı mesele) inanıyorsanız gerisi kolay. Devlet Bakanı Kemal Derviş'i ajan ilan etmekte hiçbir sakınca görmezsiniz.

* * *

Şabloncu ideolojik düşünme tarzının temel sorunu bilgiye kapalı olmasıdır. Örneğin, devalüasyonla sonuçlanan krizi ele alalım...

‘‘Krizin siyasi sorumlusu bizleriz’’ diyebilecek kadar politik ve medeni cesaret gösteren Bahçeli'nin tamamen dış dinamiklere bağlı analizi ne yazık ki eksik bilgiye dayanıyor.

Çünkü 22 Şubat tarihli krizde, Merkez Bankası'ndan döviz talep edenler yabancı değil Türk vatandaşlarıydı. Türkiye'de daha önce de defalarca örneği görüldüğü üzere farklı nedenle patlak veren kriz, sonuçta dövize hücumu tetiklemişti. Yabancılara gelince, onlar zaten kasım ayında çıkıp gitmişti. Yani son kriz tamamen yerli malıydı.

* * *

Kemal Derviş'in kimin adamı olduğu konusunda peşin ve erken fikir sahibi olmanın sakıncası ortadadır. Ama illa da aceleci davranılacaksa, IMF ve ABD'nin yeni yönetimi arasındaki kavgaya dikkat zorunludur.

Arjantin ve Türkiye'deki fiyaskoların IMF'nin kıdemli Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'in koltuğunu salladığı bellidir.

Ve lütfen dikkat buyurun, Derviş'i Türkiye'ye öneren, hatta bu amaçla Başbakan Bülent Ecevit'i bizzat arayan yine Stanley Fischer'dir.

Fischer'in, IMF'den bu aşamadan sonra gelecek kaynağın kullanımı için en uygun isim olarak Kemal Derviş'i seçtiği kesin gibidir. Dolayısıyla Derviş'in uluslararası reytingi bir ölçüde Fischer ile yeni ABD yönetimi arasında süren güç kavgasının sonucuna bağlıdır.

Milyarlarca dolar hesabı yapanların da, Derviş'i ajan ilan edenlerin de bu hassas denklemi göz önünde tutması gereklidir.

* * *

Siz bakmayın Kemal Derviş'i aile fotoğrafına monte etmeye çalışan saray soytarılarına. Derviş'i bu çürümüş sistemin parçası saymak, hem ona hem de kendimize hakarettir. Derviş'e inanan, hükümete muhalefet etsin!

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Aklıma hemen şu soru geliyor: Türkiye'de bürokrasi kademeleri, başlarına yurtdışından getirilmiş Sayın Kemal Derviş'in talimat ve telkinlerine ne dereceye kadar uyacaktır? Politikacılar onu ne kadar içlerine sindirecektir? Zekeriya Temizel'in daha Sayın Derviş koltuğuna oturmadan çekip gitmesi bu tepkinin ilk göstergesi olmasın? Dilerim ve ümit ederim ki bürokratlar ve siyasiler onu ‘‘Gurka’’ olarak görmezler ve elbirliğiyle Türkiyemizi bu badireden kurtarırlar.

(Ömer Serim-TRT Yayın Denetleme Kurulu emekli üyesi)

‘‘Lütfen, sivil örgüt kuruluşlarını ve halkı, Kemal Derviş ile başlayacak ekonomik tedbirlere destek vermek üzere ısrarla uyarın. Ümitlerimiz tükendi ve vakit yok değil mi?’’

(Emel Ülkü)

Yazarın Tüm Yazıları