Enis Berberoğlu: Depremin merkezine seyahat

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İstanbul'dan Ankara'ya giderken Bolu Dağı'na tırmanışa geçmeden önce yol kenarında mola verdiğiniz küçük ilçeyi hatırlar mısınız?

Tezgáhlarda yan yana duran Akçakoca ve Çirimli fındığı arasında seçim yaptığınız, çayınızı yudumlarken yanına Karadeniz fırınından taze çıkmış köy ekmeğini katık ettiğiniz ilçe... İşte o ilçe yani Kaynaşlı'nın tamamı değilse bile büyük bölümü önceki gece tarih oldu.

Kaynaşlı'da depremin şiddetinden beton elektrik direkleri kibrit çöpü misali kırıldı, yola serildi...

Testi, çömlek satan ahşap barakalar yerle yeksan oldu. Deprem sırasında yoldan fırlayan bir kamyon, otobüslerin mola verdiği restoranın enkazına doğru yan yattı... Karayolunun asfalt bölümüyle kenardaki banket arasında belki 15-20 santim genişliğinde çatlaklar belirdi.

* * *

Düzce'nin Kültür Mahallesi'ndeki stadyumun bahçesinde yüzlerce asker sessizce oturuyor... İlçedeki asker sayısı öğle saatlerinde 3 bine ulaşıyor. Stadyumdan kalkan askeri helikopterler büyük kentlere yaralı taşıyor.

İlçeye girişi asker denetliyor, trafiğin kontrolü büyük ölçüde yine asker tarafından sağlanıyor. Dolaşırken ekmek ve su dağıtan askerlere de rastlıyoruz... Düzce'ye en erken ulaşanlar, depremin hemen ardından yola çıkan Sakarya'daki askeri birlikler. Ancak sürekli intikal var. O an için ihtiyaç duyulmayan birlikler ilçenin çevresinde, geldikleri otobüslerde bekletiliyor.

Bu kez 17 Ağustos depreminin ilk saatlerinde yaşanan şaşkınlıktan eser yok. Zaten görüştüğümüz bir askeri yetkili, iki deprem arasındaki farkı açık dille itiraf ediyor:

‘‘17 Ağustos'ta deprem bölgesinde iki-üç günde sağlayabildiğimiz imkánları bu defa ilk birkaç saatte elde ettik.’’

Askeri birlikler Düzce'ye gelen yardım araçlarını da sıkı bir denetimden geçiriyor... O an için ihtiyaç duyulmayan yardım malzemesi geri çevriliyor. Diğer yardımların dağıtımının denetlenebilmesi için ilçe girişinde kayıt tutuluyor.

* * *

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in önceki gece ‘‘Büyük bir felaket yaşıyoruz’’ dedikten sonra verdiği ilk adres Gölyaka idi.

Ne var ki deprem bu kez Gölyaka'ya insaflı davrandı. İlçede sadece tek bir bina çöktü, köylerinde bir vatandaş yaşamını yitirdi.

Ama Gölyaka'nın kıl payı kurtulduğu felaketin boyutunu bir de Kaymakam Recai Akyel'den dinleyelim:

‘‘Sabahın ilk saatlerinde ilçenin iki kilometre kadar güneyindeki Efteni Kaplıcası mevkiine gittik... Kırılan fayın tam bu noktada adeta topraktan fışkırdığını gördük. Aksu Irmağı boyunca devam eden bu fay ilçeden geçseydi sonucun ne olacağını düşünmek bile istemiyoruz...’’

* * *

Bu pazar sabahı içinizi yeterince kararttığımıza göre, depremin bu sütuna sığmayan bir alametini paylaşmak istedik sizlerle:

Deprem kokusu.

Sonbaharda çürüyen yaprakları düşünün... Tükenmiş bir ilişkinin son konuşmasına tanıklık eden izmariti hatırlayın. Yitik hayallerin peşinde buz gibi bir havada koşarken ağızdan alınan nefesin acısını duyun...

Edebiyat bizim işimiz değil.

Depremi koklayın, ölüme merhaba deyin.



Yazarın Tüm Yazıları