Emin Çölaşan: Vah Ankara vah

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Birkaç gün kar yağdı ve 21. yüzyıl Türkiye'sinin başkenti Ankara teslim bayrağını çekti. Trafik felç. Yollardan ve kaldırımlardan kar temizlenmiyor. Hastaneler, karda buzda kayarak elini kolunu, bacağını, kalçasını kıranlarla dolu.

En ufak bir rampayı araçlar çıkamıyor, inemiyor. Her gün yüzlerce kaza oluyor.

İlkellik, rezalet ve vurdumduymazlık, Ankara caddelerinde kol geziyor.

Kar yağınca bir kentin ana caddeleri bile işlemez duruma gelir mi?

Ankara'da oluyor. Atatürk Bulvarı devreden çıkıyor. Araç kuyrukları kilometreler boyu uzuyor.

İtfaiye araçları, cankurtaranlar, polis araçları çaresiz.

Vatandaş sokakta saatlerce bekliyor.

Adına ‘‘belediye’’ denilen bir kuruluş var da, kendisi yok.

Meteoroloji, kar yağışını günler öncesinden haber veriyor. Tuzlama yok, karla mücadele yok.

Belediye yok!

Bu kuruluşun başında olan İ. Melih isimli kişi, dünkü Sabah Gazetesi'nde yer alan habere göre işi gücü bırakmış, Fenerbahçe başkanlığı için kulis yapıyormuş.

İ. Melih derler adına, yapar mı yapar!

Baha Gültekin'in ‘‘Ankara Sahipsiz’’ başlıklı haberi şöyle başlıyor:

‘‘Meteoroloji'nin bütün uyarılarına rağmen yoğun kar yağışına karşı başkenti yönetenler hiçbir önlem almadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek ise Fenerbahçe kulisi yapmakla meşgul...’’

***

Gazeteci arkadaşım Murat Birsel iki günlüğüne İstanbul'dan Ankara'ya gelmiş. ‘‘Böyle Başkent Olmaz’’ başlıklı yazısında dün şöyle diyor:

‘‘Ankara'dayım. Başkent kara teslim, vaziyet perişan. Yollar kapalı, trafik felaket.

En fecisi yayaların durumu.

Kayan kayana, düşen düşene.

Kaldırımda biriken karlara kimse dokunmayınca buza dönüşüyor, koskoca başkent dev bir kontrolsüz buz pateni sahası haline geliyor.

Geceleri sokağa çıkma cüreti için delicesine bir macera hissinizin olması lazım.

Gece basınca, kayan yollara bir de elektrik kesintisiyle gelen karanlık ekleniyor.

Ankara utanılacak durumda...

İşin altından belediyeler çıkıyor. Yazık.

Durumun şikáyetçisi çok. Bütün başkent sızlanıyor. Sahibi yok.’’

***

Zannetmeyin ki Ankara'ya yağan karın kalınlığı yarım metreye, bir metreye ulaştı da o yüzden başedilemiyor. Hayır, sadece birkaç santim. Belki 15-20 santim kadar bir şeydir.

Ama Türkiye'nin başkenti felç oldu.

Düşünün ki, bu havada evlerimizde doğalgaz kesiliyor. Gecenin bir saatinde evde paltoyla, şapkayla oturmaya başlıyoruz.

Dağıtımı yapan BOTAŞ her seferinde uyarıyor:

‘‘Ey Ankara Büyükşehir Belediyesi, herkesi abone yapıyorsun ve gaz yetmiyor. Abone olayına bir son ver...’’

Ama hiç olur mu!

Abone yapılan herkesten 300 dolar sayaç parası alınıyor. BOTAŞ'tan alınan gaz, üzerine yüklü bir kár oranı bindirilerek halka satılıyor ve İ. Melih belediyesi bu işlemden trilyonlar kazanıyor.

Sonra gelsin ihaleye fesat karıştırmalar, şeriatçı vakıflara para hortumlamalar...

Abone sayısı hiç durdurulur mu! Kaz sürüsü hazır yakalanmışken, tüyleri yolunmadan bırakılır mı!

Doğalgaz kesildiğinde evinizde ve sağlıklı iseniz fazla sorun yok. Hiç değilse paltoyla idare edersiniz. Ama düşünün ki bu kesinti hastanelerde, okullarda bile yapılıyor. Hastalar perişan, küçücük yavrular perişan.

Ne uğruna?

İ. Melih belediyesinin kazancı uğruna!

Ankara'da olup biteni yıllardır yazıyorum ama kimseden tık yok.

Sadece yapımı üç yıldan beri süren, ne olduğu bilinmeyen Akay Kavşağı bile başlı başına bir olaydır.

Trilyonlar toprağın altına gömülüyor. İhalenin yapımcı firmaya hangi koşullarda ve kaça verildiği, bugüne kadar kaç trilyon harcandığı, işin ne zaman biteceği, bittikten sonra neye yarayacağı hiç belli değil.

Ama İ. Melih haklı! Bu memlekette hesap soran bir makam olmadıktan sonra, elbette böyle yapacaktır.

Kabahat onda değil, onu yüzde 30 oyla seçen tepkisiz Ankara ahalisinde.

***

Sevgili okuyucularım, adına grip denilen olayla boğuşuyorum. Yüksek ateş, akıntı, sızıntı, bitkinlik, öksürük, ne ararsanız var. Artık hiç gücüm kalmadı. Bunun en büyük tedavisi yatıp dinlenmek.

Her gün yazı yazmak zorunlu olunca, onu da yapamıyorum.

Eğer yarına yazı yazamazsam, burada yazımı görmezseniz, bilin ki yatıyorum ve beni lütfen bağışlayın.

Yazarın Tüm Yazıları